michael jackson

entry1472 galeri419
    847.
  1. ölümünden iki sene kadar önce keşfetmiştim kendisini. cahillik işte bir tek billie jean'ini bir de o meşhur dansını bilirdim o kadar. nereden esti de noldu bilmiyorum bir gün oturdum tüm albümlerini indirdim. günlerce dinledim, ve müziğin kralının boşuna bu üne sahip olmadığını anladım. ama sorsan herkesin bilebileceği 'billie jean, beat it, thriller, bad' gibi şarkılarla değil, 'give in to me, dirty diana, liberian girl, who is it' gibi çok fazla göz önünde olmayan şarkılarıyla tanıdım onu. şimdi kendi kendime diyorum da iyi ki onu ölümünden önce dinleme şansına sahip olmuşum. onun müziğine onun dansına onun insanlığına o ölmeden önce saygı duyabilmişim. diğer türlü kendimi çok kötü hissederdim. müziğin kralıdır efendim kendisi.
    0 ...
  2. 846.
  3. dans ve müzik dinlerinin tanrısı, hümanizm dininin de peygamberi olan büyük insan, büyük sanatçı.
    0 ...
  4. 845.
  5. zirvede ki yanlızlığı yaşamış, hiçbir zaman tam olarak anlaşılmamış * popun * kralı.
    0 ...
  6. 844.
  7. çok büyük insandır çok. tabii kendisine insan demek hakaret bile sayılabilir. ben kendisini maalesef ki ölümünden sonra duydum(michael jordan'la karıştırıp basketbolcu sanmamı katmıyorum tabii ki) ve dinlemeye başladım. onu dinlemediğim yaklaşık 15 seneyi de büyük bir eksiklik olarak gördüm hayatımda. her ne kadar dinlediğim müzikle onun müziğinin en ufak bir alakası olmasa da tüm zamanların en iyi grup/müzisyen listemde onu her zaman 1. listeye koyarım. seni taklidini yapan şarlatanlarla değil smooth criminal'la, billie jean'le, give in to me'yle, beat it'le, dirty diana'yla ve daha niceleriyle hatırlayacağız. yeter ki sen rahat uyu...
    2 ...
  8. 843.
  9. "annie are you ok" sözünü türkler genelde eni vici voke olarak algılar. tartışmasız bir yetnek abidesi. gözlerindeki hüzün yanlızlık beni kaderlere boğan. hala ölmüne ianmadığım. kalbimi sızlatan dev dev dev dev dev insan.
    3 ...
  10. 842.
  11. Sürekli taklitlerini izlemekten sıkıldığımdır...
    0 ...
  12. 841.
  13. Hollywood walk of fame de iki tane yıldıza sahip olan tek sanatçıdır.
    0 ...
  14. 840.
  15. michael jackson ...
    cümle kurmak onun hakkında , benim haddim değildir .

    (bkz: king of the pop)
    2 ...
  16. 839.
  17. adının yanına vasat kelimesini yakıştıranların sanata fransız olduğu muhteşem insandır.
    2 ...
  18. 838.
  19. tanrı'nın yeryüzüne armağan ettiği, daha sonra yanına aldığı insan. zaten bu kadar değerli ve güzel hiçbir şey dünya denen pislik yerde o kadar fazla duramazdı, o da öyleydi işte. ruhun şad olsun adam, huzur içinde yat.
    4 ...
  20. 837.
  21. bu kadar beğenilmesine karşın benim gözümde vasattan ileri gidememiş fransız şarkıcı.
    sanata da fransız zaten.
    0 ...
  22. 836.
  23. Unutulmayan, unutulmayacak olan. *
    2 ...
  24. 835.
  25. onu zerre tanımayanların hakkında saçma sapan söylentiler çıkardığı gerçek bir stardır. sadece popun değil, müzik denen sanatın en önemli figürlerindendir. karizmatik, farklı, başarılı, ölümsüz bir efsanedir.
    2 ...
  26. 834.
  27. insanlık için şüphesiz ibretlik bir insandır. yaradılışına karşı gelip, ten rengini değiştiren acaip operasyonlar sonunda güneşe bile çıkamaz hale gelen burnu düşen ve daha bilmediğimiz pek çok sağlık sorunuyla boğuşup ölen, ölmeden önceki haliyle karanlıkta görsem altıma sıçarım dedirtecek hale gelmiş fani. bunlardan milyonlarcası var dünya üzerinde. kendisiyle barışamayıp orasını burasını yedek parça misali değiştiren ama jackson kardeş tüm dünyanın bildiği bir örnek olması bakımından ibrettir şahsıma.

