aslında neden çıktığını tahmin ettiğim, ama şu anlarda neden devam ettiğini anlayamadığım olgu. milliyetçilik kendi millet olarak kalkınmayı amaçlar, kendi milletini sever. peki neden bir insan türk diye onu seversin. neden türk olmayan bir insan 1-0 yenik başlıyor? atatürk'ün zamanında 100 bin insanın kafataslarını ölçtürdüğü biliniyor. neden bu uygulama? bir insan türk değilse neden ona önyargıyla bakıyoruz? nerde insan hakları? nerde eşitlik?
türk övün çalış güven derken; neden övünmesini öğüt etmişler? ya da neden ne mutlu türk'üm diyene demişler? türk olmayan biri neden bu haklardan yararlanamıyor ve mutlu olmak türklüğe bağlanıyor bunları anlayabilmiş değilim. eğer gerçekten anlatabilecek biri varsa memnuniyetle dinlemeye hazırım.
buradaki amaç türklüğü falan karalamak değil. şimdi iki tane kendini bilmez çıkıp da "sen ata'ya nasıl laf atarsın lan" falan demesin. burada öğrenmek istediğim türk milleti olmakla övünmemizin sebebi.
beşbininci kez hatırlatmakta fayda var. daha önce verdiğim örnekleri okuyun, anlarsınız belki. ben kısaca yazmaya çalışayım.
-belirli, sınırlı bir ideoloji midir? hayır.
-bir ideoloji midir? tam anlamıyla değildir.
-illa ki ulusların kopuk olduğunu mu varsayması gerekir? hayır. uygulanışı sırasında saymış mıdır? çoğunlukla evet. ha ama bakın <caps>gerekli</caps> midir? hayır.
-ilk maddeden yola çıkarsak, kişiye mi bağlıdır? evet. kişinin kendini adlandırmasına bağlıdır büyük ölçüde.
-yani ayırmaya da yarar, toplum için çalışmaya da, birleştirmeye de vs. dediğimiz gibi, sınırı belli olmayan bir kavramdır. ideoloji değildir. ideoloji olabilmek için fazla sınırsızdır.
bir de ekşi gibi ortamlarda dönen bir geyik vardır. doğal olan milliyetçilik/ayırma/sınırlara bölme değil doğal olan insan sevgisidir diye. özellikle milliyetçilik gibi geyikler hortlayınca bu söylem de hortlar. birkaç anlama özürlü* tarafından şimdi yazacaklarımı savunduğum anlaşılacak, "faşist" damgası yiyeceğim. ama yazmak zorundayım: doğal olanı belirlemekteki koşul nedir? sizin engin sosyoloji bilgileriniz mi? yoksa o pıtırsal dübürsel hayal dünyanız mı? tarihe baktığımızda ben aileler, kabileler, mezhepler vs vs görüyorum örneğin. insanın bir memeli-primat türü olduğunu görüyorum. örneğin doğaya bakınca hayvanlarda yaşam alanı oluşturma-koruma güdüsü görüyorum. insanda da bu özelliği görüyorum, ne yalan söyleyim. ha ben haklı mıyımdır? belki değilimdir. ama desteksiz sallamıyorum en azından. zira bu gibi kanıtlarımla insanın ayırma/bölme/korumadan yana olduğu, primal çıkarlarının kendi için olduğu tezlerini öne sürebiliyorum. diğer insanların çıkarlarını genel olarak konuşmak gerekirse, salladığını da sanmıyorum bir insan hayvanı bireyinin.
en çok kavram karmaşası yaratan ifade dir. çünkü hep yurtseverlikle karıştırılır. halbuki kapitalist dünyanın yükselen değeridir, fransız ihtilaliyle birlikte ulusları birbirinden kopartarak, ayrılıkları ön planda tutması, "ben ve benden olmayanlar" diye ikiye ayırması yeni dünya düzenine entegre olmada olmazsa olmaz bir değer haline gelmiştir.
kocaman bir ailenin tüm fertlerinin birbirine saygı göstererek, birbirini severek yaşamasıdır. kardeşlerden biri daha esmer diğeri daha beyaz olsa da aynı vatana doğmuş, aynı ocaktan yemek bekliyordur her üyesi milletin. iddia edildiği gibi kapitalizmi yücelten değil kapitalizme karşı en büyük savaşı veren halkı* yücelten duygudur. bayrağa indirgenemeyecek kadar asildir.
tıpkı marksizm gibi, kötüye de kullanılabilen, dobra olmak gerekirse çoğunlukla da böyle olan bir "görüşler" bütünüdür. binlerce kez düzeltmeye çalıştığım bir nokta var: tam olarak bir ideoloji değildir. sosyalizm kuramını marx'ın oluşturduğunu sanan, das kapitalin ilk on sayfasını okuyup sıkılmış, kantincilikten ileri gidememiş ama bir sözüm olsun şu konuda demek için solcuculuk oynayan insanların anlamak istemediği nokta da burasıdır.
