mevlananın insanlıkla ilgili temel görüşü

entry1 galeri0
    1.
  1. Hz. Mevlanada insan, ölümlü ile ölümsüzü, iyi ile kötüyü, ilahi ile beşeri benliğinde toplayan bir birleştiricidir. insan ölümsüzlüğün, ölümlü beden içinde tekamül seyrini yaşamak için bu alemdeki görünümüdür. insan varlık ağacının meyvesidir. Bir rubaisinde şöyle seslenir:
    Suret suretsizlikten meydana geldi. Varlık peteğini ören arıdır. Arıyı vücuda getiren, mum ve petek değildir. Arı biziz, şekil ve çokluk sadece bizim imal ettiğimiz mumdur. Şekil ve cisim bizden vücuda geldi. Biz onlardan değil; şarap bizden sarhoş oldu, biz şaraptan değil.
    Hz. Mevlana varlığın özü, yani yaratıcı kudretle insanın özünü birleştirmiştir. insanın şeref ve yükümlülüğü, zevki ve çilesi işte bu birlikten kaynaklanmaktadır. Bu birlik insanı varlığın gayesi yapmıştır. Varlık, anlamını insanla kazanır. Yaratıcı eserini insanla seyreder, zira insan hakkın gözü ve aynasıdır.

    Hz. Mevlana şöyle seslenir:
    Sen cihanın hazinesisin, cihan bir yarım arpaya değmez. Sen cihanın temelisin, cihan senin yüzünden taptazedir. Diyelim ki âlemi meşale ve ışık kaplamış; çakmaksız ve taşsız olduktan sonra o, iğreti bir rüzgârdan başka nedir?
    Yüce Hüdavendigar Mümin müminin aynasıdır hadisini açıklarken şöyle konuşur:
    Tanrının adlarından biri de el-mümindir. iman eden kula da mümin denir. Mümin müminin aynasıdır demek, Tanrı onda, o aynada tecelli etti demektir.O halde Hakkıı insanda görmek gerekir. Bunu yapmayan, görmesini bilmiyor demektir.

    Yine Mevlana şöyle seslenir:
    Murat sensin. Neden oraya buraya koşuyorsun? O, sen demektir. Ama sen, sakın ben deme, hep sen diye söyle. Göz dürüst görürse, sen O olursun. O da sen olur.
    Ey Tanrı kitabının örneği insanoğlu! Ey şahlık güzelliğinin aynası mutlu varlık. Her şey sensin. Âlemde ne varsa senden dışarı değil. Sen ne ararsan kendinde ara, çünkü her varlık sende.
    insanın bu şerefi bedava değildir. Bu şerefin beraberinde getirdiği sorumluluk ve ıstırap da büyüktür. insanın şerefi gibi, sorumluluğu ve ıstırabı da varlığın en büyük sorumluluk ve ıstırabıdır. Mevlananın kavgası eşyaya boyun eğen insanı, eşyayı boyun eğdiren bir yaratıcı benlik haline getirmek içindir.

    insan, ne olduğunu anlamak için nereden geldiğini anlamak zorundadır. Mevlanaya göre böyle bir anlayış Yaratıcı kudretten koptuğunun bilincinde olan insanın nasibidir.

    Tanrı, ululuk sırlarını insanda belirtmiştir. insanın önünde canla, gönülle, bedenle gerçekten bir secde ettin mi ne yana dönersen orası gönlüne Kabe olur.
    Mevlana yine bir beytinde:
    Bedenin her zerresinden bir feryat duy, bir inilti işit; çünkü sen büyük bir şehirsin; belki de bir şehir değil, binlerce şehirsin sen. Her şey sensin; her şeyden öte ne varsa o da sensin; O da senden ibaret.
    insan geçirdiği bu kadar maceraya rağmen kendi değerinin henüz farkında değildir. Kendisini kuşatan dünyanın nice tufanına tanık olmasına rağmen kendi içinde sakladığı tufanların henüz idrakine varamamıştır.

    Âdemoğlu dediğin, dünya sandığına konmuş bir aslandır. Sandık kapanmış, kilitlenmiştir. O da kendisini yorgun ve bitkin göstermektedir. Ama günün birinde bir coştu, bir kükredi de sandığı kırıp parçaladı mı nelere gücü yettiğini, ne işler edeceğini o vakit görürsün.
    insanların taş yüreklerinde öylesine bir ateş vardır ki perdeyi kökünden yakar. Perde yandı mı, insan Hızır hikâyelerini de tamamen anlar. O eski aşktan gönlün içinde yeniden şekiller meydana gelir. Ve yine şöyle seslenir yüce Mevlana:
    Sen ya Tanrı nurusun ya da Tanrısın; onun mazharısın. Şu dönen göğü Tanryya layık görme, yıldızlarla ayda irade, bir özgürlük var sanma. Güneşlerin güneşi sensin. Şu gök kubbede dönüp duran güneş başı bağlı bir topal eşek gibidir.
    Din, dil, ırk ayırmayan, her şeyi ve herkesi Tanrının bir parçası olarak gören yüce Mevlananın kadını bu düşüncenin dışında tutmadığını anlatmaya herhalde gerek yoktur. Her zerrenin Tanrının birer parçası olduğunu belirten bu büyük insanın cinsiyet ayrımı yapabileceğini düşünmek ancak cahilliktir. ona göre Tanrı katında cinsiyet yoktur. Dolayısıyla maddi âlemde de cinsiyet ayrımının getirdiği davranış farklılıkları olmamalıdır.
    Hz. Mevlana aşkla, müzikle, sema ve şiirle beslenip gelişen bu dinler üstü yolda kadına da büyük bir önem vermiş, her konuda olduğu gibi bu konuda da çağın ötesinde düşünmüş ve uygulamıştır. Kadını hayatın diğer parçaları gibi, belki de daha fazla önemsemiştir. Onları hayatın içine çekmeye çalışmış ve devrin şartlarına aldırmadan, hiç çekinmeden insanlığın kadınla birlikte var olduğu mesajını tüm âleme vermiştir.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük