çok misafirperver bir toplum olduğumuzu her fırsatta dile getiririz. ancak hala çay içme faslına dair kafa karışıklığını giderebilmiş değilizdir. ilk bardakların sunumunda sorun yoktur ama boşalan bardakların tekrardan çayla buluşmasını sağlama noktasında ifade zorlukları yaşadığımız aşikardır. kimisi koyum mu, kimisi doldurayım mı, kimisi tazeleyeyim mi, kimisi katayım mı der. hepsinde de kısa süreli tebessümler yaşanır. eee ne yapayım anlamında karşı tebessümler belirir ev sahiplerinin çehrelerinde. velhasıl zordur misafire çay ikram etmek. tdk'dan soruna çözüm bulmasını bekliyoruz.
ikinci bardaktan sonrası ev sahibine işkenceye dönmektedir. "ulan çay ocağı mı burası, sen tüpün ne kadar olduğunun farkındamısın" diyerek içten içe küfürle karışık mırıldanma halini alır. hele bir de çayın yanında şeker almaları yok mu? "siz hala şekerli çay mı içiyosunuz? ama bu çok zararlı, bırakın artık şu işi" diye söylenir misafirin yüzüne. kısacası, bu zamanda ne misafiri kardeşim? geçim zor, otursun herkes evinde.
evin tek kızı olan bireyler için tam bir işkence durumudur.herkes aynı anda içip bitirse neyse ama birini doldurur getirirsin diğeri bitirir onu doldurur getirirsin öbürü benim koyu olmuş biraz açabilir misin der, der ama kimse o gencecik kızcağızın zaten eve misafir gelen kadar temizlikti, yemekti, bulaşıktı uğraşıp bitap düştüğünü düşünmez. böyle bir sorunsaldır kendileri. *
- çay koyayım mı aysel abla, çayın bitmiş.
+ ah sağol kızım alayım bi tane daha.
* bana da koyar mısın?
+ aysel abla'ya koyayım sana da koyacam canım, bekle. *
evin servise koşması beklenen kızları toplanıp "self servis" adetini tez elden kültürümüze sokmalıdır, yazıktır günahtır, gelen misafirden keyif alınamaz şöyle bir oturup iki lafın beli kırılamaz, biri dolar bardakların biri boşalır...