uzun yanlışlarla battı gemiler
geçtikleri her yerde
içindekiler
toy rüzgarlarda
yelken açan düşlerimiz
uğradığımız adalarda dağıldı
geçtiğimiz gemilerde kaldı çarpılmış yüreklerimiz
boşlukta el sallayan biri var hala
bizim varamadığımız uzaklıklara
ne kulaklarımızda siren sesleri
ne kadırga serenlerinin
yol açtığı birkaç tuzlu resim
içimiz bir ada kuraklığı
sualtı batıklarıyız gündemin
en fazla neyi bilebiliriz şimdi
bulmacalarda geçen gemici deyimlerinden başka
hangi rakıya vursak kendimizi
dalgaların kat yeri
mazisinden yeni bir insan çekip çıkaramayanlar için
eksilerek kazanılan deneyim
örgütlü rastlantılarda her şey sessizliğe güvendi
oysa eski fenerler eski gemiler içindi
paslandı ay ışığında gümüş eyerli tekneler
uykuları çevik tutan deniz rüzgarları dağıldı
şimdi her şeyi çıplak görmenin acı veren aydınlığı
umudun yeni ve altın anlamı.
her durakta ölümsüz bir aşk edineceğim
bir bakıştan, bir duruştan,
çağrışımın sonsuz hızından
unutulmaz bir sevgili daha bırakacağım ardımda.
belki de yaşanabilecek en güzel serüveni
terk edeceğim
daha otobüsün ilk basamağında.
kim bilebilir ki?
sonrayı, sonrasını kim bilebilir?
gizli gizli veda edeceğim ona; görmeyecek
ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim
otobüs camına bağrında bir ok ile
bir aşk levhası çizecek, ah min-el!
bu da ötekiler gibi,
kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden
yaşayıp gidecek.
ayaküstü yaşanmış aşk hikayeleri.
belki de her gün önünden geçtiğimiz ve sıra beklediğimiz o duraklardan birinde hayatımızın aşkını kaçırıyoruz.Murathan mungan koymuş son noktayı.
Karşımıza erken çıkmış insanları yolun dışına sürerken;bir gün geri
dönüp onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz?
Hayat her zaman cömert davranmaz bize.Tersine,çoğu kez zalimdir.
Her zaman aynı fırsatları sunmaz.
Toyluk zamanlarını ödetir, hoyratça kullandığımız
arkadaşlıkların,eskitmeden yıprattığımız dostlukların,
savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir
gün...
Bir akşamüstü yanımıda kimsecikler olmaz;
Ya da olması gerekenler yanımızdakiler değildir...
bildiğim kendimi bildim bileli aşık olduğum,
bildiğim ancak aşıkken var olduğum...
işte bu yüzden, benim için aşık olmak;
çoktandır hasretine katlandığım yokluğum.
'eğer aşktan söz edildiğini duymamış olsalar
hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardır, '
demiş La Rochefoucauld
benimse hep böylelerini severek başladı vurgunum...
I.
Coşkularımız yetim kaldı. Yoksul kağıtlarımızı onarmıyor artık şiirlerimiz. Şiirlerimizin kireci vuruyor yüzümüzdeki duvara. (Eksik fakat aydınlık anlatımları her çeşit mutsuzluğun...) Ve ellerimizi koğuşturuyoruz durmadan. Sabıkalı şiirlerimizden artan ve kendimizce yorumladığımız ellerimizi. Durmadan kendimize tırmanıyoruz uzun soluklarla. Ayaklarımız çiğnenmiş leylaklardan devşirilmiş; leylak yorgunu sarp yollar inmekte denizin sabıkalı sevdalarına.
(Korsan yorgunu denizin; gökyüzüne rengi yitik şafakların yamadığı...)
II.
Gece. Zaman ihtilali. Kurşun geçirmez yüreklerimiz. Yani uzatmalı yasakların konakladığı o mağrur suskunluk. Kuşatmalardan artakalmış yaralı insanliğina kefil yürek. Şimdi gecenin uzun söylevinde yaşanan dilsiz şiirlerin yitik kafiyelerine ayak uydurmaya çalışıyor. Yetim kalmış çarpıntılarına; yaralarını sararak. Geveze dilsizliğin ikilemini yaşayan kafiyelerin küçük, ürkek adımlarına. Sessizliklerinde dingin bir barışıklığın büyüsü. Hangi büyülerle onarmaktayız kendimizi, bir parça daha yaşamak için.
(Kıyılarımızda suskunluk.-Ellerimizin bizle birleştiği yerde- Biz lisanı bilinmeyen rehin bırakılmış bir coğrafya atlası.) Oysa deniz biziz. Kıyı biz. Sevişmek, bir gençlik karantinası.
