Anlaşma iptal olacakmış,Tayyip komünizm ilan edip demir perde ülkesi yapacakmış müjdeler olsun,artık sokaklarda postal sesleri yükselecek artık.ee bu istenmiyormuydu.
şimdi bu katarlılara , araplara satılan boğaz kıyıları , karadeniz
kıyıları birden bire amerikalılara devredilebilir . amerika " sizin
çok borcunuz var , biraz kredi verelim şu kanal istanbulu bize
satın " diyebilir ...
bir iki ekonomik sarsıntı yeter . akplilerin işi zor ...
amerikaya güvenip bir sürü iş çevirdiler , çok düşman kazandılar ....
para muslukları kesilince en hızlı akplilerin nasıl değiştiğini göreceğiz ...
kanal istanbul , fener rum patrikhanesinin ekümenliği , amerikan
konsolosluğunun istinyeye taşınması ve kale gibi inşa edilmesi
bu olaylar tesadüf değildir .....
kürt meselesi ve mültecilerle boğuşmaktan tükenen , kasası boşalan
türkiye ,memuruna maaş veremediği zaman bu kanalı amerikaya devredecektir .
vaktiyle mısırın süveyşi ingiltereye sattığı gibi ...
Türkiye'ye dünya üzerindeki hiçbir doğal su yolu için ilgili ülkelere tanınmayan haklar tanıyan sözleşmedir.
Ebleh yobazlar dünyadaki tek doğal boğazların bizim boğazlar olduğunu sanırlar, gelen geçenden neden para kesemiyoruz diye vıy vıy ederler ve de anal istanbul yapılırsa para keseceğimiz hayalini kurarlar!
Oysa boğazlarımızdan geçen her gemiden anlaşmada tanımlanmış çeşitli kalemlerde para kesiyoruz ki doğal boğazlarda bunu yapabilen başka ülke yok.
Anal istanbul geçişinden ise daha fazla para alamazsın, çünkü o kanaldan hiçbir gemi geçmez. Abd savaş gemileri hariç tabi.. Deli Dumrul hesabı, zorla yönlendiririm dersen o da olmaz, savaş sebebidir. Hadi, Rusun gemisini zorla yönlendirmeye kalk da gör bak neler oluyor.
amerikanın karadenize girebilmek için kanal istanbul projesi ve
çeşitli teşkilatlar vasıtasıyla delmek istediği anlaşma ....
ilk ortaya atan da kissingerin talebesi bülent ecevit .
Karadeniz Ekonomik işbirliği Örgütü (KEiÖ) (ingilizce Black Sea Economic Cooperation Organization)
25 Haziran 1992 tarihinde istanbul'da düzenlenen zirvede imzalanan
anlașma ile kurulan ve Karadeniz havzasındaki ülkelerin ekonomik iş birliğini
amaçlayan uluslararası kuruluştur .
gözlemci üyelere de bakalım ...
Gözlemci ülkeler
Almanya
Amerika Birleşik Devletleri
Avusturya
Belarus Belarus
Çek Cumhuriyeti
Fransa
Hırvatistan
israil
italya
Mısır
Polonya
Slovakya
Tunus
Savaş gemilerinin Boğazlar'dan geçmesi için, Türk Hükümeti'ne diplomasi yoluyla bir ön bildirimde bulunulması gerekecektir. Bu ön bildirimin olağan süresi sekiz gün olacaktır;ancak, Karadeniz kıyıdaşı olmayan devletler için bu süre on beş gündür.
bugün istanbul bogazindan iki adet rus savas gemisi gecti. nerede montrö? nerede diplomasi?
The Montreux Convention Regarding the Regime of the Turkish Straits of July 1936 established the Bosporus as an international shipping lane, but gave Turkey the right to restrict ships from non-Black Sea nations.
Atatürkün siyasal başarısı ile elde edilmiş büyük bir zaferdir. Bazı andavallar çıkıp "nasıl zafer baksana gemiler geçiyor beleşe serbestçe" diyebilir. Ancak dünyadaki bütün doğal su yolları ticaret gemileri için "serbest geçiş hakkı" kuralına uymak zorundadır. Ancak "savaş durumu" ve "savaş durumu tehtidi" gibi durumlarda boğazları kapatıp istediğimiz gibi at sürdürebiliriz. Boğazların kontolü tamamen ülkemizin elindedir.
Ayrıca savaş gemilerinin geçişi tamamen bizim kontrol ve izinimizdedir. Karadenize kıyısı olan devletler savaş gemisinde tonaj olarak kota sahibi değilken diğer ülkeler(abd gibi) belli bir tonajdan fazla gemiyi boğazdan geçiremez ve karadenizde bulunduramaz.
2. dünya savaşında ruslar boğazlarda savaş gemileri geçerken yaşadığı sorunlar ve prosedürler nedeniyle denetiminde söz sahibi olmak isteyerek sözleşmenin maddelerinin değişmesi için türkiteye nota verip siyasal baskı kurmaya çalışmıştır. Talepleri arasında boğazların denetimini rus ve türk birlikte yapmak ve boğazlara askeri üst kurmak gibi maddeler vardır. Ancak ingiltereninde desteğiyle bu talepler kesinlikle kabul edilmemiştir.
Özetle; boğazlar bizimdir, denetimi bizimdir, güvenlik veyahut savaş nedeniyle boğazları kapatabiliriz ve savaş gemilerinin geçmesine izin vermeyebiliriz.(karadeniz sahil devletleri harici ülkelerin)
lozan'da garanti altına alınamayan boğazlar meselesinin ülke tarihimizin dış politikada belki de tek başarılı dönemi sayılabilecek 1930'lu yıllarda atatürk'ün girişimiyle boğazlarımızın güvenliğinin ve egemenliğinin kazanılıp muhatap ülkelere kabul ettirildiği 20 temmuz 1936'da imzalanan uluslararası sözleşmedir. sözleşmenin imzalanmasından yirmi yıl sonra taraflara aralarında uzlaşma şartı ile değiştirme hakkı tanınmıştır. günümüzde ne yazık ki bu yirmi yıllık süre sanki sözleşmenin bitiş tarihi gibi algılanmaktadır. 1956 yılında sözleşmenin yenilenmesi talep edilmiş ancak bu yapılamamıştır. O günden beri de taraf ülkeler herhangi bir girişimde bulunmamıştır ve sözleşme ilk günkü haliyle halen daha uygulanmaya devam etmektedir.
boğazlar komisyonunun kaldırılarak,boğazlarda türk egemenliğinin sağlandığı sözleşme. boğazlarda askeri bölge oluşturma hakkı tanınmasına vesile olan,siyasi belge.
ecevit'in intihal edilen kanal düşüncesi, eğer gerçekten yapılacak bir projeye dönüşürse ve tüm sakıncalarına, zorluklarına ve maliyetine rağmen yapılabilecek olursa ve biz bunu görebilirsek, bu kanalın montrö sözleşmesini abd lehine delmesi sözkonusu olacaktır.
montrö boğazlar sözleşmesine göre, karadeniz'de kıyısı olmayan devletlerin karadenize toplam ağırlıkları sözleşmenin 18.maddesine göre 45000 tonu aşmayan küçük savaş gemileri sokması mümkündür.
ancak, sözleşme yeni bir kanalla delinirse, abd ve nato karadeniz'e büyük savaş gemileri sokmak için türkiye'ye baskı yapacaktır. rusya da ters yönde baskı yapacaktır.
taraf devletlerin onayı olmaksızın yeni bir sözleşme yapılamaz. ancak ilk başında 20 yıl süre geçerli olacağı belirtilen sözleşme taraf devletlerden birisi tarafından feshedilebilir.
tabii, bu halde taraf devletlerden özellikle karadenize sahili olan komşu devletlerden gelecek tepkilerden dolayı büyük siyasi ve askeri gerginlikler doğabilir. peki o zaman iktidarın sıfır sorun politikası çöpe mi atılacaktır ? bu kanal eğer gerçekse, tıpkı nükleer santraller gibi, sakıncaları düşünülmeden yapılacak bir kanaldır ve esasen emperyalizme ve rantiyerlere hizmet edecektir.
Atatürk'ün 1936'da, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'a, Boğazlar Meselesini çözümlemek için durumu uygun gördüğünü söylemesi üzerine, Türk dışişleri harekete geçerek, 11 Nisan 1936 tarihinde Lozan Anlaşmasına taraf olan devletlere birer nota göndermek suretiyle, Boğazlar sözleşmenin değiştirilmesini istedi.
Sovyetler Birliği başından beri Türk tezini desteklemişti, ingiltere de nota'ya uygun cevap verince, aslında bu gelişmeden hoşnut olmayan Fransa da gelişmeyi olumlu karşılamak zorunda kaldı.
Boğazlar rejimini değiştirecek olan konferans, 22 Haziran 1936'da isviçre'nin Montrö şehrinde toplandı. Türk tasarısına göre Türkiye, Boğazlar bölgesini silahlandırmak ve buralarda askeri kuvvet bulundurmak istiyordu. Bundan başka, Boğazlar Komisyonu'nun da kaldırılması isteniyordu.
Bu esaslar dahilinde Türkiye, ticaret ve savaş gemilerinin Boğazlardan geçiş serbestliğini bazı şartlar altında kabul ediyordu. Savaş zamanında, Türkiye tarafsız olduğu takdirde bu kayıtlar altında savaş gemileri Boğazlardan geçebilecekti. Türkiye savaşta olduğu takdirde savaş gemilerinin geçişi Türkiye'nin müsaadesine tabi tutulacaktı.