dünya üzerinde farklı milletler ve farklı devletler olduğu sürece devam edecek olan akım. bir insanın mensup olduğu milletle gurur duymasından, atalarını sevmesinden, daha doğal ne olabilir. bir millete mensup bir insanın başka millete mensup birine sen o milletle gurur duyamazsın demesi zaten olsa olsa saçmalıktır.o kişi başkası ne derse desin bildiğini okuyacaktır ve sabit fikirleri değişmeyecektir.
çoğu insan bunu zenci beyaz ayrımıyla karıştırır. milliyetçiliğin deri renginden nem alan bir akım olmadığını idrak edince, zaten insanın ufku açılır bunun kötü bir şey olmadığı ortaya çıkar. milliyetçilik bir başka milletten üstün olma yarışı değil mensup olduğun milleti sevmek, ona sahip çıkmak, onun devamını, bekasını korumaya çalışmaktır ve o milleti saygın dünya milletleri arasına sokmaya çalışmaktır.
Türklerin bu dünyada yaptığı en iyi iş saygın dünya milletleri arasına girebilmiş olmasıdır.
her millet bir nebzede olsa milliyetçidir. bugün ruslarda, çinlilerde, almanlarda, amerikalılarda, ispanyollarda, italyanlarda, finlilerde, çağdaş bütün toplumlarda milliyetçi insanlardır.
peki milliyetçiliği kötü bir şeymiş gibi algılatan güzel kardeşim sen hangi millettensin?
komünistler ve ya kapitalistler bu kavrama niye bu kadar çok takmış anlamış değilim. senin derdin para denilen o kağıt ve metal parçası. milliyetçilik ise bir duygu, bir his, bir bilinç yani para gibi maddiyata dayalı olmayan büyük bir manevi değer.
francis bacon'un insanın dört ayrı idol(boş inanç-ön yargı-put) tarafından güdülenmekte olduğunu öne sürdüğü öğretisinin birinci sırasında gelir milliyetçilik. bacon'a göre "idola tribus" yani soy putu, gerçeğin insan usuna girmesini engeller. haklıdır da kanaatimce. çünkü insan devamı olduğunu iddia ettiği şeyi küçümseyemez. yüceltme ihtiyacı duyar. hatalarında bile bir haklılık bulur, tarafsız olarak yargılayamaz. altında kendini güçlü ve önemli hissetme istekleri yatar. kendini ancak geçmişe yasladığında güçlü hissedebiliyordur belki. bu açıdan bakınca anlayabilirim ama diğerlerinin aidiyetleriyle yarıştırınca son derece tehlikeli olabilir bu duygu. hele bir de üzerinden siyaset yapılınca, nasıl kötü sonuçlar doğurabileceğini söylememe gerek yok; gördük, görmekteyiz..
iki haftadır bazı milliyetçi sitelerde gezinip, bulduklarımı döküyorum ortaya. herşeyden önce kendi midemin, kaldırma kapasitemin sınırlarını zorlayarak. daha sonra, tabii sizlerin de sabrınızı, tahammülünüzü zorlayarak.
peki, ne gösteriyor bu alıntılar ? bütün bu rezilliğin anlamı ne ?
(1) burada ilkin, milliyetçi saldırganlık ile cinsel saldırganlığın ilişkisi konusunda önemli ipuçları sözkonusu. kadınlar milliyetçi olamaz, demiyorum kuşkusuz. ama milliyetçilik, hele bu denli saldırgan bir milliyetçilik, esas olarak erkek bir ideoloji. bütün temel fikriyatı fetih, istilâ, işgal, yarma, girme, ele geçirme üzerine kurulu. başkalarının toprakları, kimlikleri veya varlıklarına yönelik bu siyasî-askerî fetihçilik, başka bedenlere yönelik cinsel fetihçilik ile çakışıyor, örtüşüyor, bütünleniyor. acaba özel olarak cinsel azgınlar mı gidip azgın milliyetçi oluyor ? o kadarına aklım ermez. ama şurası aşikâr ki, başka milletlere tecavüz fikriyatı, en azından sokak düzeyinde, kilit sözcüklerini cinsel tecavüz alanından ödünç alıyor.