Ve uzun kalemlerin gölgeleri dolaşıyor yaralı duyarlıklarımızın üzerinde.
Biz gündüz sürgünleri!
Yazmakla tamamladık mı kendimizi?
Yazmakla tanımladık mı?
Kalemlerimizin uçları yine de nar çiçeği.
III.
Eski harfler kilitlemiş babamın tarihini cep yazmalarında. Ağır bir gözlük kalmış tahta mağaralarında deri çekmecelerin (ve uzun senelerin) . Beni o tanımlayabilirdi ancak. ince siyah çizgili, o acı yeşil, kırık dolmakaleminin kuruyan kanıyla. (O hiç unutamadığım dolmakaleminin. Ve herkesin hırsızı şiirlerinin...) Beni o tanımlayabilirdi ancak. Ben beş yaşındayken öldürdüğüm babam. Şimdi yırtık fotoğraflarını arka cebimde gezdirdiğim sünnetçi babam.
IV.
Acımlayabilirim biraz daha. Dilerseniz biraz daha ışıklandırabilirim nesnel gerçekliğimi; (sizler için) . Bana kendimi anlatmamış beni size anlatabilirim. Şiirlerimle sizden kaçırdıklarımı (gecelerimi) yakınlaştırabilirim karanlığımla.
Gece. zaman ihtilali. Bu kültür birikimi hangi umarsız unutkanlığımızın hüviyetidir? Açıklar mısınız?
V.
Siz ve biz (birbirimizi görmeden, belki görmek bile istemeden) bin yıl daha gezinelim aynalı karanlığımızda. Yeraltı duyarlıklarımızdan biçtiğimiz civan giysilerimizin görece özerkliğini sınayalım. Gecenin eklemediği isyanlarımız ve şiirlerimizle; belin ve kanın eklemediği ideoloji çarşaflarında. Yani her sevişmenin son ihtilal provasında.
Ve bin yıl daha kilitleyelim gizlerimizi çarşılı ilişkilerimizle. Çarşılı ilişkilerimizin müfredata uygun diliyle.
Belki sonra, ondan sonra, her şey açık, apaçık yazılabilir, herkes için.
(Bir duyarlık ihtilalinde kendimizi talan edip, sevdiğimiz zaman...)
VII.
Şimdi gecenin uzun söylevinden, insan olmaktan, toplumsal bir insan olmaktan, onanmaktan ve redd-i ilhaktan toplayabildiklerimiz bunlar. Kendimiz.
Sunaklarımıza acılarımızı koyuyoruz.
Bunlar hiçbir hapishanede yazılmamış hapishane defterleridir Efendim. Lütfen kabul buyrunuz.
''her durumda kendi gücüne yaslanmayi ögrendim'' diyen adam. hayatin vermediklerinin hesabini, insanlardan sormamayi öğrendim diyen. * ve farkındalığına hayran kaldım o günden sonra. hem kendinin, hem hayatın farkında.
bir kadinin aradigi o bir tek erkek,her zaman icin hayali bir varliktir. hic olmamistir.. her erkekte, aradigin erkegin yalnizca bir parcasini bulursun. gercek bir kadin icin, gercek bir erkek, allah gibidir, her yerdedir ve hicbir yerdedir. ask da budur zaten, baska bir sey degil."
--spoiler--
artık merhametle sevmeyi de biliyorum. evet, çok seviyor, çok tutkusu var ama duygusunda merhamet yok, şefkat yok. merhameti de sadece fakirlere gösterilmesi gereken bir şey gibi algılıyor. karşısındaki insanı merhametle sevmenin getirdiği kollama bilgisine sahip değil. acıtmayı, köşeye sıkıştırmayı, üstünlük oyunlarını ilişkisinin bir parçası haline getirmiş...
--spoiler-- murathan mungan
2004 yılında söz vermiş şarkılar adlı albümde maskeli balo, aşk yeniden, kimdi giden kimdi kalan, terkeden, sevgili, fırtına, istemeyerek istemeyerek, çember, sesler yüzler sokaklar, dönmek, olmasa mektubun, hançer, ağır kapı, otel odaları, telli telli, dağınık yatak, göç yolları isimli eserleri bir araya getirilerek çeşitli sanatçılar tarafından dile getirilen eşssiz bünye. merak ediyorum asıl ibne kalemlerin efendisi ölümsüz eserler sahibi murathan mungan mı? yoksa eleştiri oklarını sırf cinsel kimliği yüzünden ona çevirenlermi?
