elektronik müzik ve tasavvuf müziğini harmanlayarak çok güzel işlere imza atmış bir dj arkadaş. yurt dışında türkiye de olduğundan daha fazla takipçisi ve tanıyanı var bu adamın. youtube a yüklenmiş videoların altındaki yorumlara bakmak bile yeterli bunun için. özellikle ney in başrolde olduğu bir çok güzel eseri var fakat Dream of shams şahsım adına en sevdiklerimden.
ne alakaydı bilinmez ama küçükken bizi korkuttukları şahsiyetti.
bi yağmur yağsa deprem olsa sırf anne sözü dinleyelim, korkalım diye 'mercan dede geliyor' derlerdi.
adam sanatçıymış meğersem.
Üzerinde "bu Mevlana işinde para var" yazan bir kapının anahtarı.
Ama bu Mevlana işinde de hakikaten para var yani. Kocaeli Belediyesi, mesela, periyodik olarak Bursa'dan bir grup getirir; Mustafa Özbağ ve sarı, kırmızı, mavi, yeşil entarili semazenleri... Özbağ posta oturur, mavi, sarı, yeşil, kırmızı entarili semazenleri dönerler. Halbuki Özbağ, geleneksel anlamda bir şeyh olduğu şüphe götürmez belki, lakin, geleneksel anlamda bir mevlevi şeyhi değildir; bir mürşidi olmuştur (Abdullah Gürbüz), ondan icazet almıştır, bu vesileyle bir takım müridleri vardır, mucizeler göstermektedir (yüzünü görmeyen talebeleri varmış; yani adam, diyelim Kastamonu'da, bizimki malum Bursa'da; mesafeyi fiziken kısaltmadan ders alıp veriyorlar), lakin, bir mevlevi şeyhinden icazet alarak ayinlerde posta oturabilme ehliyeti edinmiş değildir.
Şimdi, bu iki adam, açıkça görülebileceği üzere temelde aynı şeyi yapar. Giriş cümlelerindeki "para" ibaresini mecazi okuyunuz; mesele, elbette, para değil. Her ikisi de, kendilerine yakın kişilerce sıklıkla teyit edildiği ve edileceği üzere; ziyadesiyle tevazu sahibi, parayla pulla işi olmayan, samimi kimselerdir. Lakin, bu işin, yani mevleviliğin, geleneksel düsturlarını ısrarlı bir biçimde delmeye çalışma çabasından, nedense, bir türlü vazgeçmezler. Rahmetli Nezih Uzel, mesela, senelerini vakfettiği bu işte, şüphesiz istese icazetli bir biçimde de yapabilecekken, kalkıp posta oturmaya gerek duymamış bir isim. Yine mesela, ömrü bol olsun, üstad Niyazi Sayın, elbette bu mevzu üzerine sabahtan akşama, akşamdan sabaha çene çalabilecek veriye ziyadesiyle sahipken, kendisine mevlevilikle alakasına dair bir soru sorulduğunda "layıkıyla yapabilmek için, icra ettiğimiz müziğin maneviyatına vakıf olmamız gerekiyordu, biz de olmaya çalıştık" demekle yetinen bir başka isim.
Son çıkarmış olduğu "Dünya" albümünü şu anda dinlemekteyim ve henüz beş şarkısını dinledim ki tek kelimeyle muhteşem, yine döktürmüş yüzümüzü güldürmüş müzisyen, eyvallah diyorum buradan kendisine.
daha kendilerini yeni keşfettim, ve keşfeder keşfetmez baktım ki ceza ve yıldız tilbe ile düetleri var.
harbiden ben baya geniş adam gördüm, hippi arkadaşım oldu, anasını babasını terkedip dağa kaçan adam tanırım, haitide gönüllü çalışmaya gidip orada senelerini geçireni bilirim, ama ben böyle geniş adam görmedim.
(vid:#70556)
kendisine buradan sormak isterim. acaba biz mi yıldız hanım'ı yanlış tanıyoruz?
her dinlediğinde ayrı bir tat alınan konserlerinde ise kendisini yok sayıp eşlik eden müzisyenleri ön planda tutan ve bu huyu ile gerçekten birleştirici olduğunu bize gösteren üstad. el verecek inşallah.