i. melih: abe o sayaçları alırım 245 avroya be ya.
kemal kılıçdaroğlu: sayın gökçek lütfen açıklayın.
uğur dündar: sayı gökçek lütfen. bakın sayın kılıçdaroğlu sizi...
i.melih: hoşt küppek: ben o ihaleyi seni bi tarafına sokarım
.
.
.
.
.
.
i.melih: ....................
i melih gökçek'in içindeki çocuk gerçekten büyümemiş, süper.
hani olur ya içinde bulunduğu durumdan sıkılan küçük çocuk isyankar tarafıyla başlar la la la la la la la la la la la la la la demeye, i melih gökçek da açık oturum kurallarına olan tüm saygısıyla bana da bana da ben de konuşcam şu şu kadar bu bu kadar, gözlerini kameraya dikmiş kaşları tek çizgi, çok komik. avrupa yakası'nı seyredecektim iyiki i melih gökçek'i seyrettim, yarıldım.
i. melih gökçek sorularımın hiç birine yanıt veremedi diyerek bizi yarmıştır,wallahi chp'li değilim ama melih'e göre sovyetlerdeki yolsuzlukları da chp yaptı galiba.
uğur dündar'ın kalitesinin düştüğü tartışmadır.
i. melih'i susturacağına, konuyla ilgisi olmayan iddialarını dinlemiş-dinletmiştir.
ibrahim melih GÖKÇEK'iN seviyesiZ atakları karşısında kılıçdaroğlu'nun soruları cevapsız kalmıştır.
tarafsızım. ne melih gökçek'in mensup olduğu siyasi grubu severim, ne de kılıçdaroğlu'nun mensup olduğu siyasi oluşumu desteklerim.
fakat melih gökçek, hiçbir soruyu cevaplayamamış, "konudan çıkmama" sorusunu ikide bir kılıçdaroğlu'na aktardıktan sonra, yine chp'nin türlü işleri hakkında konuşmaya başlamıştır. yolsuzluklarına cevap vermek yerine, kılıçdaroğlu'nun "168" palavrasına takılmıştır. ne yaparsın, tek bir fare deliği bulmuş, kaçmak istiyor yani. kılıçdaroğlu'da bayağı bir tökezlemiş, fakat belgelerle desteklediği iddialarına, dırdırcı melih gökçek tarafından cevap alamamıştır.
bana göre, kılıçdaroğlu galip gelmiştir. aslında bana göre kimin galip olduğu önemli değildir, ankara halkı için önemlidir galip olan...
1.5 saat boyunca süren ve bir arpa boyu yol alınamayan yüzleşmedir. uğur dündar'ın sürekli istirham ettiği, melih gökçek'in habire konuştuğu ama bişey açıklayamadığı, kemal kılıçdaroğlu'nun ise sürekli gelicem deyip bir türlü gelemediği program. şunu söyleyebilirim ki, kılıçdaroğlu beni hayal kırıklığına uğratmıştır. melih gökçek ise bildiğiniz gibi gene çirkef yüzünü bize göstermiştir.
birisi, iki dakikacık bir izleme sonucu birkaç yıl önce bizden alınan "pil parasının" (çok iyi hatırlıyorum sayaçları modernleştiriyoruz diye pil parası neyin almışlardı, bi de bir sürü vatandaş cezalı ödemişti, meğersem para alınmazmış pilden) aynen belediyenin cebine gittiğini öğretmiş, diğeri ise hakkındaki tüm iddialara karşı iddialarda bulunarak cevap verdiğini sanmıştır. bir de ikisi de gülmenin açıklama yapmak olduğunu sanıyor. bu da ortak yönleri.
balon sönme olayına girersek, anaokulundan farksız bu piyeste bir sonuca varmak için öncelikle adabımuaşeret kurallarını bilen efendi tiplerin tartıştığını görmek gerekiyor. ülkemizde bu tarz insanlar yönetici olmaz.
melih gökçek in belgelerle yaptığı aduket sonucu yere yığılan ve başının üstünde dönen kuşların etkisiyle geveleyip değişik rakamlar verip bu rakamlarıda bilmediğimiz değişik bir çarpma işlemi uygulayarak enterasan bi sonuç bulmus ama oda tutmamıstır,son olarak gökçeğin yerde yatan rakibinin üstüne ugur dündarı fırlatmasıyla neticelenmiş,melih gökçeğin gündemden düşmeyerek belediye başkan adaylığını garantilediği karsılasmadır.
melih gökçele bir daha acık oturum yapılmaması gerektiğinin belgesi olan program olmuştur. Efendim bir kere melih gokçek çok bu tarz münakaşalarda hep böyle ifade etmektedir kendini. Zaman öncesinde kendisinin çankaya belediye başkanıyla olan tartışmasını dinlemiştim. Velasıl aynı soz uslubu ve gözündeki o parıltı eksik olmamıştır. Boyle yaparaktan psikolojik baskı kurmaktadır karsı tarafa.
