Sabetayistler'in yoğunluğu ile bilinen Bülbülderesi mezarlığı hakkında bugüne dek çok konular işlendi, söylendi, farklı iddalarda bulunuldu. Fakat buradaki mezartaşlarının ne anlama geldiklerini bu mezartaşlarının ne anlamlar içerdiklerini, Yahudilik ve Kabala literatüründe ne gibi bir anlamları olduğuna dair bir çalışma yapılmadı. Bazı yazarlar Bülbülderesi mezarlığının Selanikliler bölümünde yatanların Sabetayist kökenli olmadıklarını iddia etmekteydi. Peki müslüman mezarlıkları dinen bu kadar ihtişamlı, gösterişli ve bu kadar sembollerle dolu olabilir mi ? Buradaki mezarların üzerlerindeki mezartaşlarında şiirler, ağıtlar, manalı sözler yazmakta ve fotoğraf portleri ile de süslenmektedir. Mezarlarda Çerçeveli Fotoğraflar, Obeliskler, Süleyman Tapınağının iki girişini sembolize eden Jakin Boaz Sütunları, Üç başlıklı Mermer Sütunlar, mermer kabartmalı yüksek sütunlar, akasya motifleri ve birbiri ile tokalaşan el sembolleri ve ezoterik işaretler yer almaktadır. Yani genel olarak bir Müslüman mezarlığında olmayan bu sembolleri Bülbülderesindeki mezartaşlarında bulabilirsiniz. Burada Karakaşlara ve Kapancılara ait mezarların çoğu Kıbleye'de bakmamaktadır.
Yahudi mezarlıkları Ortaçağ'a doğru kabirlerin yerini herkesin gömüldüğü büyük mezarlıklara bırakmış, buna paralel olarak kabrin mimari biçimi değişmiş, mermerden veya taştan sanduka şeklinde kabirler yapılmıştır. Yahudilik'te ölümle ruhun bedenden uzaklaştığına ve bu dünya ile ilişkisinin bittiğine inanılır, kabirde yatan cesedin herhangi bir ıstırap çekeceği düşünülmez. islâm geleneğinde mevcut kabir azabı veya sorgulaması inancına Yahudilik'te rastlanmamaktadır.
Hadis-i şeriflerde kabirler üzerine konan taşlara ve gelişi güzel yazılar yazılması yasaklanmıştır. (ibn Mâce, Cenâiz, 43; Tirmizi, Cenaiz, 57)
Ulemanın çoğu kabrin üstünün deve hörgücü gibi yapılıp yerden bir karış kadar yükseltilmesinin mendup, daha fazla yükseltilmesinin ise mekruh olduğunu beyan etmişlerdir. Ayrıca kabirlerin mermer, taş malzemeyle masraflı ve gösterişli bir şekilde inşası da caiz görülmemiştir. Ebu Yusuf'a göre, Kabirlerin üzerine oda veya kubbe gibi şeylerin yapılması tahrimen mekruhtur. Fakihlerin çoğunluğu, kabre yazı yazıl¬masını yasaklayan hadislerden hareketle ma-hiyeti ne olursa olsun kabir üzerine yazı yazmayı mekruh saymıştır. (T.D.V islam Ansiklopedisi, Kabir Maddesi - Fıkıh, Ankara, 2005. Cilt : 24, s.234)
Mezarın şekli hususunda son olarak şunu söylemeliyiz ki Müslümanın mezarı, sade, tabii ve mütevazi, mezar yapımında kullanılan malzeme de basit ve ucuz olmalıdır.
beni çok düşündüren yerdir. her gün durağa giderken önünden geçerim babam geçerken dua okur arabadaysa müziğim sesini kısar saygısızlık olmasın diye. vasiyet ettim ölürsem müziğin sesini falan kısmasınlar patlatsınlar bir cem karaca albümü. zaten boş mezarda canımız sıkılacak arkadaşlarla biraz neşelenelim değil mi.
insanımızın her şeyi kutsallaştırdığı gibi toprağın içindeki kemik parçalarını da kutsamışlardır. bazen ailemle takılmak için giderim mezarlığa. ailemi ibadet ederken izlemek hem hoşuma gidiyor hem saçma oluşuyla hayret ettiriyor. ailem mezarlığa her zaman abdestli gider ve başörtülü. mezarlıkta etek, şort veya elbiseli kadın görmezsiniz çünkü ölüye saygısızlıktır. yaşarken sanki görmüyorlardı bu şortluları da ölüp gidince rahatsız olacaklar. her neyse annem mezar taşının karşı tarafından dedemle bildiğin sohbet eder “babacım nasılsın, hifanur doğdu çok tatlı bir kız çocuğu” gibisinden hatta dedemin mezarı kaldırım kısmına bakar bizim bebeği önünden geçerken kaldırıp dedeme gösterirler bak bu hifanur diye. ben taş kısmında durunca seni ordan göremez der annem. dedem sanki bizi duyuyor veya edilen dualar dedemi var ediyor gibi. ilginç. babam bahçıvandır. mezarı bir sürü çiçek, gül, bitkilerle kaplar, sular, bakımını yapar. anneme bir gün anne şu mezarları bile kendi göz zevkimiz için çiçeklerle donatıyoruz sırf millet oğlu mezarına bakmıyor demesinler diye dedim. aldığım yanıt “kızım o bitkiler allaha secde ediyor” olmuştu. inanamıyorum böyle düşündüğüne.
tüm bunları türkiye’nin büyük bir çoğunluğu neden yaptığını bilmeden, anlamsız oluşunun farkında olmadan o mezara girene dek yapıyor hayret ettirici. insan hiç mi düşünmez.
Ruhsal huzuru bulduğum tek yer. Kuş cıvıltıları öylesine rahatlatıcı, ortam o kadar sessiz durgun sakin ki. Bazen ölülere gıpta etmiyor değilim. Aklıma hep Reşat Nuri Güntekin'in şu sözleri geliyor; ölmek sadece bir vasıta değildi. Kara toprağın içinde sönüp gitmekte ayrıca bir tat, bir lezzet de vardı.
Ayyy hadi inş.
mezarlık değişik bir kavram. şu an oturduğumuz yerin önceden mezarlık olmadığı yada birisinin en kötü bir canlının ölmediğini kim söyleyebilir. o yüzden bize her yer mezarlık.
Belki de ağaçlardan yukarıya doğru
Uzayan bir şey vardır mezarlardan
Sonsuz hürriyete benzer bir şey,
Öyle sessiz, öyle kocaman...
Bir bu tesellisi kaldı mezarlığın
Yoksa ölünün hali yaman...
bizim semtte bir mezarlık var çok güzel.
geceleri önünden geçerim eve gitmek için allahım o ağaçlar, temiz havası, sessizliği, karanlığı çok hoşuma gider. hatta çevreyelen duvarın üstüne otururum bazen. genelde fatiha okurum bazen itliğim tutunca hoşlarına gider diye türkü mırıldanıyorum.
araştırdım biraz yer yokmuş.
gömülmeye bile yer yok. o bile istediğimiz gibi olmayacak desene.
aslında en büyük arkeleoloji müzesi ama burada çıkarılamayan şeyler anılar yada yaşanmış olaylar en büyük izler en büyük savaşlar en büyük tecrübelerin yattığı yerler biraz da henüz istedikleri şeyleri yapamadan gidenlerle dolu o gün geldiğinde beni mezara gömmesinler kayığa bindirip denize salsınlar böylesi daha makbul .