belediye başkanlığı döneminde yaptığı projeler olarak bedava verdiği şeyleri anlatan tanımsız.
- x kadar bedava kömür verdik
- x kadar bedava gıda malzemesi dağıttık
- x kadar bedava iftar yemeği verdik
- x kadar bedava kırtasiye malzemesi verdik
- x kadar bedava ...
kendisi ayrıca "ankara'nın bu kadar yardıma ihtiyacı var mı, bu kadar yoksul mu ankara" diye soran sunucuya "evet var. insanların kazançları arasında bir uçurum var, biz de yardımlarla bu uçurumu yok etmeye çalışıyoruz" demiştir.
bu sözden sonra helal olsun diyorum kendisine. kendisi göremese bile 30. kuşak torununun bu uçurumun yokolduğunu göreceğinden, büyük büyük büyük dedesiyle gurur duyacağına eminim.
"ankara'ya disneyland yapacağım, böylece ankara'ya yılda 7 milyon turist getireceğim" diyerek hayalgücünün walt disney'den kat be kat daha geniş olduğunu kanıtlayan insan. *
ankara'nın su sıkıntısı yaşadığı dönemlerde ankara'lılar için bir süre şehir dışında yaşayan akrabalarını ziyarete gitsinler diyecek kadarda kalıcı çözümler konusunda uzman kişilik.
ankaray ve metro'nun temelini atan, ve %99'unun yapılmasını sağlayan-sadece açılışlarını yaptı melih gökcek- murat karayalçın'a her daim bok atan, "su diyo zehirli, e ölen yok" gibi bir cümleyi sarfedebilen insanlık dışı bir varlıktır. ha, balcicek pamir'in programındaki "melih gökçek'i başarılı buluyor musunuz?" anketine gelen cevaplar'ın %%73'ü evet olduğunu var sayarsak hak ediyor ankara halkı o zaman bu adamı denecek söz yok.
not: bu entrynin siyaset, politika, sağ-sol savaşı veya benzer herhangi bir konuyla hiç bir ilgisi yoktur. bir istanbullu olarak kadir topbas tekrar secilirse de gayet sevinirim.
mhp'yi meclise kendisinin soktuğunu ve mhp'nin kendisine borçlu olduğunu buyurmuş kişi. mütevazilik edip kendisi de mhp'ye borçlu olduğunu söylemiştir. yalnız enteresan bi detay kendisi mhp'ye borçluysa bunu nasıl ödeyecek merak ediyorum. refah, fazilet arkasından da akp'den belediye başkanı oldu. şimdi 4. kez akp den aday oldu. ne ara ne şekilde ödeyecek bilemiyorum.
her insanın hayatında yer alan bir arkadasa benzer halet-i ruhuyesi. şoyleki; her defasında basınızdan savdıgınız ama nasıl oldunu bilmediginiz bir sekilde tekrar tekrar karsınıza cıkıp hayatınıza tecavüz eden bir insana benzer. yapıstımı bırakmaz bir insan. **
an itibariyle baronlar kovalasın dediğimiz kişidir. Fox'ta popülist politika üretmek adına kurtlar vadisi söylemi üreterek, baronların yandaş medyasından dem vuran ancak sorulan sorulara doğru dürüst cevap vermeyen demogoji üstadlarına taş çıkaran 2009 Ankara Büyük Şehir Belediyesi adayıdır.
ece temelkuran ablamızın geçen hafta(yamuluyorsam düzeltin) sevgilim! isimli milliyetteki köşe yazısından ankarada mutlak egemenlik kurduguna hepten inandıgım, insanı acaip sinir eden bir gülüşe sahip korkunç adam.
sevgilim!
istanbulda yaşayıp Ankarayı seven son derece nadide bir cinsin üyesi olarak söylüyorum ki her Ankaraya gittiğimde içim ayrı yanıyor. Bulvardan yukarı çıkarken aniden başlayan, mavi fayanslı altgeçit ve o altgeçitteki beyaz fayanstan kuğular ruhuma bilhassa zarar veren unsurlar arasında. Ankara Umumi Banyosu; olarak adlandırabileceğimiz bu görünüm Sayın Gökçek'in Ankaraya ve Ankaralıya yaptığı zulmün sadece bir parçası.
Demlik heykellerinden tutun da manasızca oraya buraya serpiştirilmiş köprülü kavşaklar ya da insanların arabalara feda edildiğinin mührü olan üst geçitler her Ankaraya gittiğimde gözümün önüne şu manzarayı getiriyor:
Çaki serisi
Gökçek, çok affedersiniz, Çaki gibi Ankaranın ve Ankaralının peşinde ve ahali kaçacak yer arıyor. Her seçimde gitti sanıyoruz ama her korku filminin sonunda olduğu gibi kahraman ölmüyor, ölemiyor. Çaki-1, Çaki-2, Çaki-3 derken Gökçek'in oğluyla birlikte bir de ortaya Küçük Çaki dizisi çıkıyor ki bu yazımda o yeni filme temas etmemeyi tercih ediyorum.
