yazılıda kitap açmak serbest diyen ve hatta nerelerden puan kırdığını, soruların cevabının hangi sayfada olduğunu söyleyen bir hocaya sahipseniz lise 2 müfredatının en güzel dersi...
ayrıca önemli ve gerekli olduğu halde öğrencilerce pek dikkate alınmayan bir ders...
bu dersten kalanlara savcılık suç duyurusunda bulunup dava açıyormuş diye bir geyik dönerdi lise yıllarında. hatta sırasıyla, üniversite sınavında, askerlikte, iş başvularında ve herhangi adli bir olayda, sicile işleyen bu yüz kızartıcı suç, sahibiyle sürekli karşı karşıya gelip engel teşkil ediyormuş denirdi. söylentiler kimin götünden çıktı bilmiyorum ama çok pis yedirmişti ibne.
liselerde okutulan önemsiz derslerden biri gibi görülse de günümüz gençliğine en faydalı ders. askerlik bir yana ülkemizin dostunu, düşmanını, günahını sevabını öğretiyorlar. üstelik karşınızda günü kurtarmaya çalışan öğretmenlerden * değil, gayet ciddi biri oluyor...
askerde hal hatır bile soramayacağınız kişilerle ikili diyaloglara rahatça girebileceğiniz derstir milli güvenlik. "oo cemal binbaşım, nasılsınız hocam? buyrun bi çayımızı için" dediniz mi çıkarır şapkasını gelir oturur yanınıza kantinde. artık 45 dakika da yunanistanı alma muhabbeti mi dersiniz? yoksa 2 saatte ırak a girme mi. ne ararsanız olur o muhabbette.
genelde bu derslerde az önce de bahsettiğim temel şeyler tartışılır. ilk en çok bahsedilen konu türk ordusunun inanılmaz gücüdür. öyle bir anlatılır ki sanki uzaylı istilası olsa dünyayı türk ordusu koruyacaktır. bir örnek vermek gerekirse;
cemal binbaşım ile amerikalılar arasında, yine bir tatbikatta, hangi ordunun topçuları daha iyi atış yapıyor onu tespit ediceklermiş. 3 hedef belirlemişler. bir dağın tepesinden etrafa ateş edilecekmiş. amerikalılar dakikalarca top u kurmaya çalışırken cemal binbaşı nın askerleri 10 ar saniyede hedefleri vurmuşlar. "cemal binbaşım nasıl oluyor bu?" diye sorunca amerikalı komutan bizim cemal binbaşı da başlamış anlatmaya. "bizim çocuklar bu aletin ayarıyla pek oynamazlar. biz ayarı onların kafasına yerleştiriyoruz". "nasıl oluyor o?" diye sorunca anlatmış cemal binbaşım. "şimdi ben bu askeri alıyorum, boş bir araziye bırakıyorum. orada tüm tepelere yürüyene kadar kalıyor. her tepeye yürüyor. adımları sayıyor. en sonunda öyle bir konuma geliyor ki tepeyi görüp de 'işte 100 metre x derece açı, y derece yükseklik ateş!' diyor. hedefi vuruyoruz. bu çocuklar böyle".
genelde bir diğer bahsedilen konu ise yunanlılardır. eğer ege sahili kıyısında bir şehirde veya ilçede yaşıyorsanız ilk soru şudur: "eğer 10 dakika içinde yunan gelip de çıkarma yapsa ne yaparsınız?" çocuksunuz daha ama yine de korkuyorsunuz. "kaçarım napiim ki?" diyemiyorsunuz.binbaşı minbaşı ama çakarsa napıcaksın? adam asker. velin ne boka yarıcak. sonra başlıyor sallamalar. "ben çatıya çıkar yunan a kiremit atarım". "ben sandalyelerin uçlarını koparıp duvar arkasından düşmana sallarım." oldu. adam da çıplak geliyo zaten. sandalye ucunu bekliyo kafasına.
bazen atraksiyon olsun diye bu derslere havalı tabanca getirirler. ne hikmetse kızlar hep daha iyi atış yaparlar erkeklerden. erkekler genelde 'attığımı vururum', 'biz türk oğluyuz, nişancılık ana karnındaki sporumuz' falan der geçinir, ama eline alınca o havalıyı eli titer. vuramaz. hatun kişisi gelir, nişan alır, tak.
bir diğer muhabbet ise askerlik anılarıdır. genelde gelen hocalar sert ama eşitlik yanlısı olur. örneğin yine cemal binbaşım bir dersinde tartıştığı asker ile ortak şartlarda güreştiğini ve sorunu çözdüklerini söylemişti. 'ama hocam o er, siz binbaşı. olur mu öyle şey?' dediğimizde de 'erkeğin hası meydandadır' diyip bizi anlamadığımız ufuklara çekmişti.
ve yılların eskitemediği muhabbet. türkiye yunanistan ilişkileri ve yunanistanı 45 dakikada alır mıyız sorunları. nice günler, nice haftalar tartışılır bu konu. biz inanamayız tabi. hava sahası falan durumları. birleşmiş milletler. cemal binbaşım der durur hep "birleşmiş milletler de kim? istesek anında ordayız, hazırız" falan. biz doğrusunu nerden bilelim. çünkü cemal binbaşı ya göre türk ordusu her taaruz a her emir e hazır. moskova? hemen. paris? olur. new york? o zor biraz...
