bu boktan sistem içerisinde, hepimizin öyle ya da böyle yaptığı şeydir.
kendi kendimizi kandırmayalım; çoğu zaman başkalarının bizden istediklerini yapıyor, nadir de olsa kendi istediklerimizi yapıyoruz. yaşamıyoruz, mış gibi yapıyoruz. lanet olası düzen öyle bir sarmış ki etrafı, yapacak bişey de yok. yani işe gitmek mecburen, eve dönmek mecburen tarzı bir hayat yaşıyoruz.
bazen insanın elinde bi flüt, önünde 40-50 koyun, şöyle dağ başlarında çoban olası geliyor. en azından insan denilen yaratıklardan uzakta, kendinle başbaşa kalabilirsin. hayvalar hem iyi birer dost olur, da hem de zararsız yaratıklar neticede.
ama çok zor tabi ve mış gibi yaşamaya devam etmenin verdiği azabı duyarak yaşamak. mış gibi yaşayıp, mış gibi ölmek ve hayatın anlamını çözemeden göçüp gitmek bu boktan dünyadan.
sisteme teslim olmamaktır. zordur, parasız yapılacak hobiler aramakla, kalacak yer bulmak arasında gidip gelmektir.
aslında dayatılma kişinin tercihidir. daha düşük şartlarda yaşamaya maçan sıktığı anda sistemin getirilerinden uzaklaşırsın. bu bir çok kişiye kötü bir durum olarak geldiğinden "aman işte sistem bizi zorladı, ne yapalım hırs içinda boğulmayalım da" diye zırvalarlar. en büyük neden de insanların bir çok aktivitesini, yaşam tarzını çevresine göre belirlemesidir. "ay komşular ne der" mantığından kopamadığının göstergesidir.
hayattaki tek amacı, askerden geldikten sonra evlenip fütursuzca çocuk yapmak olan erkeklerle, gezeyim tozayım, alış veriş yapayım, bunu sağlayacak bir koca bulayım mantığındaki kızları olan ülkenin sistemi de böyle oluyor işte. anca orada burada özgürlükten bahseder, sonra müdürüne yüz yetele için yalakalık yapar. sonrasında araba falan alır, demir olan var ya ondan. hiç kandırmayalım birbirimizi abicim maçası sıkanla sıkmayanın ayrıldığı yerdir burası, sen cep telefonunu eline bantlamışsan, tüplü televizyon yerine plazmadan televole izliyorsa, kutu açma izliyorsan sistem ne yapsın allasen?