(2) bu bir fosseptik, bir lağım çukuru, bir cesspool mu ? evet. peki, bu tür her şiddet ve ırkçılık örneğinde dendiği gibi, münferit bir olay mı ? kesinlikle hayır. milliyetçilik bu işte; iğrençlikten kutsallığa kadar uzanan, katman katman bir olay. zaten bakın, 12 şubattaki anti tc başlıklı yazımın sonunda değindiğim anonymousun sözlerinde, iğrençlik (bol bol s...mek tehdidi ve ardından o... çocukları) ile kutsallık (istiklâl marşı) derhal ve kestirmeden yan yana geliyor.
belki biraz fazla kestirmeden, çünkü ara kademeleri bizim doldurmamız lâzım. şöyle bir merdiven inşa edebiliriz belki : en dipte bunlar var, forumsancak, gizlisırlar, antikürt ve daha niceleri. belki bir üstünde, türk solu dergisi, yılmaz özdil (bkz. şenol karakaşın 12 şubat tarihli son sesonline.net yazısı), bir de canan arıtman (bkz. roni marguliesin tarafta gene 12 şubat tarihli türk kadını, arap kadını yazısı) yer alabilir izmirin bdp taşlayan asrî kızları, kurtlar vadisi ve gizli kuvayı milliye yeminleri ettiren emekli albaylarla birlikte. alttan üçüncü basamağa, bir zamanların şimdi artık modası geçen resimli romanlarını, kara muratları, malkoçoğlunu, karaoğlan bayboranın oğlunu, cüneyt arkının bizans filmlerini koyabiliriz. bunun mek parmak üstüne murat bardakçı, erhan afyoncu ve tarihin televolesi; sonra ceviz kabuğu, odatv, oray eğin ve soner yalçın yerleşebilir. bazen hürriyeti ve her zaman sözcüyü, ikisinin asgarî müştereki emin çölaşanı, televizyon panellerinin hemen her dedikleri yanlış çıkan müdavimi emekli generalleri de ihmal etmeyelim.
beş mi etti, altı mı ? yedinci basamağa, murat belgenin biriktirip üzerinde çalıştığı millî romanlar ile genesiste incelediklerine ek olarak, yıllardır benim adamım gözüyle baktığım ömer seyfeddin dâhil, balkan şiirleri, vatan şiirleri ya da askerler için şiirler gibi başlıklar altında yayımlanmış tüm antolojiler çok yakışır bence. üstüne napalmcı şık hanımlarımız; üstüne harbiye marşı (kartal yuvalarında / hürdür millet seninle): üstüne meb müfredatı ile tarih ve türkçe ders kitapları biner. on birinci basamaktan itibaren asıl kutsallık kertelerine geliyoruz : andımız, çanakkale şehitleri, istiklâl marşı, onuncu yıl marşı ve atatürk.
yunan ve roma mitolojilerinde de benzer bir hiyerarşi sözkonusudur, sıradan fanîlerden başlayıp, devlerden, tepegözlerden, yarı at yarı insan kentaurlardan, pana eşlik eden diğer keçi ayaklı satyrlerden, (akilleosun annesi thetis gibi) dağ-orman-ırmak perilerinden geçerek, en tepede olympos ilâh ve ilâhelerine uzanan. sanki farklıymış gibi dururlar, ama aslında hepsi bir bütündür; tek bir inanç dünyasının parçalarıdır.
