çocukluğumda benim için süper kahraman gibi bir şeydi. böyle ne biliyim dünyanın en iyi ve en güçlü insanı gibi gelirdi. babamın partide ki konumundan ötürü sık sık mitinglerde toplantılarda görürdüm. severdi beni küçük yaşıma rağmen sohbet ederdi benimle. ben pek konuşamazdım severdim ama ona gösterilen saygıyı gördükçe de hafiften korkardım. o zamanlar ne için olduğunu anlamasam da onun davasının adamıydım. dava ne desen bilmezdim ama öyleydim. şimdi partinin düştüğü durumu görünce içim gidiyor, içim burkuluyor. ben babamın hüngür hüngür ağladığını bir kez gördüm o da televizyonun karşısına oturmuş elinde kumanda omuzlar çökük deniz baykal'ın muhsin başkanın şehit olduğunu açıkladığı o an. ulan benim babam şu parti fetullah'ın tekeline girsin diye mi ağladı o gün. bu adam yaşarken belki de türkiye'nin yüzde ellisi adını dahi bilmiyordu ya böyle siyasetin içine tüküreyim.
burada 10 yıl önce yazılanlara bakıyorum. hep hakaret etmişler. şimdiki yazılara bakıyorum. genellikle övmüşler. bir adamın kıymete binmesi için ölmesi gerekiyormuş demekki.
yakın tarihi bilmek önemli. bilmediğin konu hakkında konuşmak özellikle ikinci el bilgiyle konuşmak çok tehlikelidir. Muhsin yazıcıoğlu'da 70-80 döneminde faili meçhul olaylara adı karışmış biridir. birini kral ya da soytarı yapmadan önce tarihi açıp okumak çok önemlidir. okuyun efendim. okuyun öğrenin.
Fazla idealize edilen liderdir. Ülküsünü fazla katı savunduğunu düşünürüm. Karşıt görüşlüyü kazanmak yerine harcamayı tercih ettiği için asla büyük bir lider olamazdı da.
En büyük avantajı gülen ve menzilcileri aynı safta birlestirebilecek çevreye sahip olmasıydı.
Tanıyanların ise sadece maşa olarak kullanılan ve yükselen karanlık bir adam olduğunu bildiği kişidir.