bazı iddialarla şoke etmiş partidir. kasetlerde konuşulanlar zaten yeterince dudak uçuklattı gerçi. fakat bunun bir dayanağı, kaynağı yok. sokakta konuşulanlardır tamamen.
efendim diyorlar ki doğuda oy sayımlarında, mhp'ye oy çıktığında bdp müşahitleri, bdp destekli bağımsızlara oy çıktığında mhp'nin müşahitleri sevinmişler. bilemeyiz ne kadar doğru ama iddia.
bu seçimde baraj altı kalacak, baraj altı kalacak diye Türk düşmanları tarafından hakkında psikolojik harp çevrilmiş.
Tutmayınca bu harpin piyonları teker teker göt olunca da Diğer seçimlerde baraj altı kalacağı iddia edilmeye başlanmış partidir.
Lan DYP dediğin kaç yılında kuruldu? 69dan beri varolan bir parti nerde DYP nerde lan? Uğruna binlerce şehit verilmiş, gerektiğinde hiç istenmeden de olsa Can alınmış Parti nerde, dyp nerde lan? 80 darbesinin ortaya Türklüğü yıkmak için türettiği piçlerden miyiz biz, cemaatler, Anap, dyp ve türevleri gibi?
Çocukların elinde çikolatalar, püskevitlerrr anne benim niye bi püskevitim yok. Aklıma geldikçe gülüyorum aslında dalga geçmek değil amacım severim devlet bahçeliyi birde sözü var çok hoşuma gider ''Devletin başına Devlet gelecek'' diye.
liseyi yeni bitirmiş seçmenleri tarafından komikçe savunulan parti. biraz aklı selim olan insan mhp nin türkiyede baraj altı kalmayacağını bilirdi bu seçimde.
mesele o değil. bak benim ismi milliyetçi içi teneke kardeşim. eğer erzurum gibi bir yerde nüfusunun yüzde 70 i türk ve milliyetçi olan bir şehirde sen yüzde 12 küsür bdp yüzde 8 alıyorsa lütfen siktir git ve partine sahip çık. ama gelip burda küfürlerle milleti suçlama.
şahsım hiçbir zaman seçimden önce mhp baraj altı kalır dememiş aksine daha fazla oy alacağını iddia etmiştir. şartlar tamamen mhp lehine iken bu kadar başarısız olunuyorsa o cemaatçi piçlerden önce kendisini sorgulamalı mhp seçmeni ve partisi.
kimilerine göre ulusalcı chp lilerin kimilerine göre bazı cemaatlerin kimilerine göre ise sadık ülkücüler sayesinde yüzde 13 oy aldığı söylenen şu an meclisdeki tek milli partidir.ayrıca mhp nin 53 bdp li bağımsızların 36 vekille yer aldığı bir tbmm türk milleti için bir utanç simgesidir.
Kendini sağcı veya solcu olarak tanımlayan kişilerin sittin sene oy vermeyeceği partidir. Solcu oy vermez çünkü Kendine Atatürkçü deyip, ulusalcı deyip hala 80 öncesinin komunistlerini savunurlar, eee 80 öncesinin komunistleri de iyi bilir Türk nedir, Türkçü nedir, Ülkücü nedir.
sağcı da oy vermez, çünkü sağcı bu ülkede kendine milliyetçi deyip vakti zamanında istiklal marşında bile ayağa kalkmayan güruhla omuz omuza durmayı yıllar yılı öğrenmiştir. haliyle istiklal marşında ayağa kalkmayan milli görüşçülere hoş gözle bakan kişi bozkurtlara istese de bakamaz.
bu yüzden tutup da CHPliler sayesinde barajı geçti demek komik olmaktan öteye gitmez.yıllar yılı şaşkınlıkla CHP'ye oy verip sonrasında MHP'ye oy veren gerçek "atatürkçü"ler var mıdır? vardır, onlar için CHP, MHP farketmez zaten milletin çıkarı neyse gözleri açıldığında ona göre oy verirler. Lakin bu kadar bilinçli insan yüzdesi MHP'yi baraj üstünde tutacak yani yüzde 4 kadar olsaydı bir de üzerine MHP'nin bilinçli seçmen kitlesi yüzde 5 desek (kalan yüzde 4ünün gaz olduğunu hesaplayalım) zaten bu ülke ne 80 öncesi birbirine girerdi ne 80 sonrası cemaatlerin köpeği olurdu.