şayet böyle olacak, kötüye kullanılacak diye bir kaide yoktur. nasıl ki "sosyalizm" adını kullanan bir devlet topluma eşit ama köpekçe muammeleler de yapıyorsa, milliyetçiyim diyen biri yada bir devlet de gidip katliamlar yapabilir. burada anlaşılması gereken konu şudur ki, yukarıda bahsi geçen sosyalist devlet gibi devletlerin sosyalist olup olmadıkları tartışmaya açıktır. ama bu insanın, yada o milliyetçi devletin milliyetçiliği yoruma açık değildir. milliyetçidir. kanımca milliyetçiliğin kaybettiği nokta da budur. aynı şekilde gelir dağılımını insanların birbirini ezemeyeceği konuma getirmiş, ezici çoğunluğun memnum olabileceği standartlar verebilmiş bir devlet de sosyalisttir, ülkesini çok seven, yaşadığı toprağın onun geçim kaynağı olduğunu da iyi bilen, kendinden olmayanlara saygı duyan ve kendinden olsun, olmasın herkese yardım etmeye çalışan bir insan da gayet milliyetçiyim diyebilir. kimse de "hayır sen milliyetçi değilsin" diyemez. tekrar ediyorum. gayet içinde bulunan bireye göre yorumlanabilecek bir görüştür.
yani ülkesi için, üzerindeki insanlar için gece gündüz uyumamış bir birey de milliyetçiyim diyorsa milliyetçidir, bir ogün samast da*...
vatanseverlik ile karıştırılan bir diğer ideoloji. milliyetçilik, öncelikle vatanseverlik değildir. vatanını sevmek ve yeri geldiğinde müdafa etmek, kutsal bir görevdir. ancak milliyetçilik, savunduğun ideoloji veya siyasi iradenin koyu tarafgirliğini yapmaktır. davadır, ülküdür.
seçilmiş ırk a tabi olduğunu zannedip "hamaset" duygusuyla hareket etmek. hey gidi hitler im hey! anası yahudi kendisi kırma olan badem bıyıklı yar, faşizm in adı "milliyetçilik" oldu.
"kültürel bağlamda milliyetçilik" rast makamı nın güzide örneklerindendir (rast- düz, dimdik, vergele). pardon, hangi kültürdü sizinkisi? mc donalds? cocacola? metal ve rock müzik, hicaz makamında yerleşmiş kültürüne. hangi kültür neyin kültürü? ha, anlatılmak istenen "kültür mantarı" tarzı milliyetçilikse o başka.
"biz enternasyoneliz, milliyetçiliğin bölücülük olduğunu söylüyor. einstein diyor ki, milliyetçilik bir çocukluk hastalığıdır diyor. milliyetçilik heterojen bir coğrafyayı tektipleştirmek demek, mümkün mü bu coğrafyayı tektipleştirmeniz? siz tesadüfen diyelim türkiye'de doğuyorsunuz, italya'da doğuyorsunuz. tesadüfen italyan ya da türk oluyorsunuz. italya'da doğup hayır ben moğolum deseniz sizi tedavi ederler. yani hangi milli kimlikten olduğunuz, hangi dini kimlikten olduğunuz tesadüfen oluşur ama politik kimlikler emek ister. yani diyelim emekten yana olmak, sömüren sömürülen ilişkisinde sömürülenden yana olmak. hep köleler kölelerle savaşmış, kölelerin köle sahipleriyle savaştığı bir spataküs var. niye köleler kölelerle savaşıyor? milliyet temelinde, din temelinde köleleri bölüyorlar, köleleri kölelerle savaştırıyorlar. dolayısıyla milliyetçilik aslında bölücülüktür. birinci dünya savaşının faturası ortada, ikinci dünya savaşının faturası ortada. yani toplumun çimentosu milliyetçilik diyorlar ya baykal'lar falan, toplumun çimentosu temel değeri demokrasidir, özgürlüklerdir, laikliklerdir, bizim ortak paydamız budur. dolayısıyla kimin hangi milliyetten olduğu, kimin hangi dinden olduğu bizi kutuplaştırmamalı. esas itibariyle biz eşit koşullarda birarada yaşamı savunmalıyız."