Bugunkü konuya gelirsek yıllar önce izledigim tartışmanın 2008 kemal kılıçtaroğlu versiyonudur. Kemal kılıçtaroğlu bulunduğu iddaları bir şekilde yanıtlamıştır. Ve buldugu açıklardan yararlanmıstır melih gökçek. Sürekli o verdiği acıklardan psikolojik baskı yapmaya çalısmıstır melih gökçek. Kemal kılıçtaroğlununda doğrularıda vardır. Melih Gökçeğinde. Ama ortaya atılan iddalar gerçekten çok ciddidir konunun dışına çıkılmaması konusunda ısrar edilsede.
Sonuç olarak bugunde görülmüştür ki melih gökçekle(zaten bunu ugur dündarda belirtti) tartışmaya girmek imkansızdır. Bir anda kendini suçlu hissettiriyor adama. Haklı ile haksız belli olsaydı, bir sonuça bağlansaydı daha iyi olacaktı. fakat o konuda sonuca gidilmedi malesef.
gökçek'in bi kez daha çirkef tavır takındığı ve oturumu rezil kepaza edip seviyeyi ayaklar altına aldığı oturum idi.
doğalgaz hakkında konuşurken konu dışına çıkma diyen gökçek, iddialara cevap veremeyince inanılmaz çirkin bi tavırla karayalçından girip taa onlarca yıl öncesine dönmesi kendisinin suçluluk psikolojisini gözler önüne seriyor olsa gerek.
kılıçdaroğlu belgeler ile geri ödenmesi gereken paralar ve hala ödenmeyen paraları ortaya yatırır iken gökçek bunları cevapyalamamış ve utanmaz bi tavır ile demogoji yapıp almanya vs. pkk iftirasında bulunmuştur.
ama kılıçdaroğlu yine o hususta belgeler ile gökçek'i rezil etmiştir.
ayrıca gökçek'in ilkokul müsameresine gelir gibi renli broşürler ile gelip, belgeler ile gelmemesi gözlerden kaçmadı.
aziz nesin akla geliyor bu oturumu izleyince hala gökçek diyenleri görünce.
bu oturumda; demogoji, çirkeflik, konu saptırma ve suçluluk psikolojisi insanı nasıl komik ve rezil duruma düşürüyor görmüş olduk.
şaban dişli'yi, tıngır mıngır'ı savunanlar şimdi nerede olduklarına bakarsa, 2009 yerel seçimlerinde neler olacağını kolaylıla anlayacaklardır.
başka konulara girmeyelim diyen i.melih gökçek 50 tane iddia ortaya atmış, kemal kılıçdaroğlu kendisi ile ilgili iddiaya cevap verirken de konuşturmamıştır. çünkü onu çürüttüğünde hepsi havada kalacaktır iddiaların.
i.melih hırsızlıklarını tek şekilde savunmuştur.
1.) karayalçın da çaldı.(belge yok tabi)
uğur dündar'ın melih gökçek karşısında taraf olduğunu gizleyemediği bir yüzleşme.
yüzleşme nedeni olan konu, sabah gazetesinin yazdığına göre : "Star TV'de yayımlanan Arena programına katılan Kılıçdaroğlu, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin aynı marka doğalgaz sayacını istanbul'a göre 145 Euro daha pahalıya satın aldığını ve böylece 1994-2003 arasında 12.5 milyon Euro'luk bir fark oluştuğunu iddia etmişti".
izlenimlerime göre, gökcek bunun bir iftira olduğunu rakamlarla ortaya koydu ve kılıçdaroğlu çevir kazı yanmasın moduna girdi. sorduğu iki soruya haklı olarak program sonuna kadar israrla yanıt isteyen gökçek, uğur dündar'ın saz eşliğinde kılıçdaroğlu'nun kıvırmaları ile karşılaştı.
bu güne kadar sadece chp'ye oy vermiş biri olmama rağmen melih gökcek'in başarılı belediye başkanlığını takdir etmekle yanılmadığımı bir kez daha anladım.
belediye başkanı olarak ufak tefek iş kazaları yapmış mıdır? bu yüzeşme öncesinde de, yüzleşme sırasında da böyle kazaların olduğu ortada. yine de, beş dakika içinde sıraladığı yolsuzluk listesi gösteriyor ki, chp'li belediyeler hiç de sütten çıkmış ak kaşık değil.
kemal kılıçdaroğlu'un gerek cevaplarıyla gerek belgeleriyle açık ara kazanmasına rağmen sözlükteki gökçekgiller'in ''gökçek kazandı hebele hübele'' diye dolandığı müsabaka. melih gökçek tek bir cevap veremedi, sürekli lafı dolandırıp durdu ama bizim gerizekalılarımız hala ''gökçek'in taşşağını kemiririm ulan'' diye dolaştığı için, ankara bir arpa boyu gelişemeyecek herhalde...
1,5 saatlik melih gökçek'in laf ebeliklerinin sonucunda akılda kalması gereken birkaç nokta ile kapanmış açık oturum programı.
