Kitlelerin sürekli üst akıllar tarafından "ehilleştirilmesi" ve bunun modernlik ve çağdaşlık olarak bize yutturulması.
Birazcık daha açmak gerekirse Kadının ve erkeğin rolünden tut giyim kuşama zevklere ve cinsel yönelimlere kadar manipule edilmesi. Ve "modern insanın" da bu değişimlerin farkında olmadan en büyük ve gönüllü savunucusu olması.
marx'a göre yabancılaşma, nietzche'ye göre seküler bilginin kutsanması (bilim adamı=rahip), weber'e göre dünyanın büyüsünün bozulması (inanç kaybı), durkheim'a göre, aracı kurumların kaldırılıp siyasi erk karşısında bireyin tek başına kalması (anomi) varoluşçulara göre can (varoluş) sıkıntısı, foucault'ya göre bireyin iktidar formlarıyla üretilip kontrol edilmesine rağmen, bir özgürlük illüzyonuna hapsolması, voegelin'e göre metaxy dengesinin bozulması (insanın irrasyonel tarafının reddi), heidegger'e göre teknolojinin varlık'ı bir alana hapsedip unutturması, gadamer'e göre dilin gelenekten kopması, adorno'ya göre (frankfurk ekolü) aklın araçsallaşması, bana göre tavla ve çayın yeterince önemsenmemesi.
Sosyal iliskiler sebebiyle kibar olmaya calismak, icindeki hayvani baskilamak.
"Rica etsem, tuzu uzatabilir misin acaba size zahmet olacak ama ehe ehe" diye yalandan kivirmacalar falan.
Bu yuzden yakin arkadaslarin yaninda daha rahat edersin " Lan sikik Şu tuzu uzatsana hele" dersin ve her şey normal devam eder.
abartılmış hümanizm, para= entelektüel insan, din= ahlaklı-erdemli insan algısı, tanrıyla yarışma çabası, üst insanın yanlış kavraması, okuyup öğrenmek,olanı anlamak ve keşfetmek yerine hazlarına yenik düşmek ve bomboş bir hayat sürmek.
kendimi post-modern insan olarak tanımladığım bu kategorizasyonda bu soruya cevap vermem mümkün değil. modern insan 2000'lerin başında kaldı. çağ çok hızlı değişiyor. belki de sorun budur.