mezun olduğumuz gün elimizde diplomalarımızla cemal binbaşımızın yanına koşmuştuk. kolunda bir değişiklik vardı. 'hocam hayrola upgrade mi oldunuz kikiki' demiştik. yarbay olmuş. en son en güzel mesajı verdi bize. 'geleceğimiz sizlersiniz çocuklar, okuyun büyük adam olun, ülkenize yararlı bireyler olun. herşey silahla, kavgayla, yumrukla çözülmez.'
emri altındakilere göre astığı astık kestiği kestik subayların öğrencilerin ince alaylarına her daim maruz kaldığı, kimsenin iplemediği ama herkesin iyi notlarla geçtiği ders. bir de kızlara asker yada subay olan tanıdıklarına bir nevi askerlik anısı anlatma hazzını da yaşatır bu ders ayrıca.
lise 2 de genellikle türk komsuları atatürk ilkeleri gibi konuları işlenir dersler askerlikten tadında işlenir neden çünkünüm derslere yüksek ihtimal albay girer .
militarist toplum yapılanmasınının en güzel örneklerinden biri. din kültürü ve ahlak bilgisi dersi ile birlikte müfredatı itibariyle devletin sesidir. o yaştaki gençlere apoletleri ezberletmek geleceğe yatırım kimileri için. onun yerine bir sivil savunma dersi konulsa çok daha makbule geçer. bireyler bir olağanüstü hal durumda nasıl hareket edeceklerine dair bilgi ve fikir sahibi olurlar. 80 sonrası türkiye'sinin en güzel örneklerinden güzide dersimiz.
lisede sözde ders olarak gecen derslerdendır.askeriyeden bir komutan da gelse normal bir hoca da derse gelse sınavlarda kıtap acmak serbest kopya cekmek yasaktır.
alayda askerleri titreten yüzbaşı veya binbaşı olurlar genelde. ama her nedense bu askerleri titreten subaylarımız öğrenciler karşısında pek bir şey yapamazlar. öğrencilerin geninde bulunan haylazlıklar karşısında çoğu zaman tepkisiz kalıyorlar.
yıl sonunda hocasının* bize "okuyun. cahil kalmayın. hatta yalan haberler yapsalar bile gazeteleri takip edin. gündemi ve gündemin nereye çekilmeye çalışıldığını bilin. kur'an'ı okuyun. ama bir çevirisini değil. birçok çevirisini okuyun.çünkü kur'an'ı çevirenlerin birçoğu kutsal kitabımızı yalan yanlış çevirmektedir. ve din konusunda kutsal kitabınızda yazandan başkasını yapmayın. başkalarının kışkırtmalarına hiçbirzaman gelmeyin. ama eğer okumazsanız sizi oyuncak gibi kullanıp sonrada atarlar." özlü bir konuşma yapıp türk silahlı kuvvetlerinin, islam dinine değil bu dinin yozlaştırılmasına karşı olduğunu kekistanlihobbite öğreten ders.
bu kişiler genelde hala kendini askeriyede zanneder.öyle ki;
-olum şu kravatını çek zaten bir osurukluk boğazın var.
-seni bir daha böyle görürsem ağzına sıçarım.
-lan oğlum götü yanmış kedi gibi ne sınıfın ortasında dolaşıyosun.
gibi laflarla öğrencileri şaşırtır.
öğretmenlerinin tümü askerdir.
hiç unutmuyorum dersimize giren öğretmen, yasin, büşra, muhammed, emin, eyüp, şeyma isimli arkadaşlarımıza dört vermiş, kalan isimleride beş ile ödüllendirmişti!
zorunlu edit: notları ben vermedim!
derse girerken mümessilin dikkaaaaayt diye böğürdüğü, emekli subayların ya da devam eden subayların öğretmeni olduğu ders. konuyu siyasetten açarsanız 45 dakikalık dersi bitirirsiniz hemen. ders bittiği anda mümessil ya da kapıya en yakın kişi yine dikkaaaayt diye böğürür ve kaçarcasına uzaklaşılır...
askeri araç, bir koruma ve bir şöför er ile gelirler bu rütbeli asker amcalar okula. karpuzkabugu bir gün m.g dersi çıkışın da sınıftan okulun ana kapısına kadar binbaşı olan m.g dersi hocasıyla makara yaparak inmiştir. o asker, ben ise sivil ve öğrenci olduğum için enseye tokat d..te parmak elim omzun da gırgırda takılmaktaydık. komutanının geldiğini gören muhafız er, askeri minübüsün kapısını açarak sert bi şekil de selam durur. bu arada olayı fark etmeyen karpuzkabugu binbaşı ile toschak muhabbetine devam etmektedir ve muhafız eri 10 dakikaya yakın esas duruşta ve selam vaziyetin de bekletmiştir. binbaşının omzundaki galaksiden gözünü sektirip askerle gözgöze gelen karpuzkabugu, herifin halet-i ruhiyesini anlamış, kurma kolunu çekmek üzere olduğunu fark etmiştir...şampiyonlar liginde elenmiş ümit özat bakışlı, ya da milli maçta gol kaçırmış sabri ifadeli asker günlerce rüyalarını süslemiştir...