Artık heyecanlandırmıyor beni
garlar, peronlar, benzin istasyonları,
uykulu mola yerleri, yabancılıklar,
bilmediğin dağ rüzgarlarıyla ürpererek uyanmak
bir gece vakti, dalgın bakışmalar
sonra uykusuz sabahlarda indiğin sahil kasabası
daha gövdene uyanmadan serin tuz, kıştan kalma dalgalar
bir yerlerde beklediğini sandığımız büyük rüyalar
galiba artık heyecanlandırmıyor kimseyi
nicedir eksildi içimizden o çekip gitme duygusu
eski neşesine bir türlü kavuşamayan kalbim
saçıp savurdu buraya gelene kadar
içindeki şarkıları
şimdi gündelik hayatın sade gürültüsü,
kuru düzeni kuşatırken
sessizliğimi
ardına saklandığım kelimeler
kadar bir hayat
ölmeden önce okunacak, yazılacak birkaç kitap. .
Yazar, oyun yazarı ve şair. 80 sonrası Türk şiiri içinde çok önemli yer tutan Munganın yazdığı tiyatro oyunları da yurt içinde ve dışında sayısız kez sahnelenmiş ve birçok prestijli ödülün sahibi olmuştur. Murathan Mungan senaryo, öykü, deneme türlerinde de birçok yapıt ortaya koymuş, özellikle yazdığı şarkı sözleriyle büyük ün kazanmıştır. Ağırlıklı olarak Yeni Türkü grubu başta olmak üzere Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Nükhet Duru, Mor ve Ötesi, Hümeyra ve Müslüm Gürses, Munganın şarkı sözlerine sesleriyle hayat vermişlerdir. (bkz: diyalektik mutsuzluklar)
--spoiler--
istersen hiç başlamasın, bu hikaye eksik kalsın. Onca yaraların ardından yeni bir aşk yaratamazsın. Örselenmiş bir çocukluk işte benim bütün hikayem. Kaç sevda geçse de yüreğimden, bu yıkıntıları onaramazsın...
--spoiler--
Karanlıkta duruyorum aşk vurmasın yüzüme
dokunmasın kimse bana
kimse ulaşamasin artık tenimin incinen yerlerine...
uyanmasın bir daha etimdeki yaralı hayvan
zamanın siyah deltasında çürümek istiyorum
biliyorum artık kimse yok kimsesizliğime...
biliyorum aşka kimse yok
aşkın karanlık metali soğuyor yüreğimin derinliklerinde...
aşklarım, arkadaşlarım, dostlarım
dağılıp gitti herkes
içimi sızlatacak kimse kalmadı içimde...
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran
Zaman'ı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını
Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik
kalmıştı.
Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış
arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk.
Sanki ufacık birşey olsa birbirimizden kaçacaktık.
...
kırılgan bir çocuğum ben:
yüreğim cam kırığı.
bütün duygulardan önce,
öğrendim ayrılığı.
saldırgan diyorlar bana.
oysa kırılganım ben:
gözyaşlarım mücevher,
saklıyorum herkesten.
ürküyorlar gözümdeki ateşten,
ürküyorlar dilimdeki zehirden,
ürküyorlar o dur durak bilmeyen
gözükara cesaretimden.
diyorlar: bir yanı sarp bir uçurum,
bir yanı çılgın dağ doruğu.
oysa böyle yapmasam ben:
nasıl korurum içimdeki çocuğu?
bir yanım çılgın nar ağacı,
bir yanım buz sarayı.
kendisine uzak olan kimse
hayatta herşeye uzaktır
ait olduğu idolojiye
ve ait olmadığı harekete zarar verir bu insan.
ölümü bir şahmat olarak algılayan bütün tarzlara
beslediğim öfkeyi dipnot düşerek
hayır arkadaşım
senin fikrine zerre saygı göstermiyorum...
çünkü
yüzleşemeyen
kendisinin düşmanıdır
ve bizim ortak düşmanımızdır.
ki düşmanlık
sallanmaya değmez anlamındadır
ama bu pasif davranış
aramızdan katiller
geri kafalılar
führerler
çıkmayacak anlamaında değil
Her insan, kendi olması karşılığında topluma bir bedel öder. Az ya da çok, ama mutlaka bir bedel. Kimse bedelsiz kendi olamaz. Bu bedel çoğu kez yalnızlıktır.
bilmediğiniz kelimelerin altını çizin derdi ,öğretmenim.
bunca yıl. bunca yol, bunca hayat ve kitaptan sonra
bütün kelimelerin altını çiziyorum
-öğretmenim, artık izin istiyorum.
hakikaten yazdığı şiirleri hissederek yazdığını düşündüğüm bir kaç şairden biridir. uslubu sağlamdır ve okuyanda 'beni bu kadar iyi anlatan başka bir şiir daha görmedim' diyebileceğimiz şairdir.
"bir uzak sabah denizidir gittigin kapi
ellerinde rüzgarin tasinmaz çamurlari var
köpürmüs soylarimi toplarken çürüyen yanlarimdan
inan batmis sehirler gibi onarilmaz anilar
gözlerinde unuttugum o eski aciz miras
almaya gelsem solugumda dalgin yosun kokusu
biliyorum artik hiçbir gemi beni tasimaz
ve yeniden büyür içimde magrur bir zakkum gibi terkedilmek korkusu
hüznünü ver bana yeter, gizli hüznünü
kollari bagli hüzün olsun dört yanim
iragina vurma beni kirvem, aglarim, delirirsin
sonra derler haklidir sevdasi
geç olur ki artik onarmaz rakilar
geç olur bir yaraya rakinin dagilmasi
sen sehre sirtini dönen uykusuz dagli
gemiler nerde (ki çogu hüviyetidir melankolinin)
nerde aykiri mavzerler (onlara sigdiramazsin ki öfkelerini)
barut esmeri tenine sevdalarimi sürdügüm
nasil tasidin bunca yil delirmis saçlarinda o eski sark yelini
biliyorum dokunsam parmaklarim kirilir
dokunmasam eskiya uykusuzlugu çetin silahlar gibi"
şiiri bir çok terk edilende aynı hissiyatı uyandırır.
'eldivenler, hikayeler' adlı hayatta okunabilecek en sağlam öykülerin bir araya toplandığı müstesna öykü kitabının yazarıdır kendileri. şahsi fikrim, nesirdeki başarısının nazımdaki başarısını son dönemde gölgede bıraktığı yönündedir. murathan abimizi türkü barlarda çok gören olmuştur. hadi hayırlısı ...
--spoiler--
sen gözlerimin önünde, içindeki beni harcarken; ben bir an bile seni unutmaya meyletmedim. sen bildiğim gibi kalmadın ama, ben unuttuğun gibiyim hala.
--spoiler--