teknik olarak mümkün değildir. millet ve milliyetçilik anlayışı tarihte ilk kez bir fikir olarak 18. yüzyılda geliştirilmeye, politik bir akım olarak da a.b.d'nin kurulması ve fransız ihtilali ile hayata geçmiştir. bunun aksini iddia eden milliyetçiliği herhangi başka insan birliktelikleri, mesela klan, kabile, cemaat, vs. ile karıştırıyordur. milletler sanayi devrimi sonucunda gereken yeni tip birey/toplum modelini örgütlemek ve mobilize edebilmek için icat edilmiştir ve milletin üyelerinin aynı milli benliği kazanacak asgari bir standart temel eğitimden geçmeleri ve bu yeni toplumun kodlarını öğrenmeleri gerekmektedir.
milliyetçiliğin tarihini milliyetçilerden öğrenmeye çalışacak olanların bilmesi gereken bir husus var: milliyetçiler mecburen milletlerinin "ezelden beri var olduğu ve ebediyete kadar süreceği" iddiasında durmak zorundadır. dolayısıyla milliyetçilik tarihinin en son öğrenilmesi gereken kaynak milliyetçilerdir, tıpkı "kadınlar nasıl tavlanır" sorusunun kadınlara sorulması sonucunda alınabilecek cevaplar gibi: içerden baktıkları için cevaplar gerçekçi değil duygusal ve temennici olacaktır.
muhammed'in arap milliyetçisi olması dönemi itibari ile imkansızdır dedik. buyrun fantastik bir soru soralım "peki muhammed 18. yüzyıldan sonra ortaya çıkmış olsa o zaman arap milliyetçisi olabilir miydi?" cevap soruda gizli: milliyetçiliği merkeze aldığın zaman başka bir ideolojiye ihtiyacın olmaz zaten: icat ettiğin millete bir din, dil, tarih, bayrak, sembol, toprak, meçhul asker, destan vs. talep edebilir ve yükleyebilirsin; ancak bütün bu unsurlar millet fikrini meşrulaştırmak için yardımcı katkılardır, esas olan yani "millet"in kendisi değil.
denecektir ki "ne fark eder?". yani "ha din ha milliyetçilik, her ikisi de insanları var olmayan paydalara göre bölüyor"... fark tam da burada işte: milliyetçilik "bölüyor" ve başka milletlerle karışmaktan deli gibi korkuyor; dinin politikası ise tam tersi, yani "yayılmacılık": dinin korkusu inanan sayısı artmadığında baş gösteriyor. bunlar birbirlerine tam ters zihniyet ve/veya idelojik pozisyon. milletler dini söylemi ve ögeleri kullanıyor diye karıştırılıyor, ancak amaç ve yönelimlere bakınca fark kabak gibi ortada.
Muhammed bahsinde karışıklık belki şuradan da kaynaklanıyor olabilir: muhammed bugün bizlere tanıdık gelen ve milliyetçiliği andıran benzer bir takım sembolleri islam'a yüklemiştir; mesela arap dilini yüceltmesi, cemaatine ortak düşmanları (yahudi, hristiyan, kafir, vs.) hedef göstermesi, zamanlar ötesi ortak ülkü (islam'ı yaymak) derdinde olması. ancak yine tam bu noktada milliyetçiliğe taban tabana zıt bir felsefe ile karşı karşıyayız: "yaymak". böyle bir hedef tarihte var olmuş ve var olacak hiçbir milliyetçilikte görülmemiştir ve görülemez, eşyanın tabiatına ters: çünkü mantık olarak milletin bir sınırı vardır ve olmalıdır da; herkes alman, herkes fransız ya da herkes türk olamaz; böyle birşeyi iddia eden millet kavramını hiç kavramamış demektir. yine buna paralel olarak, islam'ın "herkesi müslüman yapma, allah'ın dinini yayma" ülküsü de milliyetçiliğe kökten terstir: senin milletinin var olabilmesi, farklı olabilmesi için senden "farklı" olan diğer milletlerin de var olmaya devam etmesi, herkesin olduğu yerde ait oldukları kimlikte kalması mecburdur. teorik olarak herkes müslüman olursa islam kazanmış olur, oysa teorik olarak herkesin tek millet olması milleti ortadan kaldırır...