aynı şey milliyetçilik için de geçerli. orada da bir yeraltı, yerüstü ve gökyüzü hiyerarşisi var. yalın çirkef ve çöplük katından başlıyor; hem reel hem ideal anlamda semavî kutsallık katına uzanıyor. bütün tabakalar rezonans halinde; hepsi birbiriyle bakhtin-vârî döngüsel konuşmalar (dialogics) içinde. her tür fikir parçacıkları yukarıdan başlayıp aşağı iniyor ve tekrar yukarı çıkıyor. her tabakada, oraya özgü bir ifade tarzına kavuşuyor. yahya kemalde, örneğin, savaş zararsız bir oyun gibi : bin atlı akınlarda çocuklar gibi şen. kahramanlar var ama kılıçlar kesmiyor, kan akmıyor, kollar kopmuyor, bağırsaklar dökülmüyor. lâkin forumsancaka girdiğinizde, karşınıza karın deşen ve ceset seyretmekten hoşlanan bir başka tür kahramanlık çıkıyor.
stalinin sanat ve edebiyat aparatçiki zhdanov, ünlü şair anna akhmatovayı kâh rahibe, kâh fahişe, ya da ikisi birden olmakla suçlamıştı. goebbelse taş çıkartan bir büyük yalandı. ama milliyetçilik için, büyük ölçüde geçerli sanırım.
--spoiler--
atatürk milliyetçiliği:
1924 Anayasası'nın 88. maddesinde ve Atatürk ilkelerinde de belirtilmiş olan, din ve ırk ayrımı gözetmeksizin, ulus tanımını dil, kültür ve siyasi birliktelik gibi değerlere dayandıran milliyetperverlik anlayışıdır.
Faşizm'in yumuşatılmış hali. Ama sadece harflerinin değiştirilerek yumuşatıldığı haldir. Zira içeriği aynıdır. Bu nedenle milliyetçi, aşırı milliyetçi, faşist gibi ayrımlar yoktur.
milliyetçilik fikri ve millet şuuru batı açısından her ne kadar fransız ihtilali sonrasının konusu olsa da, türkler, destan çağlarından bu yana millet şuuruna sahiptiler. türklerin millet şuuruna sahip olduklarının en açık delillerinden biri de, türklerin, bağımsızlık ve cihan hakimiyeti fikrini ilk çağlardan itibaren taşımalarıdır. mö 4-3. asırlarda hunlarla savaşan çinlilerin, hun akınlarından korunmak için yaptıkları çin seddi, türklerdeki istiklal ve cihan hakimiyeti fikrinin en görkemli ispatlarından biridir. öte yandan büyük türk komutanı çi-çinin milletine hitaben yaptığı şu konuşma, türklerdeki millet şuurunu en açık ve net şekliyle ortaya koymaktadır. çinin egemenliğini kabul etmeyi teklif eden işbirlikçilere ve düşman çinlilere hitaben yapılan konuşmasında çi-çi şöyle demektedir:biz (hun kavmi) kahramanlığı ve kudreti yüceltiriz. bizim nazarımızda tabiyet ve esaret aşağılığın ta kendisidir. devletimiz at üzerinde, otorite tesis ettik. hala da ölünceye kadar mücadele edecek savaşçılarımız mevcuttur. hunlar derecesinde kudreti olan çin sülalesi bu sebepten bizi kendine bağlamak istemektedir. niçin atalarımızın kurduğu devleti yıkacak ve çine tabi olacağız. eski hakimiyetimizi tekrar kazanacak yerde, şimdi rahata kavuşalım diye devletimizin şerefini ayaklar altına almak atalarımızına yapılacak en büyük hakaret değil midir.
mö 58 yılında geçen bu hadise için tarihçi e. hirt, işte dünya tarihinde milliyetçiliği devlet politikasına temel yapan ilk devlet adamı çi-çi diyor.
türklerde milliyetçilik fikrinin ne kadar köklü ve sağlam olduğunu gösteren bir başka belge de göktürk kitabeleridir. milletine ve gelecek nesillere hitap eden bilge kağan, türklerin tarihteki en önemli belgelerinden biri olan göktürk kitabelerinde şöyle hitap etmektedir:
ey türk oğuz beyler, millet işitin. üstte gök çözmezse altta yer delinmez ise türk milleti; senin devletini kim yıkabilir, töreni kim bozabilir? türk milleti kendine gel, kendine dön. törene uygun hareket etmediğin için, seni toparlayıp güçlü bir devlet haline getiren kağanınla, hür ve müstakil devletine karşı hata işledin. onu kötü duruma düşürdün.