Diyorum CHPli ne katlettiği Ülkücüleri unutur, ne de ülkeyi bölmeye çalışan kürtçülerle kolkola giren solcularının etkilerinden kurtulur. Bu ülkede Sol içerisinde gerçek Atatürkçülüğün yükselmesi son birkaç yılın Attila ilhan gibi sayısı birkaçı geçmeyecek aydınların işidir ki yüzde 1 bile olmayan bu yüzde malesef ki acı verici de olsa Türk siyasetinde hiçbir belirleyiciliği yoktur. Bununla beraber CHP'nin kötü gidişinden kimi kendine atatürkçü diyenler yakınsa da hemen hemen hiçbiri partilerine oy vermekten vazgeçmemiştir, çünkü iktidar hayalleri vardır seçim öncesinde.
80 öncesi travmalarından kurtulamayan CHPLilerin aksine Ülkücüler, Milliyetçi olduklarından 80 öncesinin travmalarından baya baya kurtulmuşlardır. Aklı başında olduğu sürece CHPli, eski solcu farketmez, yeter ki karşıdaki de hatasını kabullensin.
(bu arada küçük bir örnek vereyim, yıllar yılı benimle birlikte yaşayan arkadaşım, Kendine göre atatürkçü, ulusalcı arkadaşım hala MHP faşist yeaaa diye saçmalayabiliyorsa, kaşıntıların kaynağının kürtçü etkileşimlerle ve cehaletle birleştiği su götürmezdir, bu kaşıntıları yıllar yılı ben bireysel olarak sökememişsem, başkalarının sökme olasılığı çok daha düşüktür)
bununla beraber ülkücü hareket 40 yıldan beri iyisiyle kötüsüyle bu vatan için ölecek yüzde 11-12lik bozkurt yetiştirmiştir. Bu ne 80 öncesinin azılı komunisti, kürtçüsü ki bugünün de kürtçü partiye oy veren CHPlilerin bugün yüzde 25le topladığı lüzumsuz kalabalıklara, ne de AKP'nin bugün topladığı medya tarafından zehirlenmiş kıtalara benzer. Bu yüzde 11-12lik kesimin büyük çoğunluğu da ülke ortalamasının çok çok çok çok üstünde Kendine Atatürkçü diyenlerden çok daha fazla Atatürkçü, kendine anti-emperyalist diyenlerden çok daha anti-emperyalist ve kendine laik diyenlerden çok daha laiktir. CHP'nin Kürtçü olduğu yerde O Türkçü, AKP'nin, MSPNin, RPnin laiklik karşıtı olduğu yerde o laik olmuştur. Keza CHP'nin din düşmanı olduğu yerde Din savuncusu, AKP'nin de Dinlerarası diyalogla düşmanlık yaptığı yerde MHP yine savunucu olmuştur. Yani MHP'de zaten hali hazırda Bu ülke neye ihtiyaç varsa onda vardır.