** kemal kılıçdaroğlu'nun henüz ankara'dan uçmadan Almanya'da sözde pkklılarla beraber aynı arabada ceza yediğini gösterir bir dolandırıcının düzenlediği belgeye dayanarak yapılmış iftira
** bundan 15 sene evvel alınan sayaçların pahalılığından bahsettikten sonra her geçen sene teknoloji ilerliyor bu nedenle şimdi bu sayaçları 1995 senesinde aldığımızdan daha ucuza alıyoruz diye pişmiş bir açıklama yapılabilmesi
** bundan seneler önce zorla 300 dolara almış olduğum sayaç için şu anda 63 euroya satıyoruz açıklaması ki kendimi enayi gibi hissetmeme neden olmuştur
** faturaların tamamına yakını rahatlıkla tahsil edilebilirken yarı fiyatına alınabilecek sayaçlar yerine pahalı olan elektronik sayaçların bir tekelden zorla aldırılması
** faturaların tamamına yakını rahatlıkla tahsil edilirken hala botaş'a ödenmemiş yüz milyonlarca euroya ne olduğunun muallakta kalması
ve buna benzer daha birçok açıklamanın yapılmadığı bir Ankara'lı olarak yönetim şeklimizden esef duymamı sağlayan program.
amacının, "yolsuzluğu kim yapıyor?", "yolsuzluk yapılıyor mu?" gibi soruların cevabının verilmesinin olduğu yüzleşmedir.
sadece bir konu üzerine konuşulup bitmek zorunda kalmıştır ama görünüyor ki, yolsuzluk vardır ve bunu tek taraf yapmamıştır. ankara'dan(diğer kentlerde tabii) gelmiş geçmiş belediyelerin çoğu(hatta tümü) yolsuzluğu çeşitli yöntemlerle, hatta hatta bazen aynı yöntemlerle yapmışlardır. bunu nereden anlıyoruz? bunu, iki tarafında cevapsız kalan onlarca sorusundan anlıyoruz.
sorular hep cevapsız kaldı ama inanıyorum ki, her zaman olduğu gibi halk yanıtları görmüştür. ancak şöyle bir değerlendirme yapmak gerekirse, bu tür vs.li diyaloglarda genelde kazanan, ön plana çıkan bir kimse gösterilir. bu da halkın gözünde kesinliklikle kılıçdaroğlu olmuştur. sebebi de, melih gökçek'in tartışma kültüründen uzak oluşu ve soruları engellemesidir.
melih gökçek diyor ki; "sorularıma cevap verin."
peki gökçek, kılıçdaroğlunun yönelttiği soruların kaçına yanıt verebildi. yaptığı tek şey, cevap veremediği soruların fazlalaşmasını engellemekti ve bunu, oturumu yarıda kestirerek başarmış oldu.
yine gökçek diyor ki; "konunun başka yerlere gelmesine izin vermem."
madem böyle bir şeyi uygun görmüyordu gökçek, o zaman yanında belge olarak neden o kadar konu dışı iddaa getirdi. kılıçdaroğlu'nun da dediği gibi, neden diğer sorulardan korktu. hatta sorular, "diğer soru" niteliğinde bile değilken.
melih gökçek, herşeyden yoksun olduğu gibi tartışma kültüründen de yoksun olduğu için bu oturum yarıda kalmıştır ama bunu gökçek'in izlemiş olduğu bir strateji olarakta görebiliriz. normal şartlar altında soru sorulur ve cevap gelmezse, cevap veremiyorsunuz der geçilir ve uğur dündar'ın da dediği gibi bu soru ve cevabın veya cevapsız sorunun yorumunu halk yapacaktır ve önemli olan da zaten halkın yapacağı yorumdur. neden 1-2 soru da bu kadar takılma oldu merak içerisindeyim doğrusu.
sorular cevapsızdı, ne kılıçdaroğlu'nun ne de gökçek'in vereceği cevap vardı. somut örnekle açıklamak gerekirse; futbol'da bir altın kural vardır. hücumunuz çok iyi olabilir ama defansınız kötüyse, kaybedersiniz. bugün iki tarafta iyi saldırdı lakin ikisinin de müdafaası eksikti. yalnız 2-3 sorunun cevabını yarım yamalak verme şansı buldular. evet bu bir şanstı, çünkü melih gökçek'in susması, allah'ın bir lütfu gibiydi adeta. kafamı dinledim o sıralarda.
uzun lafın kısası, chp ve akp hükümetlerinin daima yolsuzluk yaptığını ve melih gökçek'in adını koyduğu şerefsizlik kelimesinin ikisine de yapıştırılması gerektiğini gösteren bir tartışma oldu. ama dediğim gibi elbet bir ön planda duran kimse olur. ve o da, halkın gözünde kılıçdaroğlu olacaktır.
ancak bir belediye başkanının böyle bir üslup içermesi beni üzüyor. artık kasımpaşa üslubu mu deriz ne deriz bilmem ama, baş kimseler böyle bir üslup takınırken halktan ne beklenir, beni üzüyor doğrusu. kadın programlarındaki tartışmalar gibiydi. belediyeler halkı beceriyor ve bunun üzerine bir tartışma dönüyordu. dönemedi...