millet ve tarih şuurunun en açık ve net şekilde belirgin olarak ortaya çıktığı bu tarihi belge, türklerdeki milliyetçilik şuurunun asırlar öncesine dayandığını göstermektedir. nitekim, islamın kabulünden sonraki dönemlerde de türklerdeki millet şuuru kaybolmamış, aksine daha da gelişerek devam etmiştir.
milliyetçilik , kendi üyesi bulunduğu ırk ın üstünlüğü anlamina gelmez. Milliyetçilik yaşadğı topraklarda aynı kaderi paylaştiği insanlarla birlikte ortak payda bütünlüğü ile topyekün büyümek gelişmektir. Burda ırkçlık , kurukafa yada kan bağı düşüncesi ile hareket edilirse o zaman bu faşizm boyutlarına girer. Mustafa Kemal Atatürk ün , tanımıyla Türkiye Cumhuriyeti ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes türk dür. Yani burdan anlaşilacaği üzere Türk kelimesi bir üst kimlik olarak düşünülebilir. Bu üst kimlik altinda kürt çerkez laz rum v.s yaşayabilir yaşamalidır da. Amerika birleşik devletleri , Sosyal sovyetler cumhuriyetler birliği , ya da Avrupa birliği de aynı mantıkla kurulmuş ve bu mantık sayesinde de süper devlet olabilmiştir. Ne zaman ki bu devletlere yada ülkemize alt kimlikler sokulduysa yani sen türksün sen türksün sen lazsin diye bölücü unsurlar sokulmuşsa ya o ülke parçalanmiş ( örnek s.s.c.b ) yada türkiye cumhuriyeti gibi yıllarca terörle boğuşmuştur ( örnek : P.k.k , i.r.a , E.t.a )
Bu noktada ülkemizin uyanık olması çok önemlidir. Açılımla , alt kimliklere haklar vermekle ya da birbirimizin kuyusunu kazmakla da asla bitmez bu milliyetçilik. Milliyetçilik Vatanını sevmek ve bu topraklar üzerinde yaşayan herkesi hoşgörüyle sevebilmektir. Herkes bu şekilde düşünürse sorun kalmaz. Ve şunu da asla unutmamak lazım ki japonlar almanlar ingilizler tarih boyunca milliyetçilik çatisi altinda güçlü kalabilmiştir. Sen ülke olarak istediğin kadar hümanist düşün eğer karşindaki uluslar öyle düşünmüyorsa senin düşüncenin hiçbir önemi kalmaz ülke olark
Ben ülkesine gönül bağıyla bağlanmış ülkesini M. K . Atatürk ün deyimiyle Çağdaş devletler seviyesinin üzerine çıkarmak için çalışan bu ülkede yaşayan herkesi din dil ırk gözetmeksizin sevmeye çalışan bit Türk milliyetçisim. Ve bunu gerizekalilik olarak adlandiran kişileri de esefle kınıyorum.
anayasada yer almaması gerekendir. şu an dünyadaki 200'e yakın ülkeden sadece ikisinin anayasasında milliyetçilik devletin niteliği olarak tanımlanmıştır.
bunlardan biri de türkiye'dir. diğeri için (bkz: bangladeş). üstelik türkiye anayasası'nda bu, değiştirilemez kılınmıştır.
insanı yanılgıya da sürükleyebilen olgu. elbette, vatanı, insanını sevmek güzel. ama tüm uç ideolojilerde olduğu gibi, abartılması yanılgılara, anlam karmaşasına yol açabiliyor. örneğin, birlikteliği etkileyen çeşidi olan şehir milliyetçiliği, kötü anılar bırakabiliyor.
karşı çıkanların hepsinin taraftar olanların da birçoğunun teorisi hakkında hemen hemen birşey bilmediğ düşün türüdür.
Taraftarı olduğunu söyleyenleri bir kenara koyup karşısında duranların karşısında durmalarına neden olan yazılara, üretilen teorilere bakılınca kimi noktalarda haklılık payları olsa da genelinde yanlışlar üzerine kurulu olduğu rahatlıkla görülür.