Ülkücü hareketin solcularla bir yere geldiğini söylemek Tayyip erdoğan'ın dediklerini aynen tekrarlayıp partiye zarar vermekten öteye gitmez.
engin alanın meclise giremeyecek olması dolayısıyla vekil sayısı 52 ye düşen partidir.ihsan barutçuda partiden
ihraç edildiği için bu sayı 51 e düşecektir.git gide bdp yle arasındaki sayı da kapanıyor.birileri kına yaksın...
türkeş'in vefatının ardından oluşan ortamda tarihinde alıp alacağı en yüksek oyu almış partidir. zaman zaman ergenokuncularla zaman zaman ulusalcılarla bazen de pornocularla işbirliği yapar.
bu partide pek hareket yok, hiçbir yeni söylemi yok, ülke için bir projeleri yok. varsa yoksa varolanı koruma kaygısı. tez zaman isimlerindeki hareketi atıp yerine daha vasat bir kelime bulmalılar.
Alparslan türkeş'ten sonra eski çıtasını bulamayan, kalelerini bir bir kaybeden ( yozgat, osmaniye vs. ) ve gelecekte durumunun karanlık gözüktüğü partidir.
artık tepki koyması gereken partidir. bu ülkede milliyetçiler var ve sizden bir seyler bekliyor artık. engin alan gibi bir komutanı meclise getirememişse tepki koysun mesela. gitmesin mesela meclise.
otuz küsür pkk yardakçısı milletvekili olan mecliste neredeyse bunlarla eşit sayıya düşecek bir mhp hiçbir şey ifade etmez artık, etmemeli.
bahçeli iyi veya kötü ama şunu bilsinler ki millet artık sırf bahçeli ve ekibi yüzünden oy atmak istemiyor, bu iyi mi kötü mü bilinmez ama yeni arayışlar lazım bence. mesela ümit özdağ diye bir faktör var bu ülkede. neden görmezden geliniyor?
dolayısıyla içinde yeni bir yapılanma kuran bir mhp tam da ülkenin degiştirilemez maddeleri tartışılırken ülke gündemine bomba gibi oturabilir diye dusunuyorum.
yeter ki pısırık durmasın.
türk siyasetinde milliyetçilik her zaman var oldu. siyasal paradigma halinde zuhur edişi, on dokuzuncu yüzyılın sonuna tekabül etse de, varlık sebebinden dolayı türk milliyetçiliği; türkün tarih sahnesine çıkışı ile başlamaktadır. meydana getirdikleri medeniyetleri; içte milli birliği sağlamaya yönelik gücü ve eforu, dışta da milli varlığı tehdit eden hususlara karşı topyekun mevzi alma gücü ve hareketi sayesinde, her devire taşımasını başarmıştır. tarihsel misyon ve mirasını; bu kutlu ideolojik jargon vasıtasıyla, geleceğe aktarmasını her zaman tevdi etmiştir.
milliyetçilik; 1944e kadar hep devlet eli ile icra edildi. gerek ittihat ve terakki döneminde, gerekse cumhuriyet döneminde; milliyetçilik kavramının genel muhtevası ve sınırları hep devlet eliyle çizilmiştir. dolayısıyla da milliyetçiliğin bizim toplumumuza, batı toplumlarından daha geç sirayet edilmesine yol açmıştır. adeta 1944e kadar jakoben bir resmi ideoloji görünümünde olan milliyetçilik, bu tarihten itibaren daha net bir şekilde toplumsal zemine tahvil olmayı görmüştür.
1944 yılında bir grup aydın hareketi ile milliyetçilik, devletin tekelinden çıkmıştır. bir tür edebi faaliyet olan dergi vasıtasıyla, özellikle okuyan, düşünen ve sorgulayan türk gençliğine ram edilmeye başlandı. devletin resmi ve soğuk eliyle ve diliyle şimdiye kadar tanımlanan milliyetçilik; toplumsal kaygılarla ve duygusal jargonlar ile milletimizin önce gönlünde sonra beyninde nakşedilmeye başlandı.
1944 yılında edebiyat öğretmeni olan ve orhun dergisini çıkaran rahmetli nihal atsız, türk milliyetçiliğini edebi kanallar vasıtasıyla açmaya başladı. çok akıcı ve coşkulu üslubu ve dili olan atsız, edebi makalelerinde milliyetçilik ile türkçülük kavramlarını kendi orijinal potasında eriterek, bir ekoluda başlatmış oldu. ancak atsızın şekillendirdiği ve sunduğu bu jargon, toplumsal zemini bulmada sorun yaşadı.