Velhasıl biliyorum ki Ankaralılar arasında nicedir bir ömür biter, Gökçek bitmez; gibi bir psikoloji oluştu. işte bu karabasana hayır; diyen Ankaralılar çeşitli sivil girişimler oluşturdular. Bir tanesini biliyorum mesela:
Gökçek gitçek! Sola çek!
Karayalçını destekliyorlar. Karayalçın için can havliyle çalışıyorlar. Can havliyle! Akıbetlerinin, Bushun ikinci dönem seçilmesi sonucu depresyona giren Amerikalılar gibi olmaması için arkalarına bakmadan Karayalçın saflarına geçiyorlar.
Bırakmıyoruz
Başka bir inisiyatif ise Saltanata son! diye çıktı yola. Sadece Melih Gökçeke karşı değil, bütün olası belediye saltanatlarına karşı mücadele peşindeler. Sloganları şu: Adayın yüzü, ismi önemli olsa da saltanat yerel yönetimlerde bir zihniyettir!
Bildirilerini sevdim, bir bölümünü paylaşıyorum:
Beton yığınları arasında daralan yüreğimiz, bıraksak kanatlanıp uçacak özlediğimiz geçmişimize, başka şehirlere.
Bırakmıyoruz. Doğduğumuz, doyduğumuz, büyüdüğümüz, ilk aşkımızı yaşadığımız, evlendiğimiz, anne baba olduğumuz, çocuklarımızı yetiştirdiğimiz, torunlarımızla oynadığımız, en sevdiklerimizi kaybettiğimiz, bu şehir büyüttü bizi, kucaklarında...
Ve biz onu sevdik. Bir devrimin odak noktasında olmasını, isyanını, önderliğini, en kötü günlerde bile teslim olmamışlığını sevdik. Kaybedecek bir beş yılımız daha yok. Sahip çıkıyoruz Ankaraya, kendimize, geleceğimize. Her şeye rağmen...
Biriktirdik yıllarca. Şimdi akıtma zamanı birikimlerimizi, set çekilemeyecek bir nehre dönüşsün diye. Şimdi nerede olursa olsun, içeride, dışarıda, Edirneden Ardahana kadar, hepimizin kalbi Türkiyenin kalbi Sevgilim Ankara da atacak. Atmalı da...
Anlam çayları
Bildiriyi okuyunca üniversite yıllarım geldi. Ankara, tüten baca kokusu, kırmızı otobüsler, sarı yaprakların dolduğu Cebeci Kızılay yürüyüşleri, yürüyüşler, Fabrikalar, tarlalar..., öğrenci dernekleri, küçük notlar, kendi aşk mektubunun postacısı kızlar, mektuplar, sigara ve anlamdan taşan çaylar, çaylar, duvarlara yapışan posterler, anlamlar sonra, hep anlamlar, en son yine çaylar, konuşmalar, evler, ev içleri, insan içleri...
Ooof... Of! Sevgilim! Sevgilim Ankara...
Eylem, yarın saat 14.00te Necati Bey Caddesi No:57de. Eylemin adı Sevgilim Ankara!!
kayseri büyüksehir belediyesi şehre dünya standartlarında stadyum yaparken, ülkenin baskentinin belediye baskani olan melih gokcek sehrin her yerini kostebek yuvası gibi deşip koprulu kavsak yapıyor. yandaslarına para kazandırıyor. ankara'nin süper ligde 4 takımı var. adam gibi bir tane stadı yok. söyle melih gokcek ; neden oradasın ?
gitmek üzere olan belediye baskanidir, sayin gökçek.
siyaset ugruna tunceli doğumlu olan kemal kilicdaroglu'na pkkli etiketini yapiştira"n cirkef siyasetci. bu hareketi ile kendisine olan saygimi yitirmi$tir. s.ikinde mi ? hayir.
flash tv'deki bir programda bozuk, tarihi geçmiş olduğu iddia edilen yardım paketlerini savunmak için bütün paketleri tek tek açmış, içindekileri yemiş, yedirmiştir. iddia ediyorum o program cem yılmaz'lı var mısın yok musun'dan daha komikti. o derece yani.*
-bakın peynire bakın, lezzetine bakın.
+şimdi melih bey bu damak tadıyla ilgili bir şey.
-mis gibi peynir işte. bakın zeytini de açalım.*
-bakın sabunlar, deterjanlar...
+melih bey markasını göstermeyin, reklam oluyor.
-sonra da kötüsünden vermiş diyorlar ama!
-burada makarna çeşitlerimiz var. bu burgu makarna...
+o düdük efendim, düdük makarna.
gibi dialoglarla gece vakti koparmıştır melih gökçek. bakkala dönen stüdyodan bahsetmiyorum bile...
rakipleri birtakım televizyon programlarna katıldığı günlerde her ne hikmetse ankara'da elektrikler kesiliyor. daha bi şeyler daha yazacaktım ama korkuyorum interneti falan kapattıracak diye... bu ne ya!