    (bkz: kendinizi sevin)
    0 ...
  28. 833.
  29. Şarkı sözlerini asla tam anlamıyla anlayamadığım söylemeye çalışırken 'eni vuci vucci' diye benzetmeye çalıştığım insan.
    1 ...
  30. 832.
  31. Gerçektem sevdiğim sanatçı michael.
    Ádını her duyduğumda, şarkısını her dinlediğimde niye göremedim seni diye üzülüyorum.
    Onunla sohbet edebilenler ne şanslı insanlar, onu tanıyan insanlar da öyle.
    1 ...
  32. 831.
  33. 70 yaşındaki annemden geliyor.
    - koskoca michael jackson'ın ölümü böyle mi olacaktı? Elvis için ne kadar tantana oldu. cenazesi o kadar muhteşemdi ki krallar gibi gönderildi. ama michael sanki vatan haini, sanki tinerci gibi gönderildi. yazıklar olsun ailesine ve abd'ye.

    tıpkı annem gibi michael jackson'ın cenazesinin sirk havasında yapıldığını düşünüyorum ve beni en çok da bu üzüyor.
    ne milyonlarca hayranının yürüdüğü konvoy, ne adam gibi bir tören. alelacele gitti adam.
    hiç yakıştı mı ona?
    1 ...
  34. 830.
  35. öldüğü gün fethiye de bir ingilizin "hassssiiiktir" demesine şait olduğum olaydır.

    o gün ne zevk kalmıştır ne de tad.

    (ama sabah sabah bu hatırlatılmaz ki)

    (bkz: beat it)
    2 ...
  36. 829.
  37. biz tanrıya justin bieber'i verelim. O da bize kral michael jackson'ı versin.
    5 ...
  38. 828.
  39. ölme ihtimalinin en az olduğunu düşündüğün insanın ölmesidir.
    3 ...
  40. 827.
  41. yahu nasıl ölürsün sen ya, yok abi üzerinden bu haziran 2 yıl geçmiş olacak olan ölümüne şimdi düşününce hâlâ inanamıyorum. yok abi ya ben seni canlı göremeden nasıl göçersin bu dünyadan, arggh!

    ~tabii ki o'nun da bir fani olduğunu gösterir. (bkz: acı ama gerçek)
    2 ...
  42. 826.
  43. gelmiş geçmiş en büyük müzik yıldızıdır. ona olan sevgimi anlatmak istesem ve onun hakkında en güzel tanımı yapan kelimeyi bulmak istesem bulamazdım. çünkü hiç bir söz onu anlatmaya yetmiyor benim için. ama madonna buna en çok yaklaşan isim oldu. onu bir "kahraman" olarak tanımladı. michael jackson'ı en kapsamlı ifade edebilen sözcük gerçekten budur: kahraman. bir kahraman insanların ona ne dediğiyle ilgilenmez ne yapacağıyla ilgilenir, insanlara cesaret ve umut vermekle kalmaz, insanların bu cesaretle yapmak istediklerini gerçekten yapmalarını sağlar. bir kahraman insanlara hiç yapılmayan şeyleri gösterir, karşılıksız iyilik yapar ve karşılıksız sever. michael jackson bu tanımların karşılığıdır, her anlamda. onun tek farkı silahının, top ve tüfeğinin olmaması; tek gücünü sanatından almasıdır. giydiği askeri üniforma şeklinde kostümler de onun bu bitmek bilmeyen sevgi mücadelesini, sanatın mücadelesini simgeler benim için. michael jackson ise bu mücadelenin komutanıdır.