1960tan sonra da rahmetli başbuğumuz alparslan türkeş ile birlikte türk siyasi hayatına giren türk milliyetçiliği; kendi siyasal tanımlamasını ve adlandırmasını yaptı: mhp bu partileşme sürecinde, toplumsal kaygıların da etkisi ile soy milliyetçiliğinden kültür milliyetçiliğine doğru farklı ve orijinal bir motif ortaya koydu.
siyasallaşan türk milliyetçiliği; artık kavramlara ve değerleri kendi jargonuna göre tanımlama yoluna giriyor ve yüksek zümre ideolojisinden tabana yayılma kaygısı ve hassasiyeti taşıyan bir üsluba büründü.
1970li yılların başında dünyada bir moda haline gelen komünizm rüzgarları esmekteydi. dünya çift kutuplu bir seneryoyu oynuyor, diğer devletlerde taraf olmaya zorlanıyordu. 1968 öğrenci hareketleri ile ortaya çıkan marksist ve sosyalist hareketler; ezilen sınıf ve sosyal eşitlik yalanıyla islam ülkelerinde bile rağbet görmekteydi. türk milliyetçiliğinin komünizmin karşısında olmasının sebebi; abd-sscb arasında süregelen soğuk savaş taraftarlığı ile ilgili değildi. zira o zamanlarda mhpnin sloganlarında çin ve sscb olduğu kadar abdde lanetleniyor; her şeyin türke göre, türk için ve türk tarafından olması zorunluluğu hep deklare ediliyordu.
türk milliyetçiliğinin siyasal zeminde ise onun pratikçisi mhpnin komünizme karşı olmasının iç ve dış sebepleri vardı. içte bir sistem olarak türkün ve islamın yaşayış başta olmak üzere tüm hayatını tanzim eden olgulara çok ters olmasıydı. dışta ise o zamanlar esaretin zincirini hala kıramamış olan orta asya türk cumhuriyetlerinin komünizmin en büyük savunucusu olan sscbnin zulmü altında inlemesi idi.
1970lerin ortalarından itibaren türk milliyetçiliği islam ile taçlandırılmaya başlandı. ve dönemin milliyetçi ideologları ve münevverleri tarafından türk-islam modeli oluşturuldu. bu kavramın paradigmasını seyit ahmet arvasi çizse de, ondan önce necip fazıl, osman yüksel serdengeçti gibi aydınların girişimleri ile, bu harekette islam en az türk ve türklük kadar dilendirilmeye başlandı.abdurrahim karakoçun şu dizeleri ülkü ocaklarının duvarlarında yer aldı.
kör dünyanın göbeğine
kuşların gözbebeğine
hak yol islam yazacağız
kökü mazide olan bir ati kurmayı hedef haline getiren türk milliyetçiliği artık mhp ile anılmaya başlandı. o döneme rastgelen toplumsal olaylardan, köylerden göç, makineleşme, avrupaya işci gönderme gibi yerel ve küresel değişim hareketleri; anadolu insanının meselelere ve sorunlara sadece ve sadece ekonomik eksenli bakmaya başlamalarının da başlangıç yıllarına tekabül etmekteydi. cebine ve ekmeğe endeksli bir topluma; ruhi manevralar ve hayat kaynakları icra ettirmeye kalkışmak gerçekten zordu. o dönemde de milli kültür vardı ama fark edilmiyordu. cumhuriyet döneminin inkılapçı ve resmi jargonunun bile kabul görmediği o yıllarda, topluma sosyal reçete sunmak ve bu reçetenin de ayaklarının milli kültür ve dini ahlak olması da işi zorlaştıran diğer hususlardandı.
