dünkü balkon konuşmasında rte'nin en çok alkış aldığı kısım menderes ve arkadaşlarına yapılan gönderme idi. ben hep diyorum sosyalist arkadaşlarıma, menderes idam edilerek bu ülkede merkez sağ sabitlendi ve hiç bir zamanda sola dönmedi. oysa avrupa demokrasisinde ki sosyalizm gibi bir akım bu ülkeye çok lazım. ama işte o 60 darbesi ve daha da vahimi o üç idam bu evrilmeyi mahvetti. menderes şu anda %50 için bir mit. aynı şekilde rte'de bir şekilde öldürülürse mit olur. hem de etkisi çok daha fazla olur. sadece şu an oy verenler değil, onların çocukları ve hatta onların da çocukları merkez sağda kalmaya devam eder. merkez sağdan bu oyları almak için iki şey yapmak gerekiyor:1-solun bizim ülkemize has dine mesafeli ve soğuk duruşunu değiştirmek.2- anarşiden uzak durmak.
bundan sonra yapılması gereken ise halka sosyalizmi anlatmak olacaktır. o zaman ancak bu %50lik blok kırılabilir. yoksa rte gider mte gelir, değişen hiç bir şey olmaz.
ne dönem ne de konjonktür aynı. haliyle yanlış bir önermedir.
2002'de akp hükümeti kurulduğunda ve sonrasında bu ülkede, bazı kesimler hariç hiç kimse darbe olmayacağını biliyordu. benim ve çevremdeki hiç bir insandan ne böyle bir talep ne de böyle bir cümle duydum. ki o dönemi üniversitede aktif olarak yaşayanlardan biriyim. darbe kimsenin aklının ucundan geçmiyordu.
çünkü; 28 şubat süreci bugün, silivride de yer alan bazıları için hiç yaşanmasını istemediğimiz bir dönemdir ki, bu süreci milli görüş ve 12 eylül artığı bazı zihniyetlerin ortak ürünü ile geldiğini bugün çok daha net biçimde görüyoruz. zira bu 12 eylül artığı içinde hem bir takım generaller var, hem de o generallerin desteklediği cemaat kadroları. okuyanlar bilir, dönemi iki darbe arasında adlı kitabında anlatan sayın iskender pala'nın durumu cuk diye bunun içine oturuyor. yazarlığının yanında dini kimliği de bilinen iskender pala için rahatlıkla şu söylenebilir ki, orduya giriş tarihi solcuların ve ülkücülerin işkenceden geçirildiği zamana rastlar. ne zaman umduğunu bulamadı, ordu içindeki bir takım zerzevatlar yüzünden emekliliğine bir kaç ay kala yaş kararı ile atıldı. ve bunun gibi diğerleri.
birinci körfez savaşı ve 36. paralelin kuzeyine uygulanan uçuş yasağı ayrıca ırak hükümetine uygulanan amabargo ile ırağın zayıflatılması. sonrası çekiç güç süreci. ve koalisyonlarla geçen 90'lı yıllar. ve bu süreçte türkiye'de gereken istikrarlı bir hükümet. bu da güçlü bir lider etrafında toplanmış halk desteği ile olur.
28 şubat'tan 2002'ye ve ardından afganistan ve ırak savaşları. bu bağlamda türkiye'de mevcut durumu muhafaza edilmesi açısından darbe isteği olan paşalar bir şekilde bertaraf edilecekti ve ergenekon süreci de bu dur. doğrudur ve ya yanlıştır ben burada bunu tartışmıyorum. ancak bir gerçek var ki o da bu ülkede abd istemezse darbe falan olmaz yiğitler. evet 27 mayıs da, 12 mart da abd destekli süreçlerdir. 1961 anayasası ile ülke gerçek bir özgürlüğe kavuşur, dünya konjöktürüne uygun ilerleyen sosyalizm istekleri tavan yapar ve karşı gruplar yine abd tarafından oluşturulur. 6-7 eylül olayları, kıbrıs olayları yine bu konjonktürün ortadoğu ayağıdır. ulusal devlet yapısını bir yandan güçlendirip diğer yandan bunun alternatifini oluşturmak.
27 mayıs gerekli miydi? asla. zaten tarih bunu taraflı tarafsız tüm kalemlerin aşağı yukarı buluştukları nokta, olmaması gerektiği konusunda. zira zaten dp iktidarı bir dahaki seçimlerde iktidar olamayacak kadar zayıflamıştı. ancak 27 mayısçılar öyle kafalarına göre darbe yapmışlardır ki ne istediklerini bilmeyen onlarca subay bir arada ve neyi tartıştıklarını bilmeden ülkeye sözde demokrasiyi tekrar getirme gayretinde idiler. arada daha başka istekleri olan subaylar da cabası. en özgürlükçü anayasa ilan edilir ve ardından menderes ve arkadaşları idam edilir. işte tarihteki en büyük hata. daha çocukken bunu babama sorduğumda -ki kendisi sosyal demokrattır- hiç bir zaman net olarak bunun nedenini bana açıklayamamıştır. kimse de açıklayamaz zaten. durum ortada.
soğuk savaş sürecinde türkiye'nin nato tarafından yapılandırılma sürecidir 27 mayıs. ve onun kurbanlarından biridir rahmetli menderes. bugün ne sayın başbakan ne de ondan başkasının başına bugün ya da gelecek zamanda, hatta iktidarının ilk yıllarında bile darbe tehditi yalnızca yanılsamadır. ha darbe yapmak isteyen paşa yok muydu? elbette vardı, ancak bu istek hiç bir zaman gerçekleşemezdi zira daha farklı güçler bu paşaları bertaraf etti. kötü mü oldu? asla. fakat şunu bilmeliyiz ki, bu topraklarda doğmuş olmak hem dünyanın en güzel şeyi hem de en lanetlisi. bizim yani ortadoğunun kaderi maalesef bu. yakın bir gelecekte de düzelmesi umudu yok. zira tarih boyunca kana doymamış bu topraklar -ki savaşların en kanlıları burada ve burası için yapılmıştır-yine kana doymayacaktır.
özetle. bu ülkede bundan sonra darbe olmaz. o yüzden "kaderi menderes gibi olacak" yok "biz beyaz kefenle çıktık" falan bunlar yalnızca hikaye. bırakın allah aşkına, o günler geride kaldı.
atatürk'ün resmini devlet sairelerinden kaldıran, paradan atatürk resmini çıkartan kişilerin izinden giden yazarların eline yetki geçse ne yapabileceğini ortaya çıkartan düşünce.
Halkı hiçe sayıp derbeciliği desteklemekten ileri gitmeyen bir söylemdir.
Adnan Menderes'i türk halkı seçti. Ordumuz ve muhalefet türk halkının kararını hiçe saydı.
şimdi de aynısı oldu halk erdoğan'ı seçti. inşallah sonu Adnan Menderes gibi olmaz.
demokrasiyi bilmeyen , cumhuriyeti sindireyemen ittihatçıların(postalcıların) yegane sözü.
başa da kk yı geçirirsiniz oh ne ala memleket değil mi? o da "çok üzülerek" bu görevi yerine getirir...
70 yıldır hiç değişmeyen birşey varsa o da chp nin ne olduğudur.
ne olamayacağı bellidir. cumhuriyetçi , halkçı yada parti olamayacaktır.
evet parti bile olamayacaktır. çünkü darbe isteyen parti olamaz.