    bir insan düşünün ki dünya üzerindeki en büyük övgüleri duysun, en büyük ödülleri alsın, herkes ona hayran olsun, rekorları altüst etsin, en büyük başarılara imza atsın. ve yine bir insan düşünün ki bir kişinin uğrayabileceği en çirkin iftiralara maruz kalsın, aleyhine davalar açılsın; dünyanın gözü önünde onuru, başarıları paramparça edilmek istensin. ve bir insan düşünün ki bütün bunları tek bir hayatta yaşasın ve onu bir yukarı çıkarıp bir aşağı çeken bu öldürücü git gel arasında ayakta kalmaya çalışsın. işte michael jackson bu inanılması mümkün olmayan hayatı yaşadı. onun neler hissettiğini ve ona olan düşmanca hareketler başladığında bütün bunlarla nasıl mücadele ettiğini tanrı bilir.

    onu kaybettiğimizi öğrendiğimde ilk bir hafta şoktaydım, ikinci haftayı ise gözyaşları içinde geçirdim. videolarını, röportajlarını izleyip ağlıyordum durmadan, öylesine içim acıyordu ki sanki yüreğimden bir parça koptu gitti. sanki ailemden birini kaybettim, sanki en sevdiğim insanlardan biri beni bırakıp gitti. o an anladım ki michael jackson'a olan sevgiye hayranlık demek yetersiz. biz hayranlarıyla onun arasında duygusal bir bağ vardı. bu sıradan bir hayranlık olmadı hiç bir zaman. bir abi, kardeş, sevgiliydi o bizim için. tarif edilemez karizmaydı. hiç kimse onun gibi şarkı yazamıyor, söyleyemiyor, dans edemiyor , klip çekemiyordu. hala da öyle. o "herşey"di, o sanatın vücut bulmuş haliydi.

    ama michael jackson bir aziz de değildi, başka bir gezegenden dünyaya düşmüş de değildi. ama hep böyle biriymiş gibi muamele gördü. bu yüzden onunla ilgili her şey, her detay magazin konusu yapıldı. binlerce yalan söylendi. onun hayatı üzerinden para kazanmak isteyen kan emicilerle uğraşmak zorunda kaldı. belki de bir çoğunu iyi niyetinden fark edemedi. elbette o da hatalar yaptı, hangi insan hatasız ki? hele böyle olağanüstü hayat yaşamış birinin yüzde yüz mükemmel olması nasıl beklenir. o da hepimiz gibi bir insandı, hataları, zayıflıkları, egoları mutlaka vardı. kimin yok ki? fiziki görünüşünden bir türlü tatmin olmuyordu. bunun hakkında söylenen pek çok şey var. pepsi reklamında saçlarının yanması vs. bana göre en büyük sebebi babasına benzememek istememesi ve durmadan ona çirkin olduğunu söyleyen babasını haksız çıkarmaktı. kaç kere ameliyat geçirdiği sorusuna ise tam olarak doğru cevabı vermiyordu. çünkü utanıyordu. evet dünyanın en zengin ve meşhur insanlarından biri utanıyordu. çoğu zaman izole bir hayat yaşasa da buna mecbur sayılırdı. gittiği her yerde o kadar fazla ilgi görüyordu ki normal bir hayat sürmesi neredeyse imkansızdı. bu garip duvarın arkasında ise doğru insanları bulması hiç bir zaman kolay olmadı. büyük olasılıkla insanlara güven duymakta büyük zorluklar yaşadı. bu yüzden etrafında hep çocuklar vardı. karşılıksız sevdikleri ve yargılamadıkları için, saf oldukları için. çocuklara olan sevgisinin en önemli sebeplerinden biri ise kendi konuşmalarından da anlaşıldığı üzere dünyanın değişiminin çocukların yetiştirilmesiyle ilgili olduğunu keşfetmesiydi. Michael Jackson bu gerçeği biliyordu ve dünyanın dört bir yanında hasta, sakat demeden her çocuğun yardımına koştu onlara sevgi verdi.

