seçilmeyecek kişi. bu sefer kendi yandaşları da muhalif bu adama. herşeyi göstermelik yaptığı artık herkes tarafından biliniyor. ha bir oyun yapılır kazandırılabilir. ama yerine geçecek kişinin hakikaten ensesi kalın olmalı çünkü belediyenin borcu anında istenmeye başlayacak. melih'in yediği hurmalar sonrakini tırmalar olacak yani.
aday gösterilmesi sadece akp'nin acizliğinin sembolüdür-ki ne mal olduklarını çoğumuz biliyoruz-. yaptıkları günyüzüne çıktığı halde bu şahsın yeniden a.b.b'nin başına geçmesi halinde (bkz: aziz nesin)
baloncu geldi ankaralı vatandaşlarım. rte yine balonu ay pardon bombayı patlattı inşallah ampulleri de patlarda ... neyse lafı anlayan anladı. insanların gözünün içine bakarak cebindeki son parasını haksızca alan bir insanı da ankara büyükşehir başkanlığına layık görüyorlarsa demek ki kendileri de bu insanın sıfatında kişilerdir. televizyonlara çıkıp ben böyle yapacaktım ben şöyle yapacaktım diye ağlamaklı bir ifadeyle belediye başkanı olunmuyor i.melih gökçek. seçimler gösterecek herşeyi bakalım bu sefer o dağıtılan kömürler bir işe yarayacak mı?
2009 yerel seçimlerinde AKP'nin yeniden aday gösterdiği ankara büyükşehir belediye başkanı.
ankaralı değilim. ankara'da yaşamaıyorum, hiç de yaşamadım. o açıdan belediye hizmetleri için kendisine artı ya da eksi oy vermek bana düşmez. Onu ankaralılar değerlendirecektir. ancak kanımca bir kez daha aday gösterilmemeliydi. televizyonda yaptığı enteresan balon şovlarıyla, akp seçmenini bile kendisinden soğutmuştur. yeni bir aday, taze bir kan daha iyi olacaktı bu durumda. ki bendeniz tayyip erdoğan'ın kendisini kesinlikle yeniden aday göstermeyeceğini düşünüyordum, ama kehanetim götümde patladı. siyaset işte... bizim anlayamadığımız türlü türlü hesaplar oluyor işin içinde...
ankara halkının genelinin istemediği tahmin edilse de kömürler, bakliyatlar ve diğer bilumum yardımlarla yine yeniden ankara halkına kan kusturacak belediye başkanı.
yaptığı dolandırıcık ve sahtekarlıklar belgelenip, ispatlanmış olmasına rağmen rte tarafından, türkiye cumhuriyet'inin başkentine belediye başkanı adayı yapılmıştır. normal şartlarda ankara'nın hem melih'ten hem de akp'den kurtaracak bir hamleydi bu aslında ama belli olmaz. melih tekrar seçilebilir, o zaman durum feci.
ankara semalarında dolaşan iddialara göre i melih gökçekrecep tayyip erdoğan' ı tehdit etmiştir ve demiştir ki " benim sabit %15 oyum var eğer aday göstermezseniz ben bağımsız aday olurum, karayalçın' a tebrikler derim" sözlerini sarf etmiştir.
neyse efendim yukarıda ki sadece bir dedikodu, benim dediğim bir şey yok.
başbakan' ın diğer illerde aday açıklarken ki özellikle eski belediye başkanı tekrar dile getirilirken onun döneminde yapılanları gögsünü gere gere açıklayan başbakan neden melih gökçek' e geldiğinde sadece karakter olarak övdü anlamış değiliz. acaba ankara' ya katılan bir şey olmadığı için olabilir mi? *
akp'nin 2009 mart seçimlerinde ankara'ya aday olarak koyduğu, havası sönmüş balon.
fakat kendisi sönmüş olmasına rağmen halk tarafından tekrar seçilip hava gazıyla doldurulup etrafa salınacaktır efendim.
neden biliyor musunuz?
çünkü siyaset türkiye'de farklı bir şeydir de ondan. televizyona çıkıp adamın yolsuzluklarını dökseniz de, adam karşınızda terler dökse de, gösterilen belgelere cevap vermek dışında her türlü şaklabanlığı yapsa da değişen bir şey olmaz.
çünkü türkiye'de siyaset ahlakı diye bir kavram hala yerine tam anlamıyla oturmuş değil. ne başımıza gelmek isteyen insanlarda, ne de oy kullanacak bizlerde...
bir siyasetçi laubali konuşabilir mi?
bir siyasetçi şaklabanlık yapabilir mi?
bir siyasetçi hala bu kadar vurdumduymaz olabilir mi?
olur. neden olmasın?
burası türkiye.
böyle bir insan türkiye başkentinin belediye başkanı bile olur.
biz bu şekilde oy vermeye devam ettikçe olmaması için bir sebep var mı?
akp'den, belediye başkanı adaylığının -gecikmeli olarak- ilan edilmesinin nedeninin altında muhtemelen "valla içimize biz de sindiremiyoruz bu adamı ama siz (halk) zaten düzgün oy kullanamıyorsunuz, elimizde bu var, koyduk gitti" mantığının olduğu, hakkında buradan çin'e kadar uzanan yolsuzluk suçlamaları bulunan belediye başkanı. o pilin parasını helal etmiyorum ben, zehir zıkkım olsun.
çölaşan vurmaktadır ama her darbede melih ayağa kalkar yılmaz her defasında kalkmaktadır.
çölaşan: niye kalkıyorsun? yenilgiyi kabullen bu kaçınılmaz meo...
melih: çünkü ben seçilmiş kişiyim.
mimar: iki seçimin var birisi meo diğeri ise ankara.. ankarayı seçersen 19 ilçeyi almana izin verilecek Her iki seçiminde de meo kaybedecek ama şimdiden beyninde oluşan kimyasal reaksiyonları görebiliyorum, umut , insanoğlunun en büyük gücü aynı zamanda en büyük zayıflığı .. mantıklı seçimler yapmanı engelliyor..
rte: bir daha karşılaşmamayı umut etsen iyi edersin
mimar: bir daha karşılaşmayacağız.
kılıçdaroğlu: everything that has a beggining has an end melih. (başlangıcı olan herşeyin bir sonu vardır meo)
ankaranın susuzluk döneminde teeee kızılırmaktan su getirmiş ve suyun sağlığa zararının kanıtlanmasından sonra "ama yine de yaranamadım" diye kendini savunmaya çalışıp yüzeye çıkmış kişiliktir.
önüzmüdeki yerel seçimlerde yine aday ilan edilmiş. ne diylim vatana memlekete hayrılı olsun.
tahminimce aday olmakla kalmayacak kazanacak seçimi yine. karayalçın abim yine kaybedecek gibi geliyor bana.
melih gökçek ten acayip nefret ediyorum ben. ama nedeni ne siyasi, ne kişisel ne de ankarada yaptığı kelek işler. bunlar hiç umrumda değil benim, ilgimi çekmiyor. benim kendisine karşı olan nefretimin nedeni çok daha büyük ve derin. hemen paylaşalım siz sevgili sözlük okurlarımızla.
nefretimin sebebi olan olay yaklaşık iki sene öncesine dayanıyor. yanlış hatırlamıyorsam akşam 6 suları, kızılaydayım, eve gidecem, ordu evinin önünden kalkacak 204 numaralı otobüse doğru yürüyorum. karşıdan gelen yaşlı amcanın elinde bir basketbol topu görüyorum, eh! hali ile insan şaşırıyor. daha sonra onun yanındaki kızların elinde futbol topu. ne oluyoz lan diyorum kendi kendime. biraz daha uzağa bakıyorum ki bana doğru gelen insanların hepsinin elinde ya basketbol topu ya futbol topu ya da oyuncak tabanca neyin var. ben baya bir şaşkınlık geçiriyorum normal olarak. neyse deyip yoluma devam ediyorum.
az ilerleyince kulaklarıma iğrenç bir ses geliyor. ne dediği kesinlikle belli değil sadece yüksek perdeden bağırıyor. ilerlemeye devam ediyorum. biden gözüm yola takılıyor. o da ne, beyaz bir otobüs kaldırımın hemen yanında ilerliyor, ön kapısından da dışarı toplar oyuncaklar fırlıyor. o an anlıyorum ki birisi bedava bi şeyler dağıtıyor. en nihayetinde bedava mal baldan tatlıdır, keyfim yerine geliyor. kafamda basketbol topunuı kapmak var. adımlarımı hızlandırıyorum, tam otobüsün ön kapısının hizzasına gelince içeriye bir bakıyorum, kimi göreyim i.melih gökçek. gevrev gevrek sırıtıyor, diğer yandan da elinin altındaki oyuncaktı toptu neyin etraftakilere fırlatıyor.
bende hemen basketbol toplarından bir tane kapmak istiyorum, hatta böyle gözlerinin içine bakıp ellerimi açıyorum ama yok adam atmıyor topu. arka tarafa atıyor, ön tarafada saçma sapan oyuncaklardan atıyor. hatta bunlardan bir tanesi, oyuncak tabancaydı sanırım kafama geliyor benim. bunun üzerine sinirleniyorum, basıp kalayı yoluma devam ediyorum. 204 numarada eve gelene kadar basketbol topunu kapamamış olmanın burukluğu ile kös kös oturuyorum.
neyse efenim işte melih gökçek den nefret etmemim sebebi bu olaydır. kendisine hayatta oy vermem kimsede vermez umarım. alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste demişler. o topu bana yar etmedi ya, inşallah başkanlık koltuğu da ona yar olmaz.
edit: yazıda önce nefret etmemim sebebi kişisel değil demişim, şimdi okudum düşündüm meğer kişiselmiş. bende onu yeni örenmiş bulundum, çok şaşırdım, 'hmmmm, ilginç' dedim kendi kendime.
emin çölaşan'nın iii. Melih Gökçek dediği benim de bu tanımlamaya katıldığım. belediyeciliğin en rezil örneği. Ankara'nın en güzel yürüme yollarını oto yola çevirmiş, gerekli gereksiz her yere biçimsiz estetikten yoksun üst geçitler dikmiş, Eskişehir yolunun ortasına yolu daraltarak diktiği kafeye benzer şeylerin ne işe yaradığı anlaşılmayan ve bunlar gibi bir çok rezilliğe ve zevksizliğe imza atan kişi.....
