3-4 bölümdür izlememişken dün itibariyle özellikle sonlara doğru keyifli bir hal almış ve selim'in yeniçerilere kılıç çekmesiyle sonlanmış dizi. gene sadrazam rüstem'in hürrem'i selim konusunda ikna edememesine rağmen selim'i ikna edip (kendisini sıyırıyor gitmeyerek) yeniçeriyle kafa kafaya getirmesi ve araya girecek hürrem'in kardeş gazını ziyadesiyle alan şehzade mustafa' nın sonunun yaklaşması. kabak onun başına patlayacak, mustafa'nın ölümü yakın hissettiriyor.
bu arada ne rüstem'miş be. başından beri tam bir komplocu hatta tam bir süzme... (ozan güven'i tenzih ederim gözlerindeki fesatlığa oyunculuğuna sağlık) neyse argosuz atlattık giri'yi.
yeniçeriye kılıç çekmek demek iç kaos demektir yahu. selim'in toyluğu / tecrübesizliği iyi yorumlanmış.
ben hala -affedin ama dizideki- sülonun şu yukardaki hatunları reddedişinde kaldım. şahsen ben olsam affetmezdim. içime sinmedi bu durum.
o değilde sultan süleymanı devamlı yatağa yatırıp ikide bir öldürüp öldürüp dirilten senarist yapma bunu. bigün biri basıcak orayı vurucak adamı yeter lan deyip. bu kişi ben bile olabilirim.
hatice'nin son bölümde astral seyahat yaptığı dizidir.
bir de koskoca preveze'yi denize ayetler atıp, rüzgar durması neticesinde kazandığımızı gözler önüne sermişir.
tamam nihayetinde çıtır çerezdir, eğlenceliktir, diziden tarih öğrenilmez..
ama madem bütçen yok preveze'yi çekecek, o zaman en kolayından 'zafer kazanılmıştır' diye bir mektup okut olsun bitsin.
Fragmanlarının kendisinden çok daha güzel olan dizi. Yemin ederim dizinin fragmanlarını izlerken hissettiğim heycanı diziyi izlerken hissetmiyorum. Keşke diziyi bir sezon yapıp senaryoyu adam akıllı yazsalarmış.
Mümkün olduğu kadar tarihi gerçeklere Sadık kalmaya çalışan dizi. Arkadaş niye hiç bi şeyi beğenmezsiniz?bi siki de beğenin amk? Beğenmiyorsanız da mantıklı gerekçeler sunun. Atmosfer, dizideki kıyafetler ,müzikler imparatorluğa ve kültürümüze olan ilgiyi arttırıyor. Neymiş oyuncu çöplüğüymüş? Böyle düşünen arkadaşlar gitsin arka sokaktakileri izlesin.
bölüm itibariyle kanser olma riskimi arttıran dizidir. resmen çıldırdım. senaryonun boktanlaşmasıyla devam eden, mihrimah'ın kaşarlıklarının haddi hesabı olmayan, mustafa'nın ise anlam veremediğin tuhaf baba düşkünlüğü bölüm itibariyle tavan yapmış bulunmakta. hayır bu kaçıncı? daha kaç tane yeniçeri kellesi alabilirsin acaba? her seferinde yedi iklimin sultanıyım diyosun da, o yedi iklimin sultanının gücü anca yeniçeriye mi yetiyo? kaldı ki bir baba oğlunu bu kadar mı kıskanır, bu kadar mı hazmedemez? mustafa'yı destekleyen herkesi mi yok ediceksin? o halde devletin içinde devlet olan diğer beylerin, paşaların da tek tek kellesini alsana.
bu mustafa' ya yaptığı kaçıncı hakaret ayrıca. ilkinde yeniçeri ağası ali'nin kellesini mustafa'yı desteklediği için herkesin gözü önünde mustafa' nın emriyle aldı. şimdi de mustafa'nın kılıcıyla kendisinin başa getirdiği ferhat ağa'nın canına aldı. mustafa önümüzdeki bölüm ölmeseydi bir dahakine bütün ocağı mı kılıcından geçircektin? ne yani senin olayın bre gafil.
ayrıca hayatımda süleyman'ın bilinçaltı gibi bi bilinçaltı görmedim.fantastik rüyaların gerçek olsaydı keşke. en azından bu bölümdeki. sen mustafa'ya kıymadan babanın ruhu gelip alsaydı canını senin.
"osmanlı'yı padişahlar değil de kadınlar yönetseymiş, değil viyana'ya, washington kapılarına dayanırmışız amk" gibi bir düşünceye gark eden dizi. tamam the tudors'tan etkilendiniz de, ulan koskoca osmanlı imparatorluğu'nu kadınların entrikalarıyla mı yönetiliyordu? hürrem'inden, mihrimah'ından tut da cariyesine kadar bütün kadınlar entrika peşinde. garibim hünkarın, şehzadelerin dünyadan haberleri yok. bir de yabancılar izliyor bu diziyi.
dünkü bölüm de enteresan iki diyalogla türkiye gündemine de el atmış dizidir. bir muhabbet esnasında dik dur eğilme gibi bir söylemi barındırdı, bir de hürrem'in iktidar gücüyle ilişkili iktidarda olman her şeyi yapabileceğin anlamına gelmez, senin de konumunu kaybedebileceğin zamanlar olacak tadında bir replik vardı. görünen o ki, pek kimsenin dikkatini çekmemiş. lakin, usul usul akp ve otoriter eğilimleriyle ilgili dipnotlar barındırıyordu.
hürrem'in mustafa'ya olan düşmanlığının nedenini gayet yüzeysel ifadelediği dizidir aynı zamanda. sen benim oğlum değilsin bu bile kafi sebep yollarımızın ayrılmasında dedi. gene ferhat ağa'nın kanuni tarafından öldürülmesi, kanuni'nin otoriterliğinin gücünün yansıması olarak yansıtılsa da aslında o kılıç mustafa'ya çekildi demeye getirilmiş. bir de kanuni'nin ferhat ağa'yı öldürmesinin içi çok doldurulamamış. hastalığı sırasında saray içinde herkes paparazzilik yaparken halkın ve yeniçerilerin galeyanı daha net betimlenebilirdi.
elbet gerçeğe yaklaştırılmaması gereken bir kurgu. mihrimah sultan'ın hürrem'in kopyası gibi davranmasını geçtim de bir gerizekalı gibi kurgulanmış olması, kanuni'nin pargalı ibrahim pişmanlığı ve yaşadığı gelgitlerin sıklığı ve yarattığı bıkkınlık, dizideki tüm karakterlerin tutarsız ve kaypak olarak gösterilmesi (biraz mustafa belki de cihangir hariç) ve saray içi entrikaların rüstem-hürrem işbirliğinin bilindik surat ifadeleriyle noktalanması gibi bayıcılıklar can sıkıntısı yaratabiliyor.
hani bazen bir belgesel izlersin, yavrusuna bakmak isteyen anne aslanın yanında yer alırsın bufalo yakalar, zebra yakalar, ceylan vs. ne bulsa götürür. bu süre diliminde senin için ne ceylan ne antilop ne de bufalo hiçbir önem içermez. muhteşem yüzyıl'da buna benzer bir tavır takınıyor. belgesel vari. mustafa'yı aslan gibi düşündürmeye çalışıyor. hep haklı, hep iyi, hep sevilen, hep dürüst... mustafa'nın yanında yer alıyor seyirci bir süre sonra. işte bu düşünce sistematiği duygusal zorlamaları içeren bir paradoks aslında. bu mustafa rolüne sinmiş tavrı da görmekte yarar var.