Şahsen siyasetin bilimsel manada teorisini geliştiren karşıtları harici hemen hemen hiçbir milliyetçilik karşıtı Milliyetçi teoriyi Milliyetçi aydınlardan okumamışlardır.
ben bir tane bile böyle karşıtından bak Gaspıralı ismail bey şu yazısında buna değinmiş bu tespiti şu şu şu nedenlerden ötürü yanlıştır diyenini görmedim.
Siyasetin bilimsel manada teorisini geliştiren karşıtları ise bunları okumakla beraber saplantılarından ve ondan önceki saplantılı hocalarından ötürü sanki fen bilimleri üzerine çalışıyorlarmış gibi kimi kuramları fen bilimi kanunuymuş gibi ele alıp yorumlamaya giderler. Haliyle sosyal bilimler kuramlarının ikircikliliği ve objektif olmaması hatta temelde kuram olacak bilimsellik bile içermemesi onları şarampole yuvarlar.
Konu buradan doğru Türk Milliyetçiliğine geldiğinde batılı toplumsal kuramlar üzerinden Türk Milletinin millet oluşumunu, sonrasında Osmanlı dönemini akabinde de "Ulus"laşmasını yorumlamaya çalışırlar. Hatta şuan bile Millet modern bir kavramdır Osmanlı'dan önce nasıl Millet var olur dediklerini duyabiliyorum. F=MA değil bu gençler hemen gaza gelmeyin.
uzun lafın kısası dün vardı, bugün vardır ve yarın da Türk Milletinin, Türk topraklarını gerekliliği ve anti-emperyalist hareketin dünya çapında başarılı olması için Türklerde var olması gereken düşündür. eklemeler, çıkartmalar olacaktır zaman içerisindeki değişime göre, iktisadi görüşü temelde aynı amacı gütse de her daim değişime uğrayacaktır, yüzyıllara uzanan ve uzanacak bir ideoloji olduğundan bu değişimlere ayak uydurması için de diğer köhnemiş veya egemen ideolojilere nazaran çok daha fazla efor sarfetmelidir.
Bununla beraber herkesin bileceği yani populer manada son büyük Türk Milliyetçisi benim açımdan Rahmetli Şehit Necip Hablemitoğlu'ydu. Lakin adamı da katlettiler.
ah, bir gün de bizden daha "ileri" medeniyetler ne yapıyorsa doğrudur düşüncesini aşıp, dünyanın bize yön vermesi yerine; insanlık adına bir öncülük ederek, zaten yakın gelecekte miadını tamamlayıp yok olmaya yüz tutan şu akımdan vazgeçsek de en büyük milliyetçi olduğumuzu son noktayı koyan ilk ulus devlet olarak tüm dünyaya göstersek.
ülkemizde ırkçılık ile bağdaştırılıp kötü bir şey gibi gösterilmeye çalışılıyor. dünya ülkeleri bu kadar kendi çıkarlarını düşünürken, bir fransa ırkçı tavırlar sergilerken, abd istilacı, sömürücü bir tutum içindeyken bizim atatürk'ün ilkelerinden olan milliyetçiliğe bu derece düşman kesilmemiz çok garip ve ahlaksızca. türk milliyetçisi olmak, diğer milletten olanlara kötü davranmak değildir. tarih boyunca türk'ler böyle bir tutuma asla girmemiştir. biz bütün milletleri severiz, en çok da kendi milletimizi.
toplumların, siyasal tarihleri açısından uğramak zorunda oldukları duraklardan biridir. geç tanışılması ileride infantilizm'e yol açtığı gibi geç terkedilmesi de toplumda lezyonlara neden olmaktadır.
milliyetçilik; gelişen teknolojiyi kendi ülkesine yarar hale getirmek amacıyla kullanan, geçmişini bilip geleceğine bu şekilde yön veren, milli değer ve kültürü koruyan, yücelten kişilerin benimsediği akımdır.