cumhuriyetin tek partili döneminde fikir hayatı çok sönük geçmiş, sadece resmi ideoloji ekseninde ikame edilen fikirler yaşama şansı bulmuş, mütefekkir kıtlığı yaşanmış, akabinde de yönetimi elinde bulunduran elitist erkin milliyetçiliğin gelişim sürecine müdahil olması da, milliyetçiliğin toplumsal taban bulmasını geciktirmiştir. böylesi olumsuz koşullarda ve geçmişten gelen süreçte mhp, tüm bu olumsuz koşulları aşmayı başarmış ve türk milliyetçiliğini anadoluda her hangi bir köyün gariban evine sokmayı başarmıştır. artık mhp sayesinde türk milliyetçiliği, sadece edebiyat ve siyasal sahada değil; toplumun yaşam biçimini tanzim eden süreçte de etkili olmayı başarmıştır.
1970lerde yayımlanan töre ve devlet gibi akademik seviye olarak kabul edeceğimiz dergiler; sadece büyük metropollerin fikir meclislerinde değil, taşrada her bucağa kadar yayılan bir serüvene sahiptiler. bu dergilerin koordinatörlüğünü o zamanlarda büyük ölçüde üstlenen rahmetli dündar taşer; milliyetçi fikriyatın ışığındaki ülküsünü büyük türkiye kalıbına sokmuş, bu kalıp kısa zamanda tüm milliyetçi camianın fikir dünyalarına önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. hatta daha sonra rahmetli dündar taşer; hedeflemiş olduğu nizam yapısını dündar taşerin büyük türkiyesi adlı kitabında kalıcı hale getirmiştir.
12 mart 1971ihtilali ile az da olsa bir ölçüde sekteye uğrayan türk siyasi ve düşünce hayatı, bu dönemden sonra daha hızlı bir süreç izleyecekti. daha çok sol hareketleri olumsuz etkileyen 12 mart ihtilalinin etki alanı çok fazla düzeyde olmadı. türk milliyetçiliği; gerek gençlik hareketini, gergkse beyin gücünü tam olarak kurumsallaştıramadığı bu ihtilal sürecinde; yapılan darbe milliyetçi hareketi adeta teğet geçmişti.
ilk ciddi sınavına 1973 seçimleri ile giren mhp, bu seçimlerden üç tane milletvekili ile çıktı. kurumsal zeminini iyice tamamlamıştı artık. bundan sonra yapılacak olan, türk toplumuna sunduğu modeli, kitlelere nasıl ram ettirmenin pratiğiydi. o zamanki gençlik derneğinin adı olan büyük ülkü dernekleri, genç ülkücüler teşkilatı gibi sivil toplum kuruluşları günden güne yoğun ilgi görmekte ve kabuklarını kırmaktaydılar.
sosyalizm furyası türkiyede de etki ve hareket alanını bulmuştu. sadece düşünce ve değer ekseninde değil; eylem alanında, daha doğrusu şiddet ekseninde de argüman sahibi olan sosyalizm hareketi; devrim rüyası ve ütopyası ile sokakları karıştırarak kan dökmeyi de ihmal etmedi.
zaten marksist felsefenin ayakta kalması için her daim eyleme ve şiddete ihtiyacı olduğu sosyolojik bir ilmi tespittir. zaten, ülkenin çeşitli yerlerinde kurtarılmış bölgeler oluşturarak, türk bayrağının yerine kızıl bayrak çekerek, ülkeyi bir iç savaşa çektiğine yakın günler şahitlik edecekti.
her zaman milli ve yerli ideolojilerin savunuculuğunu yapmış olan türk milliyetçiliği hareketi, bu kaotik durumda, milli kaygı ve hassasiyetlerini milli reflekse çevirmeyi başaracaktı. en başta bu tür yabancı, yıkıcı, zararlı ve gerek dokusu gerekse uygulanabilirliği imkansız hayal ürünü ideolojilere reddiyeler gönderen ve bu pratiğini akademik ve teknik alt yapısıyla sunan milliyetçi hareket, karşı ideolojilerin sözlü ve fiili saldırılarına maruz kalacaktı.
