muhafazakarlik ve tuketim toplumu

entry4 galeri0
    1.
  1. ithalat ve ihracat değerlerinin arasındaki fark, dış ticaret dengesini gösterir. bir ülkede dış ticaret bilançosunun açık vermesi de toplumsal yapıyla ilgilidir. örneğin sadece tarımın geliştiği bir toplumda ithalat sanayi ürünleri üzerinden yapılır. ithalat ve ihracat değerleri arasındaki fark arttıkça da ödemeler bilançosunda açık meydana gelir. bu açığı gidermenin çeşitli yöntemleri vardır.

    bugün yüzde yetmişi yabancıların elinde olan menkul kıymetler borsası'ndan döviz girişi yapmak, elde bulunan doğal kaynakları kullanmak, ihracata ağırlık vermek gibi.
    elde bulunan doğal kaynakları kullanmak kısa süre için sonuç verebilir ancak uzun dönemde kaynakların da sonu geleceğinden bir yarar sağlanmamış olur. döviz girişinin gerçekleşmesi ve ihracatın artması ise üretimle ilgilidir. aslında uzun dönem dengeleri düşünüldüğünde bu seçenekler arasında en önemlisi ihracattır. ihracatın artması içinse, toplumun tükettiğinden daha fazla üretmesi gerekir. ancak rekabetçi alanda bu üretimin gerçekleşebilmesi için piyasaya sunulacak malın kaliteleşmiş olması gerekir. her şeyden önce de bu malı meydana getirecek olanların emeğinin kaliteleştirilmiş olması gerekir. bu enflasyonist ortamda paranın aşırı değerlenmesi ihracatı da pahalılaştırır. buna bağlı olarak tüketim maddelerine olan bağımlılık artar. en azından bugün türkiye kullandığı -ihtiyacı olan- petrolün sadece yüzde dokuzunu kendisini üretebiliyor. varilinin 122 dolarlardan 130 dolarlara çıktığını ve petrol ihtiyacımızın her geçen gün arttığını düşünecek olursak bağımlılığın ne boyutlara ulaştığını da görebiliriz. bu bağımlılığın önüne geçebilmek için de en önemli yöntem hem kısa vadede hem de uzun vadede işe yarayacak olan eğitim.

    kişiye yapılan yatırımın hiçbir zaman boşa gitmeyeceğini düşünürsek, eğitimin rolü de ortaya çıkar. bu eğitimde ve üretime katılma sürecinde kadının rolü de asla yadırganamaz. üniversite mezunu kadın oranının yüzde 7'den yüzde 10'a çıkmasıyla erkek ömrünün ''21'' sene artması arasındaki doğru orantı şüphesiz bu konuda verilebilecek en çarpıcı örneklerden. kadının eve kapatıldığı, toplumdan dışlandığı, yerini erkeğe devrettiği yerde gelişim ne olursa olsun eksik kalacaktır. bu da ailelerin cebine yansıyacaktır.

    enflasyonun yüzde 9'larda seyrettiği dönemlerde sokaktaki vatandaşın bunu sanki yüzde 30'lardaymış gibi hissetmesinin nedeni de budur. dünya'da önüne geçilemeyen bir gelir adaletsizliği mevcuttur. sınırlı kazancıyla kendi ihtiyaçlarını en yüksek düzeyde en uygun şekilde karşılamaya çalışması onun fiyat artışlarını daha farklı hissetmesine neden olmaktadır.
    evet türkiye dünya'nın en büyük 17. ekonomisine sahiptir ancak gelir adaletsizliğinin gittikçe büyümesi, hızlı nüfus artışı (en az 3 çocuk!) ve bir türlü kayıt altına alınamayan ekonomisi yüzünden bu büyüklükten yurttaşlar nasibini alamıyor. 37 milyar olarak belirlenen cari açığın sene sonunda 50 milyara çıkacak olması, doğmamış çocukların babalarının (ve annelerinin tabi) maaşlarından daha fazla borçlarının olacağının acı bir ifadesi.
    ekonomik anlamda bilinçlenme ve emeğin kaliteleştirmesinin önemi kavranmadıkça kişinin başka şeylere kapılıp, tüketim çılgınlığına başvurması da -üstelik hiçbir şey üretmeden, ürettiğinin de kullanılamaz halde olmasından- daha devam edecek gibi görünüyor. (malesef ki)
    2 ...