genellikle ulusların birbirine karşıt, birbirine düşman, birbirine tamamen yabancı ve birbirinden kopuk oldukları düşüncesinden hareket eden burjuva ideolojisine ve politikasına denir.
kapitalist ulusların ortaya çıkışıyla birlikte burjuvazinin çıkarlarını, ulusal bir pazar, ulusal bir devlet kurma çabalarını ve diğer ulusları baskı altına alma isteklerini dile getiren tipik bir burjuva ideolojisi ortaya çıkmıştır. tutucu, gerici ve ırkçı özellikler gösterir.
bu akımı benimseyip bir süre sonra gözünü başka yerlere dikmeyecek bir insan görürsem elini öpme sebebimdir. Ammavelakin (yanlış yazmış olabilirim) bir insan milliyetçi olsun da refaha kavuşunca daha çok istemesin? Mümkün mü böyle bir şey?
Uyesi oldugumuz ulusun varligini surdurmesi ve ilerlemesi icin diger bireylerle birlikte calismak ve bu bilincini sonraki kusaklara aktarma esasina dayanan ilkedir.
kimilerinin tehlike olarak gördüğü ancak asıl kurtuluş ve ayakta kalma yöntemi olan düşünce sistemidir. gercek milliyetcilik "türkler dışında kimse yaşamasın, dünya türk gezegeni olsun" veya "türkiye'de sadece türkler yaşasın" değildir. gerçek milliyetcilik kendini bu vatana bu millete ait hisseden herkesin türk olduğunu kabul etmek, başka akımlarla huzuru ve rejimi tehdit edenlere karşı durmak, kurtuluş savaşı'nda beraber çarpışan türk, kürt, laz, cerkez olduğunu unutmadan onları da kucaklamak, ancak bölücülük yapanları da affetmeyerek en kötü şekilde cezalandırmaktır. tabi yine bazıları beni g.tüyle anlayıp faşist diyecek ama olsun.
bugune gelme sebebimiz. istedigimiz kadar derin irdeleyelim,farketmez. ataturk ve arkadaslarinin vatanperverlikleri olmasa su anda hepimiz otomatikman avrupa birligindeydik.
eger sizin karakterinizi ifade eden sey kolelik zihniyeti ve itaatse tamam. ama bizi kullerimizden yeniden doguran seydi milliyetcilik olgusu. yani vatanseverlik. bu bir mucadeledi. bu bir varolus bicimidir. bugun amerikaya bas git diyebilmektir milliyetcilik,kole olmak degildir. digerleri icin,avrupa icin de boyle. vatani ihya etme cabasidir milliyetcilik. esas ulkuculuk budur iste.
bir ocaga bagli olmak,mafyalik taslamak veya cahil olmak milliyetci veya ulkucu olmak degildir. bazi insanlar once bunu idrak etmeli.
zaten bu gibi davalarin evvela akilli insanlara ihtiyaclari vardir. diger salak ve amacsiz insanlar zaten hep varlar ve varolurlar. ama ulkucu deriz ama capulcu. lakin gelin gorun ki bizim ulkemizi yukseltecek insanlar onlar degil. bu bazi insanlarin sacmaligi.
kendilerinin, allah ile belirli bir millete mensup olarak dogmak konusunda anlasma yapmis olarak dunyaya gonderildigini zanneden, icinde dogduklari milletin kendi secimleri olmadiginin dolayisiyla bir kürt olarak da dogmus olabileceklerinin farkinda olmayan ya da bunu farkedebilecek zihni eriskinlik seviyesine ulasamamis olan, derin islerle ugrasmayi pek seven, derin islere bulasamadilarsa sehirlerde 20-30 kisilik ekipler halinde mafyacilik-cek-senet tahsildarligi gibi islerle ugrasarak hukuk sisteminin yukunu hafifletmeyi kendilerine gorev addetmis olan, empati duygusundan yoksun insanlari felsefesi. kendilerini tanimlayabilecekleri baska bir maharetleri olmadigi icin her seyi milliyetleri ile ifade etmek zorunda kalanlarin kullanmaya mahkum olduklari, ilm-bilimsel teoriden, altyapidan ve retorikten yoksun, komunizm ve kapitalizmin aksine hic bir ekonomik temeli olmamasiyla da ne kadar sig oldugu kolayca anlasilabilen bir dusunce tarzi.
millet olmayi, milletini sevmeyi, bir milletin diger milletlerden kesinkes ustun olduguna inanmak fikri ile karistiran, kendilerini elesitrenleri her dem vatan hainligi ve milliyet dusmanligiyla suclayacak zihni kertede sikisip kalmis olan, cogu ulkede yukselen deger olan ve sevgisizligi-kamplasmayi bir ulkenin makus talihi haline getiren gorusler.
