islam'ın aydınlık yüzünü göstermesi açısından, ne de güzel söylenmiş bir söz, sizce de öyle değil mi?
mevlana bir gönül adamıdır. insanlık eğitiminden geçmiş ve sevgi ile yoğrulmuş vicdanlarda; bağışlayıcılığın hangi boyutlara ulaşabileceğini göstererek; aslında, yürekten inandığı hakk'ın, bağışlayıcılık ölçüsünü insanların zihninde oluşturmaya çalışmıştır.
mevlana felsefesi;
insanların içinde bulundukları durumdan bizzat onları değil, onları o hale getirenleri sorumlu tutmayı yeğler ve onları bir suçlu gibi görmektense, suça itilmiş kişiler olarak görmeyi tercih eder. günümüzün modern hukuk anlayışı ile bire-bir örtüşen bu eylem, genel anlamda; suçluyu yaratan toplumu suçlu, onun yarattığı suçluyu ise madur olarak görür çünkü doğduğunda, bir yağmur tanesi kadar temiz ve berrak olan insan karakterini; kurgulayan, onu eylemlerine yönlendiren, içerisinde yetiştiği toplum ve ona aşıladıklarıdır.
dolayısı ile bu noktada, bahse konu şahıs; canan arıtman değil de her türlü it, uğursuz, hırsız, düzenbaz, madrabaz ya da katil de olabilirdi.
biz iyisi mi şöyle yapalım! canan arıtman için aşık veysel'den bir dörtlük isteyelim;
" kuran'a bak, incil'e bak,
dört kitabın dördü de hakk, hakir görüp ırk ayırmak, hakikatte yüz karası..."