    peki, acaba michael jackson'ın yerinde başka biri olsaydı nasıl bir hayat yaşardı?

    eğer michael jackson'ın yerinde başka biri olsaydı binlerce çocuğa maddi manevi yardımlarda bulunur muydu? doğamızı korumak için böylesine çırpınır mıydı? şarkılarında böylesine güzel sevgi mesajları verir miydi? sadece çiçek böcek aşkına samimiyetsiz mesajlar değil, gerçekten böyle yürekten, samimi mesajlar verir miydi? earth song gibi insanı ağlatan bir şarkı yazar mıydı örneğin? dünyadaki insanların bir olması ve haksızlıkların giderilmesi için böylesine uğraşır mıydı? belki de bunlar umurunda bile olmazdı o insanın.. kim bilir. tek bildiğim michael jackson bunları yaptı. yapmak zorunda olmadığı pek çok iyi şey yaptı. belki de hepimizin sandığından daha çok normal kalmayı başarmıştır.

    onun masum olduğuna inanmıyorum, çünkü onun masum olduğunu biliyorum, yüreğimle biliyorum. onun hayatını biraz inceleyen herkes bunu anlar.

    öldükten sonra onun kıymetini anlayan insanlar bazı michael jackson hayranları tarafından tepki görüyor. evet herkes hata yapabilir. sonuçta basın michael jackson'ı öyle bir ucube olarak tanıttı ki bazı insanlar da ister istemez bundan etkilenmiş ve onu unutmuş olabilirler. onlara da kızmak çok anlamlı değil. sadece ortada bir gerçek var: geçmişte yazdığı müzikleri bile kulağa hala taptaze gelen, popüler müzikteki en güzel, en kaliteli şarkılara ve melodilere imza atmış; muhteşem bir dansçı, vokal ve görsel sanatçı olan; albümlerindeki şarkıların aranjelerinden kliplerinin senaryosuna kadar her aşamada emek vermiş olan büyük bir müzik insanıdır michael jackson. kabul edilse de edilmese de, müzik tarihi ve insanlık tarihi onsuz düşünülemez.

    michael jackson kraldır. ama sadece müziğin değil insan sevgisinin ve cömertliğin de kralıdır. sonsuza kadar yaşayacak olandır.
    2 ...
  44. 825.
  45. öldüğüne inanmadığım, inanmak istemediğimdir.
    0 ...
  46. 824.
  47. yaşıtım olan çocukların, voltran, he-man ya da ninja kaplumbağalardan özellikle michalengelo’yu kahraman olarak benimsedikleri dönemlerde, çocukluk kahramanım olarak hayatımda yer edinmiş efsane. burası yazının tanım kısmını oluşturuyor. bu yazıyı yazabilmek için 25 haziran 2009 dan beri bekliyorum ve anca bu gücü bulabildim. çocukluk kahramanımı kaybettim...

    dayım sayesinde başlamış her şey... ben 3 yaşındayken çıkan bad albümü, dayımın önerisiyle benim uyku müziğim olmuş. ben ne zaman uyutulacak olsam, kasetçalar’a bad albümü takılır ve tüm gün evin altını üstüne getiren ben'im sakinleşmem beklenirmiş. işe yararmış da. bu kısımları çok net hatırlamıyorum ama, 4 yıl sonra 1991’de bir sabah uyandığımda, yastığımın altında yine dayımın hediye ettiği dangerous albümünü gördüğüm anı hayatım boyunca unutmayacağım. neden bilmiyorum ama albümü elime alır almaz koklamıştım. ve o albüm hala farklı kokar bana. şimdi düşününce bu bile anlamlı geliyor. bu zamana kadar çok az vakit geçirebildim dayımla. almanya’da yaşıyor olması, gerçekten çok nadiren ziyarete gelebilmesi ve daha birçok nedenden ötürü hayatımda dayımla görüşmelerimin toplamı 6 ya da 7 dir. onu çok seviyor olmamdan, çok az görüyor ve sürekli özlüyor olmamdan ve sınırlı görüşmelerimiz sırasında da hayatıma michael jackson’ı sokmuş olmasından sanırım, belli bir yaşıma kadar dayımla michael jackson’ı özdeşleştirmiştim, michael jackson’ı dayım sanmıştım. evet belki şu yaşta olsa hastalıklı bir durum olurdu ama o yaşımı düşündüğümde çok masum geliyor bana.

    tüm okul sonraları ve yaz tatili boyunca sokakta dahil olduğum oyunlar, mahalle arkadaşlarıyla organize olunarak çıkılan meyve hırsızlıkları ve bunun gibi bir çok aktivite, dayımın bu son armağanıyla sekteye uğramıştı. alamancı akrabası olan çoğu türk ailesi gibi almanyadan gelen elektronik aletlerde başı çeken kasetçaları resmen kulağıma yapıştırmış; tüm gün michael jackson dinliyor, karşı apartmanın duvarında düzenlenen geleneksel penaltı çekişmelerini, hava karardığında oynanan saklambaç’ı ve hatta karanlıkta saklambaç oynarken üst mahalleden ayça’yla aynı yerde saklanabilme ihtimalini bile görmezden geliyordum. tek aktivitem o olmuştu. dayımı göremesem de, o bana düzenli olarak michael jackson’ın konser video kasetlerini gönderiyor, yine bir alamancı klasiği olarak çoğu evde yer edinen video ile, dayımı görmemi sağlıyordu. kulağı hoparlöre yapıştırıp müzik dinleyerek geçen zamanlar, yerini çevirip çevirip konser kasetlerinin izlendiği seanslara bırakmıştı. yaşın da ilerlemesi ve ergenliğe de girilmesiyle, izlenilen video kasetler, idol olarak michael’ı almalar, onun gibi giyinmeye çalışarak ayna karşısında ya da gün ışığının beyaz kapıya vurmasıyla oluşan gölgede yapılan dans taklit denemelerine bırakmıştı. sanırım bir akşam yemeği sırasında bir yandan tabaktaki yemekle oynarken bir yandan da eni vici vokke şeklinde kendi kendine mırıldanan terbiyesiz masal kahramani’nın, babasının eni vici vokke’yi yanlış anlaması sonucu michael jackson yüzünden ilk banyo cezasını aldığı tarih de, daha kaygan olur düşüncesiyle apartman içinde moonwalk yapmaya çalışırken merdivenlerden yuvarlanıp ayağını incittiği tarih de bu zamanlara denk gelmektedir. annemin çok başarılı bir terzi olmasını hayatım boyunca bir avantaj olarak görsem de bir türlü kendime billie jean kostümü diktiremedim. bu konuyu hala zaman zaman gündeme getirdiğim oluyor ama henüz başarılı olamadım.

