melih olmuş, kemal olmuş, hasan olmuş, hüseyin olmuş, aslına bakarsanız tartışanların hiçbir önemi yok, aralarda karşılıklı birbirlerine yaptıkları suçlamaları duyunca bunların bir ehemmiyeti kalmıyor, ulan o suçlamaların %1 i bile doğruysa, memleket her halukarda folloş olmuş demektir zaten, düzen değişiyor, düzülen aynı...
Yolsuzluk da bir numara olan chp'lilerin yolsuzluk yapanların karşısındaymışlar imajı vermeye çalıştıkları bir tartışma. Ama şunu bilmeliler ki biz sizin ciğerinizi biliriz.
Hiç kafanızı yormayın bu seçimlerde gene elinize alacaksınız .Çarşaflılara rozet takmaya ve çırpınmaya devam.
kılıçdaroğlu sukunetten faydalanarak konuştuğu bir sırada asıl fatality yi koymuş, çok konuşmak yerine konuşabildiği yerde öz konuşmanın etkisini göstermiştir.
işte fatality: metinlerde bu yazıyı görmediğim için kendim hatırladığım kısmını yazıyorum..
Kılçdaroğlu:
-Yeni sayaçlarla yapılan hesap hatalarından yaklaşık olarak 17 trilyonluk fazla bir gelir elde ediyor Belediye ve bu yüzden mahkemede geri ödeme kararı alıyor... ne zaman ödenecek belli değil....
-işin acı olan kısmı nedir biliyor musunuz Uğur Bey, bu 17 trilyonluk yanlış hesabı Ankara halkına Belediye tarafından satılan dünyanın en pahalı "elektronik sayaç" yapıyor..
görünen o ki i. melih gökçek' i seçimi kaybetme korkusu salmış. Bu kadar terbiyesizliği yapana asıl tokatı Karayalçın 30 Martta vuracaktır. aksi olur ise memleketi terketme sebebleri ne bir tanesi daha eklenmiş olacaktır.
hiç beklemediğim şekilde melih gökçek'in açıkça kaybettiği tartışmadır. ilk tokadı kemal kılıçdaroğlu'ndan yiyen i.melih gökçek son ve esaslı tokadı da mart ayında soyup soğana çevirdiği ankara halkından yiyecektir. çalınan paralarla yatırım yapıldığını söylüyor i.melih bey. bu yatırım alışveriş çekleri, kömürler vs vs gibi "seçim yatırımı" olmsasın sakın ?
i.melih'in ne kadar çirkef olduğunun, nezaketten, edep adaptan ne kadar bihaber bir insan olduğunun bir kez daha net bir biçimde ortaya çıktığı tartışamama.
ya o değilde bu ülkenin başkentinin halkı böyle bir insanı üç dönem nasıl seçiyor onu anlamak mümkün değil..yazıklar olsun ve beter olun diyor, i.melih'le nice kazık dolu ve mesut günler diliyoruz..bütün oylar i.melih'e!
"Gökçek'e 354 milyarlık fatura kesti" iddiasına yanıt verdi. Gökçek, "DP'nin kuruluş hadisesinde SESAR bana geldi, "Çalışmalarınızı takdir ediyorum. Sizinle çalışmak istiyorum" dedi. Birkaç ay sonra bana fatura geldi. Ben de "Kim sana sipariş verdi bunları?" dedim. "Öyle bir araştırma yapılmadı, para ödenmedi" dedi. Altaylı'nın faturanın KDV'sinin ödendiğini kaydetmesi ve ödenmeyen faturanın KDV'sinin nasıl ödeneceğini sorması üzerine Gökçek, "Kendi ödemiş olabilir" yanıtını verdi."
o değil böyle bir belge elde varken benim halkım niye soyanın yanında olmaya devam eder anlamış değilim. yok "koyun" diyorum gammazlıyorsunuz entry siliniyor. ama bu sefer demeyeceğim.
gelelim akşam yanınlanan teke tek programına. kenar mahalleli teşekkür ediyor sunucuya, dün de programdı bugün de diyor. tek başına olduğunun farkında değil. istediği de bu zaten. tek başına bık bık bık ötmek.
en güzeli de sms oyları ile kenar mahallelinin haklı seçilmesiydi. tam "türkiye'ye teşekkür ediyorum" dedi. ardından fatih altaylı ayarı verdi "900 ve 600 sms gönderen iki kişiye teşekkür edin" dedi. kenar mahalleli "u" dönüşü yapacak ya, "zaten sanal şeyler bunlar" diye konuşuverdi.
başında tekrarladığım gibi belge varken, bilgi varken hala bu adamı desteklemeyi anlayamıyorum. devam edin oy vermeye, devem edin mevcut maliye bakanını mevcut başbakanı seçmeye.
ondan sonra "allah niye bizim belamızı veriyor, niye iki yakamız birleşmiyor". ben allah olsam ben de veririm belanızı.
ama garip bir ülkede yaşadığımızdan ve yazdıklarımızdan dolayı bir genellemeye kurban gitme ihtimalimiz yüksektir.
hemen "şucu, bucu" ilan ediliriz.
ayrıca bu gibi cümleleri kuran insanlar daha çok "şucu,bucu" ilan edilir.
ben şimdi yukardaki şeyi yazsam, sonra da "melih gökçek tam çirkef" ya da "kemal kılıçdaroğlu sustu kaldı" desem hemen bir tarafa itilir, o tarafın en keskin savunucusu gibi gösterilirim.
bu entry için demiyorum.
bu entryi kimse siklemeyecek bilincindeyim.
ben bu görüşün yani "şucu,bucu ilan edilmek istemiyorum" görüşünün bilinçaltındaki anlaşılışı çok farklı oluyor.
yani bu görüş de demeode oldu gibi.
yani bunu diyenler de bir tarafa itilmeye başlandı.
ya da tarafsızlığa mahkum edildi...
"tarafsızsan bir tarafsın, tarafsızlığa tarafsın, ortada kalma görüşün sallanmaz, demokrasilerde ortada kalanın görüşünün değeri yoktur" şeklinde bir görüş hızla yayıldı.
tabii ben babalarımızın ya da dedelerimizin "hiçbir şeye karışma, ne mitinge git, ne protestoya katıl, dayak yeme, ortada kal" şeklindeki bizi korumaya çalışan görüşünü benimsemiyorum.
ben olayları tek tek değerlendirenlere kızanları anlamıyorum.
bazı insanlara, gazetelere, dergilere anlam veremiyorum.
onlara göre bir görüş, bir tarz, bir duruş var. hatta bir makina var. olayları o makinaya sokarız ve görüşü ona göre belirleriz.
yani farklı olaylara farklı görüş belirtemeyiz. hep bir düşünce kalıbı ve ona göre gelişen görüşler.
bu anlamda farklı uç gibi görünseler de cumhuriyet ve vakit gazeteleri bana aynı geliyor.
cumhuriyet vakit'e oranla çok daha okunur olmasına rağmen okumasam da cumhuriyet yazarlarının melih gökçek vs. kemal kılıçdaroğlu hakkında neler yazdıklarını tahmin ediyorum.
vakit galiba "kemal sustu" cinsinden konuşmuş.
bekliyordum, olmuş.
bir gün de vakit de kemal aslında doğru konuşuyor şeklinde bir yazı okuyabilir miyim acaba deyu meraklar içindeyim.
şimdi yazdığım bu görüşü savunanların da bir yapıştırması vardır mutlaka.
hani bir şeyi yazarken parantez içinde ben şahsen şucuyum, fenerliyim var ya...
onu yapıcaktım az kaldı.
hani herkesin bir yapıştırması vardır yazıyor -okuyan varsa- 3 satır yukarıda.
işte o sözcükler zaman'ın "yaftalamadan düşünün" reklamına benzedi.
hemen belirteyim zaman okuru değilim.
güzeldir bu hemen belirtmek, yönümüz, duruşumuz, omurgamız belirlenir, hemen belirterek kurtuluruz biri hariç dinci, liboş, laikçi sözcüklerinden.
o biri de bize uygun görülendir.
of yine zaman gibi oldum.
belirttim ya demin.
okumuyorum zaman. yani düzenli okumuyorum. milliyet okuyorum düzenli olarak ve sevdiğim bazı yazarlar var. onları okuyorum netten. (yaptım en sonunda)
demek istediğim şu. bir olayı görelim, olaydaki kişilerin sözlerini okuyalım, grüşleri okuyalım ve aklımıza yatanı seçelim. bir görüşü direk savunmayalım.
gelemedim bir türlü melih ile kemal'e.
ben yatılı okulda yattığımdan * ve televizyon mamevcut olduğundan mütevellid izleyemeyeciğimi sanıyordum.
ama her yerde bir kurtlar vadisi hayranı vardır ve o hayran vadi'yi her türlü izler, arar, bulur, delidir, delisidir.
işte bizim okulda da onlardan varve bu aralar gösterilmiyor ama zamanında sikindirk bir televizyon vasıtasıyla izliyorlardı perşembeleri.
bu sikindirik televizyon böyle küçük ekranlı, kanalı tutturmanın çok zor olduğu portatif bir aletti.
işte benim aklıma geldi ve bir teklif üzerine, -herkes teklifi bekliyormuş gibi- bu büyük derbi için televiyonu almaya karar verdik.
derbi için tüm hazırlıklar tamamdı. zor da olsa kanalı tutturduk. arada gitti tabii ama buna da şükür.
izlediğimden çıkardığım sonuç şu ki: ben hiçbir zaman melih gökçek karakterinde bir insnla tartışamam. tartışsam da çok sinirlenirim. kemal kılıçdaroğlu'nu tebrik etmek lazım. sabırlı adammış.
sonrası tam bir sağırlar diyaloğuydu. iki taraf da birbirini dinlemedi, soorularını cevaplamadı ama kimse yalanlayamaz bunu en çok melih gökçek yaptı.
sesi derbinin son düdüğünden sonra bile beynimde çınlıyordu.
bir sonuç çıkmayacak bari gülellim deyu espriye vurduk biz de olayı.
sonra kemal abi de bize katıldı, daşşak geçercesine - ya da ben öyle anladım- "olur yaparız, tartışırız, ok man" tarzı konuşmalrıyla bizi güldürdü.
ve son söz:
belgelerin havada uçuştuğu bu tartışma lise münazarası düzeyine bile erişemeyerek belgelere geçti.
bu arada cumhuriyet de okumuyorum.
zaman da okumuyorum demiştim değilmi demediysem hemen belirteyim.
i.m.g tarafından 123 dolarlık vurgun yapıldığının belgesi ortaya çıkmış ve ankaralı vatandaşlara geri ödemenin yapılması kararlaştırılmış, tartışmanın sonucu da -haklı ve haksız tarafları da- böylece belli olmuştur.
i. melih gokcek'in fena halde oltaya gelip itibar kaybettigi karsilasmadir. kilicdaroglu iddialarini ortaya koymustur ve hepsinin belgesini gostermemistir, tamam. ama melih gokcek de bunlarin dogru olmadigini kanitlayamamistir, hani nerde o belgeler diyip durmustur. akillilik edip adam gibi cevap verdikten sonra yalan soyluyor iste belgesini de gosteremedi deseydi kimse bisey diyemezdi. hatirlayin dengir mir mehmet firat duellosunu, firat her soruya kendi belgeleriyle sakin sakin cevap verdi ve zarara ugramadi. niye gokcek bu kadar telas yapti, terledi, kizardi, bozardi, alisilageldigi gibi kendi uslubuyla karsisindakini konusturmamaya calisti? yarasi var ki gocunuyor. bu tavri haksiz oldugunu dusundurmez mi insana? kendini yine ses tvde sandi heralde, karsisinda kimse olmadan ona buna hakaret sallayabilecegini dusundu. veya baska bir kanalda yaptigi gibi izmir belediye baskani telefondan ayrildiktan sonra arkasindan iste kaciyor kaciyor diye bagirdigini da biliyoruz. hatirlayamiyorum kusura bakmasinlar ama sunucunun da lutfen insanlarin arkasindan konusmayalim ikazlarini da adamin agzina tıkmıstı. tekrar soyluyorum; kilicdaroglu belge gostermek zorunda degildi. belki de boyle belgeler yoktu, hatta iftira atiyordu, o da olabilir. ama gokcek oltaya geldi ve fena halde bozguna ugradi. karizmayi cizdirdi. iste bunun icin galibi kilicdarogludur. amacina ulasarak gokcegin secim oncesi zora girmesini sagladi. simdi melih kosesine pıstı, sesini cikaramadan aday yapilacak mi onu bekliyor. biz de merakla bekliyoruz.
amaaaa bir de aday yapilir da ustune ustluk tekrar secilirse vay halimize, bunlarin hepsini basimiza kakar. bilboardlarda daha cok gulumseyen melih fotografi goruruz. oglu da cabasi.
uğur dündar'la girdiği diyalogta melih gökçek2in beni güldürdüğü karşılaşması
dündar:efendim böyle yaparsanız sizinle bir daha bir açık oturumda bulunmak istemem.
gökçek:bende efendim bende
insanın kendisini bilmesi ne kadar güzel değilmi arkadaslar?
melih gökçek'in savunacak bir şeyi kalmayınca işi sululuğa vurup, bir mehmet ali erbil edası yakalamaya çalışıp seyirciye oynadığı, ama uğur dündarın bunu yemediği, sonra da uğur dündar'a çamur atarak tekrar seyirciye oynadığı tartışma.
hazır seçime az kalmışken bu tartışmada geçen bir repliği balık hafızalı halkıma hatırlatmayı bir borç bilirim.
k.k. - kemal kılıçdaroğlu
i.m.g. - i. melih gökçek
k.k. - 300 dolardan herhangi bir büyükşehir belediye başkanı, ister türkiye'de ister yurtdışında, 300 dolardan kendi ülke halkına doğalgaz sayacı satan bir ülke göstersin..
i.m.g. - cevap istiyor musun? buyur cevap. biz 300 euroya sattığımız zaman bunun 150 eurosu karşılığı ankara' ya yatırım yapıyoruz.*
k.k. - ben sana onu sormuyorum.
i.m.g. - ben sorduğun gibi vermek cevabında istediğin gibi değilim.**
aşağıdaki videoda 9. dakika. http://www.youtube.com/wa...dOw9Y&feature=related
herhangi bir ideolojinin savunucusu değilim. tek istediğim şimdi bütün fanatikliğinizi bir kenara bırakıp elinizi vicdanınıza koyun. sevgili kardeşim çoluğunun çocuğunun hakkını yine bazı insanların cebe atmasına bir ses çıkartmayacak mısın? unutma ki üç kuruşluk yardım için oyunu sattığında, çoluğunun çocuğunun hakkını göz göre göre yedirdiğinde sen de en az onlar kadar günahkar olmayacak mısın?
ankarayı parsel parsel satıp iç etmiş bir adamın dillere destan savunmasını izledikçe ankarada insanlar, nasıl olurda bu adama hala oy verir diye düşünmeden geçemiyorum. daha sonra ne kadar mazoşist bir millet olduğumuzu hatırlıyorum. yüzde tatlı bir tebessüme neden oluyor yurdum insanları.
her millet hak ettiği şekilde yönetilir...