çıkış noktası modern toplumun kurulması için gereken pazarların oluşma sürecinde, hakim burjuvazinin pazarları daraltmasıdır. yani milliyetçilik fikri bir tür pazar yaratma-daraltma süreci içerisinde çıkmıştır. fakat her şeye karşın benim düşünceme göre bir sınıfsal düşüncedir. sınıfsal özünden milliyetçiliği ayırmak imkansızdır. sonuçta her şekilde burjuvazi tarafından çıkar. tabiki ezilen ulus milliyetçiliği falan filan vardır onlar başka konu- kurtuluş savaşımız en güzel örnek buna- modern bir toplum için milliyetçilik fikri sınıfsa çıkarlardan ayrılamaz maalesef.
asimile politikası ile ayrılması gereken tutumdur. kürtlerin kültürünü engellerek olmaz bu iş, ha kürtlerin kültürü yaşansın diye teröre başvurmak kadar şerefsizce bir olgu da olmamalıdır. milliyetçilik konusunda gösterdiğimiz hassasiyetlere dikkat etmek gerekir.
maalesef bizde milliyetçilik denince akla gelenler;
(bkz: abdullah çatlı)
(bkz: haluk kırcı)
(bkz: oral çelik)
(bkz: mehmet ali ağca) gibi isimler, keşke böyle bir süreç yaşamasaydık.
doğru anlaşılmalıdır milliyetçilik, bunu ortadan kaldırmaya yönelik faktörler ve ideolojiler yanlış oldukları gibi, milliyetçiliğin katilliğe çevrilmiş boyutu da yanlıştır. toplumsal hassasiyetlerimiz önemlidir yoksa tabiki.
sınırları belli olmayan bir görüştür. olması gereken o ya da bu milliyetçiliği falan değildir. olması gereken "kendi" milliyetçiliğini de bir hak olarak ortaya sunabilmektir, eğer ki milliyetçiyim ve bu benim hakkım diyebilecekse er kişi. başkalarının haklarına zarar vermiyorsa kimsenin bir şey demeye de hakkı yoktur. bir görüştür çünkü. doğal olarak, otomatikman bir "hak" olacaktır eğer böyle bir düşüncede olunursa. bu arada ırkçı, ulusalcı, atatürkçü, kemalist, burjuva odaklı, çoğunluk odaklı, toplumcu, sol - sağ tandanslı vs olması gerekmemektedir. olabilir de. olamaz diye bir şey söylenmiyor burada dikkat ederseniz. ama illa ki olacak diye bir şey yoktur. yani, bir "sınıf" ayrımı gütmeden(yada sınıf kavramını es geçerek) toptan kalkınma düşüncesine de sahip olabilir milliyetçi birisi gayet tabii, yada sadece dilini ve kültürünü koruma amacında da olabilir. ve bu da gayet bir haktır. bu gibi görüşlerde olanlara karşı insanları "kitlesel karşı duruşa" çağırmak da kanımca anlamsız ve yersizdir(ha başkalarının haklarını çiğnemeye başlarsa bu kişiler, yada bu görüşteki bir milliyetçilik anlayışı, orası ayrı).
not: bu entry, düşünme özgürlüğünü savunan biri tarafından, son derece nötral bir perspektiften yazılmıştır.
"milliyetçilik, halkçılık demektir bizim için. millet kavramını, halk ve yurt kavramından ayırmakta direnenlerimiz yok değil. ama bu ayırmanın insanlık için de, bizim için de çıkar yol olmadığı, kanlı iflaslarla sonuçlandığı bütün sağduyulu gözlerin önündedir artık." (bkz: sabahattin eyüboğlu)
devlete göre tanımı "Maddi ve manevi açılardan millet ve ülkesinin çıkarlarını her şeyin üstünde tutma anlayışı, ulusçuluk" olan kavramdır. (http://www.tdk.gov.tr )
faşist, ırkçı, ayrımcı güruhların rasyonalizme karşı şemsiye olarak kullandıkları kavramdır. türk faşisti değil de vatanını çok seven, ya da kürt faşisti değil de ezilmiş hakların sesi diyelim öyle mi?