    ortaokul dönemi jackson hastalığının ilerlemesiyle geçti ve liseye başlayacağım yaz almanyaya dayımı ziyarete gittim. hayatımın en önemli üzüntülerinden birine bu kadar yakın olduğumu bilmiyordum. yaklaşık 1 ay almanyada kaldıktan sonra artık dönüş vakti gelmişti ve biletler 15 gün önceden alınmıştı. dayımın hareketlerinde bir gariplik hissediyordum ama bir anlam veremiyordum. ne zaman dışarı çıksak sanki bir şeyleri görmemi engellemeye çalışıyordu. çok üstünde durmadım ve geçiştirdim. fakat dönüş tarihimize 3 gün kala bir sokak afişi acı gerçeği yüzüme vurdu. döneceğimiz gün michael jackson’ın konseri vardı. bilet gününün değiştirilmesi için çıkardığım arızayı tarif edemem. fakat babamdan da gelen talimatlar sebebiyle bilet tarihinde bir değişiklik olmaması sonucu, masada kendi kendime mırıldandığım o büyülü sözcükleri bu defa haykırdım. eni vici vokke! hakkaten eni vici vokke baba!

    ve tüm dünyayı hareketlendiren haber! michael hayatının son turnesine çıkıyor. o talihsiz günden sonra bir daha onu sahnede görme fırsatı yakalayamamışım ve hayatımın son fırsatı bana sunuluyor. londra da michael son kez sahneye çıkıyor. gerekirse tanıdığım her kişiden borç isteyerek, bir şekilde gitmeliyim bu konsere ve gideceğim de!. bankadan kredi bile çekilir gerekirse. tüm hazırlıklar tüm planlar yapılıyor. tüm aile benim için benden daha sevinçli... annemde oğlunu kutsal bir göreve yolluyor havası. babamsa hala eni vici vokke. neyse...

    pasaport çıkarılıyor, vize konusu hallediliyor. ve kum saati çevriliyor. içi içine sığmaz mı insanın? daha aylar var. ama şimdiden heyecandan sürekli çişim geliyor. ve bir gece, bilgisayarının başında oturan ev arkadaşımın ağzından bir anda şu cümleler dökülüyor...

    “hacııı! bir haber var ama bunu sana ben söyleyemem... gel de bi bak istersen...”

    o ana kadar sanırım hayatımda bu denli bir acı hissetmemiştim. şimdi ailesinden en yakınlarını kaybedenler belki bana kızacaklardır, tabiiki bir anne yada babanın ölümüyle bir tutulamaz ama bu gerçekten çok farklı bir şeydi. o an o haberi nasıl peşpeşe okuduğumu, nasıl her defasında inanmadığımı hatırlayabiliyorum sadece. 25 haziran 2009 gecesi michael jackson, dayım, çocukluk kahramanım ve hayatımda en büyük yere sahip olan sanatçıyı, doktorunun hatası sonucu kaybetmiştim. bu aylar sonra da ortaya çıkarıldığı üzre bir cinayetti. o gece ve cenaze töreninin naklen yayınlandığı gece, ertesi gün hastanelik olacak şekilde kendimi kaybetmiştim. ve bugüne kadar toparlanamadım. hala ne zaman moralim bozulsa, ya da ne zaman mutlu olsam bir şekilde dayımla, michael’la paylaşırım.

    90’lı yıllarda çocuk olmakla ilgili söylenebilecek çok şey var. ve benim gibi birçok insanın hayatında eminim ki önemli bir yeri vardır michael jackson’ın. ama ben bukadar şey yazdıktan sonra dahi hala nasıl anlatabilirim diye düşünüyorum. sanırım onunla ilgili düşüncelerimi, yada hayatımda ne gibi bir yeri olduğunu anlatabilecek kelimeleri hiç bir zaman bulamayacağım.

    kalbinde en ufak bir kötülük olmadığına inandığım tek insan... kendi deyimiyle her şeye “sevgiyle” başlayan, hayatında elde ettiği bir çok başarının bedelini çocukluğunu yaşayamayarak ödemek zorunda kalan ve hep çocuk kalan güzel insan... dayım... peter pan...

    seni çok özlüyorum...

    “sevgiyle”
    4 ...
  48. 823.
  49. doktoru conrad murray nihayet yargılanacaktır.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük