tanım - genel bilgi dahilinde, millet kavramının insan tarafından yaratılmış olma durumunun farkında olmak.
bin beş yüzler, bin altı yüzler... klise, yavaş yavaş - her dakika ve her saniye kendine olan sadakati ve yıllardır süre getirdiği güvenilirliğini kaybetmekte. ipek ve baharat yollarının büyük bir kısmının osmanlı imparatorluğu idaresine geçmesi - bunun yanında avrupa da ki küçük devletlerin ( (bkz: portekiz) (bkz: ispanya) gibi) avrupa da gelişemeyeceklerini anlamaları ve birkaç çılgın denizci.. küçük avrupa krallıklarının, çılgın denizcileri finanse etmesiyle, ve tabi unutmamak gerek, o dönemde ki gemi teknolojisinin*, okyanusa açılabilecek gemi geliştirmesi ile.. belki de bu kavramın temelleri atılıyor.
çılgın adamlar, denizciler ve mürettabatları. yeni ticaret yolları ve bunun getireceği uzun ticareti önceden farkeden devlet adamları. farkında değillerdi aslında. önce ümit burnuna ulaştılar, yavaş yavaş. kıyıdan kıyıdan giderek, aslında korkarak. sonra yine kıyıdan kıyıdan giderek ve yine korkarak; hindistan a alternatif bir ticaret yolu buldular. ucuza, çok ucuza.. taa hindistan dan, dünyanın öbür ucuna; avrupa ya mal taşıyabilecekleri yeni bir yol buldular. zenginleştiler, devletler zengileştiği kadar - denizciler de zenginleştiler. farkında olmadan, burjuvazinin ilk adımını attılar.
önce ümit burnunun keşviyle** sonrasında ise hindistan a alternatif bir ticaret yolunun bulunmasıyla denizciler öz güven buldular kendilerinde. delinin teki, daha kolay bir yol bulabilmek için dümdüz gitmeyi seçti. dümdüz; günlerce, belki aylarca sürecek bir yolculuk için kendisinde cesaret buldu bu salak. gitti, gitti ve gitti.. sonunda kolombiya bölgesine vardı, varan salak ya, burayı hindistan sandı; ama farkında değildi, yeni dünyayı keşif etmişti.
bir başka apaçi çıktı, dedi dünya nın yuvarlak olduğunu kanıtlarım ben arkadaş. atladı gemisine, dünyayı dolaştı. dolaşamadı aslında, yolda iken öldü; ama ikinci kaptan bu apaçi nin öne sürdüğü teoriyi kanıtlamayı başardı. dünya nın yuvarlak olduğu, klise nin yalan söylediği ortaya çıktı. klise ye güven, iyice sarsıldı. sorgulanmaz, sorgulanamaz kelimeleri sorgulanmaya başlandı.
en sonunda, amerigo vespucci diye bir adam; yeni dünya ya ayak bastığında, buranın hindistan olmadığını farketti. buraya ismini koydu, herkeze haber verdi. avrupa dan, hayattan bıkmış - artık hiçbir beklentisi olmayan yüzlerce, binlerce kişi bu kıtaya göç etti. alabildiğince toprak, bir kaç yerlinin elindeydi. bu yerliler asimile edildi, öldürüldü veya köleleştirildi. avrupa da ki fakir halk buraya gelebiliyor, artık toprak sahibi olabiliyordu. özendiği kesim olabilme hakkına artık sahipti. artık zengindi; ancak çalışacak kesim gerekiyordu onlar için.. çünkü onlar zengindi ve öğrendikleri en önemli şey, toprak sahibi - zengin adam, çalışmazdı! afrika ya gittiler, gemilerle ve ağlarla. evet, ağlarla gittiler - afrikaya. ağ attılar yüzlerce zencinin üzerine, yüzlerce nedir ki, binlercesine..! topladılar onları ve getirdiler yeni dünyaya, köle ettiler ve çalıştırdılar onları.
avrupa da güç kaybeden, artık güvenilmeyen ve otoritesini kaybeden klise; gücünü amerika kıtasına taşıdı. kölelere hükmetti. ve onla.. neyse, konu dışına çıkmayalım.. aynen devam.
tabi bu olaylar gerçekleşirken, oluşmuş burjuva sınıfı zenginleşti - ama deliler gibi. artık para tarım da değil, ticaret deydi. soylu kanı taşıyan aristokratlardan artık daha zenginlerdi, ancak soylu kan ını ne para ne de manita aralayabiliyordu. burjuva sınıfının belki de hayatta olamayacakları tek şey, bir aristokrat olmaktı. bunun farkında olan zeki burjuva sınıfı üyeleri, madem bu duvarı aşamıyorum - o zaman neden yıkmıyorum dedi ve bu konuda adımlar atmaya başladı. zaten her şey sorgulanmaya başlanan bir toplumda bu çok kolaydı. özgür düşünceyi ve buna desteklerini ortaya koyan burjuva sınıfı, proleter sınıfı arkasına aldı. güçlüydü, aristokrasiyi yok etmek için elinden geleni ardına koymadı ve başardı. artık aristokrasinin bir gücü yoktu. kazanmıştı burjuvazi.
artık burjuvazi, krallıklara göz dikmişti. özgür düşünceyi arkasına alıp, bu yolda adımlar atmaya başladı. yavaş yavaş ama emin adımlarla, krallıkların karşısına dikildiler ve sonunda... sonunda başardılar! bin yedi yüzlerin son çeyreğinde, fransız imparatoru na karşı, fransızlar ayaklandı. fransız ihtilali gerçekleşti, tek seferde değil belki ama sancılı bir dönemin ardından, başarıyla sonuçlandı.
artık karşılarında tek sorun - tek, büyük ve en önemli sorun - *krallıklardır. krallıklar gücünü tanrıdan, hükmetme yetkisini veraset sisteminden, kan yoluyla almaktaydılar. yıkılmaz, yıkılması dile getirilemezdi - belki beş yüz yıl önce olsaydı; ama artık özgür düşünce hakimdi toplulukta. bu yüzden, bunu yıkmak zordu. çok zordu ve bir iki kılıf gerekiyordu.
evet, kılıf gerekiyordu. krallıklar yıkılıp, ulus - devletler kurulacaktı. ulus devletlerin temelinde de, milliyetçilik olması gerekiyordu. milleyetçilik olabilmesi için de, millet. evet, millet kavramı gerekiyordu. bu devrimin, fransız devriminin başarıyla sonuçlanması için.
ne demekmiş, millet kavramı - fransız devrim i esnasında insanlar tarafından ortaya çıkarılmış bir kavrammış. komik olan ise, ulus-devletin millet den doğmamış olmaması. hatta tam tersi olup, ulus-devletin milleti doğurmuş olması, gerçekten komik bir olgudur.
dip not -
yıllar ve kronolojik akış konusunda sorun görürseniz, haber edin uşaklar. *