1977 seçimlerinde; 1973 seçimlerine göre oy oranını yüzdelik düzeyde en çok artıran siyasi parti olan mhp, türk milletinin gönlünde mümtaz bir yer edinmişti. teşkilatlanmasını çok ileri dereceye getiren mhp, kurumsallaşmasının zirve dönemini yaşamaya başladı.
türkiyenin hemen hemen her ilçesinde, köyünde, belde ve bucağında teşkilatlanmasını tamamlamış olan milliyetçi hareket, yurt dışındaki türklerin yoğun olarak yaşadığı yerlere de federasyonlar kurarak; adeta yapılanmasının üzerinde güneş batmayan bir hareket olarak tarihe silinmeyecek altın harfler ile adını yazdırdı. almanyadan bulgaristana, ingiltereden libyaya, avustralyadan koreye kadar dünyanın her yerinde teşkilat ve kurumsal yapısını sağlam temellere oturtmayı kısa sürede başardı.
12 eylül ihtilalının arifesinde ülkeyi kan gölüne çeviren yabancı ve yıkıcı ideolojiler en çok milliyetçi harekete saldırmışlardır. beş bine yakın insanını bu kutsal yolda şehit veren milliyetçi hareket; her dem yeniden doğmayı başardı ve bunu da bir ölür bin diriliriz sloganıyla bayraklaştırdı.
12 eylül ihtilalı olduğunda çok güçlü fikri ve teşkilat yapısı olan milliyetçi hareket ve bundan daha mühim hususun ise ihtilal ile demokratik süreç ara vermemiş olunsaydı, milliyetçi hareketin iktidarı ile tanışacak olan türk toplumu bu dönemde fikir, düşünce ve hedeflerini nadasa bırakmak zorunda kalmıştır. milliyetçi hareket ise ihtilalın mantığını kavrayamadan kendini hapishanelerde bulacaktı. bilakis bu ihtilal sadece ve sadece güvenlik kaygısı ile gelmiş ancak tüm insani, fikri ve kurumsal yapılanmaları da darmadağın etmeyi bilmişti.
fikri ve idari tüm kadrosu cezaevlerine girmiş olan milliyetçi hareket, içeride devleti ve toplumu başta olmak üzere tekrar sorgulamaya başladı. öpmek istenilen el neden tokat atmıştı? bunun muhasebesini içeride yapan milliyetçi hareket adeta tuz buz edilmişti.
1980 li yıllarda devlet,statüko, rejim,sistem gibi argümanların tekraren tahlilini ve muhabesini yapan milliyetçi hareket; küreselleşme döneminin başlangıcını ve dışa açılmanın yaşandığı ülkemizde,idolojik kimliğini daha önceki evrelere göre daha çok genişletme ve kitleselleşme kaygısını taşıdı. yelpazeleşen hareketin renkleri ve tonları da farklılaşmaya başladı.
hareketin lideri içerideyken, dışarıda kalan kişiler tarafından geçici olarak muhafazakar parti kuruldu.hatta o dönemin sloganlarından olan kendisi içeride, fikri iktidarda tanımlaması çoğu zaman dile getirildi.1980li yılların sonlarına geldiğimizde hareket yeni adıyla yola koyuldu: milliyetçi çalışma partisi
siyasal teşkilatlanmasını mçp, gençlik teşkilatlanmasını da bizim ocak adıyla sürdüren milliyetçi-ülkücü hareket; yeniden bismillah dediği günlere başlamıştı.ancak o dönemin gerek konjüktürel gerek sosyal yapısı gereğince mhpnin işi 1969 kuruluş yıllarına göre daha zor ve çetindi.çünkü, 1990lı yıllar türkiyede siyasi kültürün kırgınlaştığı yıllar tekabül etmekteydi.milli hedef ve hamlelerden yoksun bir tutumla toplumsal gerilimlere sebebiyet veren demagoji ve popülizm ile beslenen siyaset pratiği yaygın bir hürriyet kazanmıştı.