(bkz: bu işte bir ibnelik var)
günümüzün kuvvetli kalemine sahip şair, yazarlarından biridir. yazdığı bütün şiirleri farklı bir tad ile okutturur kendini. insan ve ilişkiler üzerinede çok sağlam tespit, yorumları vardır. derin bir kişiliği vardır, konuşmaya bir başladımı alır götürür insanı, evet bu da doğru bu da doğru derken bulursunuz kendinizi söylemleri karşısında.
olmasa mektubun adlı yeni türkü şarkısının murathan mungana yazıldığını öğrenip,tüm gençlik hayalleri yıkılan insanlar tarafından hiç sevilmeyen şair,yazar,edebiyat insanı...
Zamanın eli değdi bize
Çoktan değişti her sey
Aynı değiliz ikimiz de
Zaaflarına bir gece
Hatalarına bir nilufer
Sevgisizliğine bir kalp verdim
Artık geri ver, geri veremezsin aldıklarını
Artık geri ver, geri verilmez hiçbir yanılgı
Yokluguma emanet et sen de benden kalanlari
Her şeyi al bana beni geri ver
Bir şansım olsun
Başka yer başka zaman
Sensiz ömrüm olsun
Her şeyi al bir şansım olsun
Başka yer baska zaman
Sensiz ömrüm olsun
kelimeler onun sayesinde varlık nedenlerini hatırlıyor..
bana anlam'ı öğreten, anlaşılamayacakları anlamamı sağlayan, anladıklarımı bir daha düşündüren, bilmeyenler-okumayanlar-farkında olmayanlar için gerçekten üzüldüğüm, 'uzak insanı başka biri yapmaya yetmez' sözüyle içimde efsaneleşen, sanki her yaşadığıma uygun bir yazısı varmış gibi ruh hallerimi yazılarıyla çerçevelediğim olağan üstü yazar.. hep yazsa..
--spoiler--
unutma hakiki erkek yüzlerce erkekten meydana gelir. Zaten bir zaman sonra yüzlerce erkeğin sana verdiğini tek bir erkekten beklemeyecek kadar olgunlaşmış olacaksın sen de. Bir kadının aradığı o bir erkek her zaman için hayali bir varlıktır, hiç olmamıştır. Her erkekte aradığın erkeğin yalnızca bir parçasını bulursun. Gerçek bir kadın için, gerçek bir erkek allah gibidir. Her yerdedir ve hiçbir yerdedir. Aşk da budur zaten! Başka bir şey değil.
şeklindeki söylemleriyle aldatmayı meşru gösteren bir kişi. kendisini tebrik eder, zaten aklı karışık olan hatun kişilerin bilinçaltına böylesi özlü deyişlerle girdiği için teşekkürü bir borç bilirim.
belirtmek isterim ki;
'gerçek bir kadın'* aşkına sahip çıkan ve asla ondan gayrısını görmeyen kadındır.
Daha az seviyorum seni
Giderek daha az
Unutur gibi seviyorum
Azala azala
Aramızdaki uzaklığın karanlığında
Geceler kısalıp,gündüzler uzuyor böyle olunca
Daha az seviyorum seni
Kendini iyileştiren bir yara gibi
Daha az
Ve zamanla Sen geceyi tutuyorsun,ben nöbetini
Uzak dağ kışlalarında
Görmüyoruz birbirimizi
Usul usul sis iniyor
Kopmuş yollara
Işığı hafif,uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin
Bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda
Sevgilim sevgilim
Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin
Nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da
Artık daha az seviyorum seni
Unutur gibi,ölür gibi daha az
Yeniden ödetiyorum kendime Onca aşkın öğretemediğini
Kolay değil
Yalnızca sevgilimi değil,evladımı da kaybettim ben
Kaç acı birden imtihan etti beni
Tek bir gece vardır insanın hayatında
Ömür boyu sürer nöbeti
Bu da öyleydi,iyi ol,sağ ol,uzak ol
AMA BiR DAHA GÖRME BENi!
"işte sevgili, bir tek sevgili, nasıl değiştirir dünyanın gerçeğini?" demiş büyük şair. eşcinsel olduğunu saklamadığı için birçoklarının yüzüne de okkalı bir tokat indirmiştir. o kadar güzel ve anlamlı aşk şiirinin bir erkeğe ya da bir erkek hayal edilerek yazıldığını bilmek bazıları için epey sıkıntı verici olmalı.
"geldiğimde" şiiriyle * yazarlığı kadar şairliğinin de iyi olduğunu kanıtlayan yazar-şair.
Geldiğimde notun duruyordu masanın üzerinde
Sekizde yazmıştın
Saatime baktım sekizi beş geçiyor
O gün anladım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığı
Aramızda düşman gibi duran zamanı
O gün anladım
Senin bana erken
Benim sana geç kaldığımı