şu sıralarda uludağ üniversitesi görükle kampüsündeki resimli barda konseri başlamış olan aşmış müzisyen. gittim mi? hayır. ordamıyım? değilim. bunun için kahroluyor muyum? evet.
resimli barın görükle kampüsü gibi şehir merkezine çok uzak bir yere taşınması ve konserin geç saatte başlaması nedeniyle konserine gidilemeyendir.
ders çıkışında eve dönmek için çok yorgun bir şekilde durakta beklerken, durakta iki kişi görüş mesafemi kapatıyordu. ama ne yaptıklarını göremeyecek kadar yorgun bir haldeydim. onlara, gelen otobüsün hangisi olduğunu görebilmek için, "biraz çekilebilir misiniz?" diyecekken murat yılmazyıldırımın konser afişini durağa yapıştırdıklarını farkettim. konsere gidemeyecek olduğum için duymuş olduğum üzüntü bir kat daha arttı. afişi yapıştıran çocuklara, "görürseniz, onu çok sevdiğimi söyleyin" dedim.
"bir gün ölümün mavi yüzünü bedenimde hissettiğimde dünya gözü yaşlı bakacak şarkılarıma. ve o şarkılar ki, sıcak dudaklarınızdan yayılacak ruhumun dolaşacağı düşler diyarına..."
gibi muhteşem bir sözü, cennet albümünün kapağından düşseverlere armağan eden aşmış müzisyen.
düş sokağı sakinleri adlı grubu murat çelik ile birlikte kurmuşlardır.yazarın mükemmel sözlere sahip şarkıları vardır.ilk dinlediğinizde biraz yadırgayabilirsiniz alışıldık diildir.fakat dinledikçe tatlanır.2008 yılında çıkardığı solo albümündeki "adsız özlem","adsız hüzün" şarkıları en güzellerindendir.
kendi tarzını yaratmış, değişik bir ses tonuna sahip şarkılarında sesiyle çok iyi oynayabilen ayrıca çok anlamlı şarkı sözleri yazan düş sokağı sakinleri grubunun eski ve en ünlü üyesidir.konserlerinde mekanın dekorasyonunu kendisi planladığı için değişik bir atamosfer oluşur.dinleyiciler etnik bir ortamda hoş bir ayin tadında hoş dakikalar geçirirler.en güzel şarkısı hiç şüphesiz 'adsız özlem' dir.
kent ozanları albümü'ndeki ağladıkça şarkısının içinde geçen sözler dehşet ül vahşet'dir.
--spoiler--
bağışlayın kuşlar gördüm acıları,
kurban verdim şeytanlara küçük canımı
--spoiler--
--spoiler--
doğadır büyülü yaşama hayat veren
yelleri aşıkların koynunda seviştiren
vurgunmudur gozlerim güzelin yaşlanışına
günahın eridiği tende kurtuluşum olan
ölümü beklerim...
--spoiler--
dss nden ayrıldıktan sonra kendi müzik kalitesini ortaya koyan her albümüyle düşlerin ve bilinmezin kapılarını açan ve düşlerin ressamı olarak dinleyenlerine bilinenden ötesini sunan gerçek sanatçı.
büyük üstad. ağlatır, düşündürür, güldürür sözleriyle, şarkılarıyla.. solo albümlerinden yelkenin gözyaşları albümü çok güzel ve hoştur. hele o albümden bir şarkı vardır ki;
(bkz: al götür günahlarımı)
10 sene filan önceydi. şehirden ve de medeniyetten epeyce uzak bi kasabada, pazar (cumartesi de olabilir) geceleri 23-02 arasında güven erkin erkal'la maximum rock programının dinlenilebilmesini sağlıyordu sony marka walkman. içimdeki alternatif müzik aşkını karşılayabildiğim tek yer o programdı. zira yatılı okuldaydım ve lisenin kantininde kral tv'nin lütfettiği saçmalıklardan başka müzik sesi duyulmuyordu. duyulsa bile üç beş kurtcuk 'bu ne laaa, skerim böyle müziği! değiştirin la şunu' diye vakit kaybetmeden müdahalede bulunarak o uzun saçlı zibidilerden koruyordu muhteşem kültürümüzü...
maximum rock'ta duyup da karışık kaset listeme eklediğim gruplardan biri de düş sokağı sakinleriydi. boktan arabesk-fantezik yurt ortamında ilaç gibiydi bunlar. rock müzik diye sarıldığım adamların arasında haluk levent, kıraç ve hatta murat göğebakan bile vardı. gülme arkadaşım! yokluktan bahsediyorum. yaşamayan bilmez. sayın genç arkadaşım, gülme bak! senin gibi elimizin altında yüzbinlerce şarkıyı indirebileceğimiz internet ortamlarımız filan yoktu. elektro gitarın duhul ettiği her şarkıya çölde şaşal su görmüş gibi saldırıyorduk!
sonra o skindirik kasabadan eskişehir'e büyük bi sıçrama gerçekleştirdim. şehir süperdi. lakin serde o yaşların olmazsa olmazı bir melankoli vardı ve bir de aşık olunca düş sokağı sakinleri kaçınılmaz sonum oldu. sevdam bir ateş oldu, gayret et güzelim elini uzat diyerek aşk hususunda iyice rezilliklere koştum. o kadar boktan hissediyodum ki kendimi, birinin (onun) elini uzatmasını tek kurtuluşum olarak görüyordum. nitekim uzattı da. ve yavaş yavaş kayboldu gitti murat yılmazyıldırım. onunla birlikte ezginin günlüğü'nü, cezmi ersözü de gönderdim.
iyi de etmişim. lan sktiniz attınız hayatımı. melankoli melankoli melankoli! gözlerimin etrafında 9'ar tane çizgim oldu genç yaşta. ölüm, ayrılık, ölüm ayrılık, ölüm ayrılık..
şimdi duyunca eski günlerin hatrına bi 20 saniye filan dinliyorum. ne de olsa sabaha kadar tavana bakarak geçirdiğim gecelerde yanımdaydı. açık konuşayım, ben zaten o günlerde de murat çelik'i daha çok seviyordum.
şarkıları ile büyüleyici bir insandır. bir saatten fazla dinlediğiniz zaman ruhsal çöküntü, dünyayı boşvermişlik, bi karamsarlık filan kaplar bünyeyi.
dozunu fazla kaçırmadan dinlemek en makuludur. bokunu çıkarmayın lan!