fikir kaygılı ve toplumsal ızdırap duyan siyasetin ülkemizde izi kalmadığı o günlerde rahmetli başbuğumuz alparslan türkeş, ülke problemlerine akılcı ve yapıcı çözümler getirmiş ancak demagojik, popülist ve pragmatist siyasi anlayış karşısında hak etiği yerini alamamıştır.ben merkezli birey algılaması toplumumuza sirayet etmiş, milletimizin birlik, beraberlik ve düzen durumuna darbe üstüne darbe vurmuştur.
kapatılan siyasal partilerin yeniden açılmasının gündeme gelmesi ile birlikte 1993 yılında mçp adı tekrar mhpye dönüştürülmüş, dokuz yıldızlı hilal olan amblemim ise tekrar üç hilale çevrilmiştir. duygusal bir hareketten kültürel bir milliyetçilik modeline, kültürel milliyetçilikten siyasal bir argümana dönüşen türk milliyetçiliğinin siyasal adı tekrar mhp oldu.
rahmetli başbuğumuz aplarslan türkeşin en son seçimi ise 24 aralık 1995 seçimleri oldu.çok az bir farkla baraj altı kalmamıza rağmen, zihinlerde imkansızı yok etmenin seçimiydi aslında.
4 nisan 1997de milliyetçi ülkücü hareketin ve hatta koca türk dünyasının en kara günü yaşandı. büyük çınar vefat etti lider sorununu o ana kadar zerre yaşamamış olan milliyetçi ülkücü hareket resmen beyin travması geçirdi.gelenekten geleceğe,maziden ati ye doğru körü olmuş kutsal bir hareket başsız ve başbuğsuz kalmıştı.
tüm zor ve çetin yolları aşmasını bilen milliyetçi ülkücü hareket bu sınavdan da başarılı çıkmasını bildi.çok kısa süre içerisinde bayrağı, yıllarca rahmetli başbuğumuz alparslan türkeşin yakınında yer alan devlet bahçeli aldı.
2023 yılında lider ülke türkiye,2053 yılında (istanbulun fethinin 600.yılı) ise süper güç türkiye ülküsü ve sloganı ile yola çıkan devlet bahçeli, mhpnin ve türkiyenin geleceği konusunda yeni ufuklar açması noktasında önemli görevleri başarıyla gerçekleştirmiştir.
işsizlik, yolsuzluk, yoksulluk, sosyal adaletsizlik gibi sorunlara sunduğu reçeteleri türk milleti tarafından rağbet görmesinin akabinde mhp 18 nisan 1999da tarihinin en yüksek oyunu almıştır.sorumluk ve uzlaşma kültürünün ülkemizde hala olgunlaşmadığı o yıllarda, koalisyonun diğer ortaklarınca da özümsenememiş olması da başarıya gölge düşüren sebeplerin başında olmuştur.sorumluluk ahlakına uzlaşma kültürüne, saygı kavramına dayanmayan ve tahvil olmayan türk siyasal hayatı; revrin problemlerine çözüm bulmada zorluğu yaşayacaktır.nitekim de öyle oldu, oluyor ve bu anlayış devam ederse böyle kalmaya da devam edeceğe benziyor.
çağları aşan değerleri kendi bünyesinde özümsemiş, ezel ile ebed arasında türk milletinin var oluş ülküsünün pratikçisi olan mhp; anadolu topraklarında türk milleti var oldukça kendiside var olacaktır. ismi alparslan olur, devlet olur, anadolu olur. azerbaycanlı büyük dava adamı mehmet emin resulzadenin dediği gibi: bir kere yükselen bayrak bir daha inmez.dileğimiz bu topraklarda bin yılını dolduran türk milletinin gelecek binlerce yılda da hep var olması. işte mhp bu mücadelenin adıdır,delilidir ve ispatıdır.
mehmet şandır'ın bu yorumu: "chp'nin yemin etmemesi boykot demektir. chp'ye yakışmamıştır" demesi kendi adamlarının arkasında bile durmayan bir parti olduğunu açıkça göstermektedir.
akp: zengin fabrikatör.
chp: direnen işçi.
mhp: zengin piçi oktay.
edit: kusura bakmayın ülkücü arkadaşlar ama eksileriniz bu gerçeği değiştirmeyecek.
AKP'nin bütün kahpece oyunlarına rağmen, kendi seçmenlerine olan saygılarından ve Türk Milletinin Milli iradesinin AKP'den yıktıklarıdan kalan kısmına saygı duyarak bugün meclise gitmiş partidir. Engin Paşa eninde sonunda çıkacaktır, Hayatımda ilk defa bir adaya inanarak oy vermiştim, partiye değil ki bu engin paşadır. Bugün Partinin meclise gitmesini de Engin Paşa'ya oy veren biri olarak destekliyorum. Ha hukuk yolları AKP tarafından tıkanır ve benim iradem meclise yansımayıp Parti o zaman bir çözüm bulamazsa, Engin Paşa'yı yüzüstü bırakmışl- yönetime saygı ve sevgi duyulmaz, Çünkü engin Paşa Türk silahlı kuvvetlerinin Milliyetçi hareket'in seçmenlerine emanetidir. Her Türk kişinin adamı değil, partinin adamı değil, hatta önce devletinin adamı değil Devleti kuran ve yaşatan ordunun bireyidir.
CHP'nin meclis kararına gelince, Balbay ve Haberal Türk Milletinin yürekten sevdiği değerli insanlardır, emin olunsun ki Engin Paşa'nın içeride olması ne kadar beni üzüyorsa öncelikle Balbay'ın sonrasında da değerli hocamız haberal'ın içeride AKP tarafından tutulması da o kadar üzüyordur. Kendi stratejik kararlarından umarım karlı çıkarlar.
Kimse durduk yere seçim zamanı bile olmayan bir çatışma başlatıp CHP-MHP çatışmasına insanları yönlendirmeye çalışmasın. yavşaklık yapmanın lüzumu, köpeklik yapmanın lüzumu yoktur.
adı milliyetçi hareket partisi olmasına rağmen milleti için hiçbirşey yapmayan, yapmayı düşünmeyen, partinin başında konuşmayı bilmeyen ve kurucusunun faşist olup "hitler'i örnek alıyorum fakat türk millietine uyacak şekilde" açıklamasının bulunduğu bu sebeple türkeş'in faşist olduğunu düşündüğüm parti.
her zamanki gibi milli iradeden demokrasiden yana tavır almış ve bir eksikle meclise girip tüm vekilleri yemin etmiş
partidir.milliyetçi hareket her zaman engin alanın yanındadır ama sırf bu yüzden meclise girmemekte milli iradeye
hakaret olacaktır.gönül isterdi ki balbayıda haberalıda alanıda meclise girseydi.
vekil maaşıyla geçinen siyasetçileri içinde barındıran ve bunu da milli iradeye saygı gösteriyoruz bahanesi arkasına saklanıp arkadaşları engin alanı satmış olan partidir.
bir milletvekili tutuklu diye mecliste yemin etmeme gibi bir saçmalık yapmayan ve ülkeyi çıkmaza sürüklemek istemeyen partidir. ülkesini düşünür. geçen dönemde de trafik kazasında Mehmet Cihat Özönder'i kaybetmiş meclis çalışmalarına bir milletvekili eksik devam etmiştir. o zaman da milletvekilimizi mezardan kaldırıp getirmezseniz yemin etmeyiz mi deseydi?