futbol oynamamis olmasina ragmen profesyonel topcu ve bu islere yillarini vermis bir yonetici kadar akil yorumlar yapibiliyor kendisi. yorumlari gercekten dinlenmeye deger.
fenerbahçeli olduğunu bizzat sözlükte öğrendim ama cidden renk vermiyor ekranda, her takımı rahat rahat eleştiri yağmuruna tutabiliyor. önce insanlık.tuttuğu takım beni pek enterese etmez, Galatasaraylıyım ama bu adam işini adabıyla yapan ender gazetecilerden.
Artık yeter... Başlayalım!
Bu ülkenin yarıştığı Avrupa'dan farkı ne biliyor musunuz? Çok fazla enerjisi olması. Kontrol edilmesi güç büyük bir enerjisi olması.
***
Bu, sahada da böyle. Barcelona kadar koşuyor, Irak kadar organize olabiliyoruz. Bilinen Batılı şablonlarla, Batılı normlarla idare edilmesi zor bir yapı bu.
Bu, saha dışında da böyle. Bir kırmızı kart ya da adli bir şike olayı idare edilemez noktalara geliyor. Tüm tarafları sürekli olarak yıpratıyor. Hiçbir davayı karara bağlayamadan, gerçekten kapatamadan yaşayıp gidiyoruz. içinde yaşamaya mahkum ediyoruz kendimizi.
Söylesenize! Şu Meireles olayı bu kadar idare edilmesi zor bir iş mi? Disiplin ya da Tahkim Kurulunun tarafları ve tanıkları dinleyip bir karar vermesi bu kadar zor mu?
Oyunculara sormak zor mu?
Raul ve Özkahya karşılıklı dururken olayı bir metre mesafeden gören en az 4 oyuncu var iki takımdan. Onları çağırıp, siz ne gördünüz diye sormak zor mu? Hadi Fenerbahçeliler arkadaşlarını korudu diyelim. Melo, Eboue yalan mı söyleyecek? Gerçekten tüm sporcuların yalancı olduğunu mu düşünüyoruz? Eğer öyleyse hiç oynanmasın maçlar. Ya da o sırada hakemler birbirlerinin kulağına ne söylüyor? Büyük turnuvalarda olduğu gibi bunları kayıt altına almak o kadar zor mu? Bu kadar zor mu her şey? Neden bir tükürüğün içinde yuvarlanıp duruyoruz haftalarca?
Ya da 2 yıldır süregelen şu şike sarmalı. Kime zarar verdi bu iş? En çok kime? Fenerbahçe ve Trabzonspora değil mi? Kendilerine gelemiyorlar bir türlü...
Peki neden böyle? Çünkü adli yargıyla sportif yargının kararları birbirini tutmuyor. Ve her tarafta hissedilen sadece ve sadece adaletsizlik duygusu, kurban edilmişlik hali...
Kontrol edilemez bir kaosun içinde debeleniyoruz. Soğumasını bekliyoruz. Ama soğumuyor işte.
Yaptıysam Fenerbahçe için
Aziz Yıldırımın şike yaptıysam Fenerbahçe için yaptım cümlesi karşı cephe tarafından alkışlanması gereken, işi çözen bir önerme aslında. Yani eğer bu yapıldıysa kulübe ceza vermeniz lazım diyor, değil mi? Bakın Fenerbahçenin böyle bir ceza alması Fenerbahçeliyi yaralar, en yakınından biliyorum... Ama daha çok yaralayacak, kamuoyunda Fenerbahçe kayrılıyor hissi yaratmaktır.
Yıldırımın tek cümleyle anlattığından benim anladığım, daha önemlisi kalbimin derinliklerinde hissettiğim budur. Ve bu süreçte söylenmiş en manalı laftır.
Bakınız! Ortada iki ihtimal var. Ya gerçekten şike var... Ve varsa taraflar ceza almalı. Dolayısıyla kupalar el değiştirmeli.
Ya da ortada korkunç bir komplo var... Ve eğer bu bir komploysa ve Fenerbahçe ile diğer kulüpler kurban ediliyorsa, ben bir Fenerbahçeli olarak istemiyorum bu kupayı. Bu olup biteni tarih yargılar...
Bu kadar net...
Yıldırımın söylediği açık. Anlaşılması gereken de...
Ve biz bu sarmalın içinde debelendikçe bu ülke enerjisini doğruya yönlendiremeyecek.
Bu, sadece 105 yıllık kulüplerin kum torbasına çevrilmesine yol açacak.
Her gün her hafta...
Olmuyor. Buna hakkımız yok...
Avrupanın enerji reaktörü
Bu büyük ulusu, bu imparatorluk mirasçısı genç nüfusu doğru yönlendirmek lazım artık. Avrupanın insan enerjisi reaktörü burası. Avrupanın futbolda Brezilyası olabileceğimizi biliyorduk. Almanya gösterdi bize bunu... Artık fazlasını da biliyoruz: Aslı ile Gamze orta ve uzun mesafede Afrikası olabileceğimizi gösterdi. Servet tekvandoda Uzakdoğusu.
Nevin kısa mesafede ABDsi...
Yeter ki şu büyük enerjiyi kavgaya, küfüre, iftiraya kurban etmeyelim. Yapacak, yapılabilecek çok iş var. Yöntem vardır yol kolaydır. Yeter ki karar verelim. Ama bu, Real ve Bayern görmüş ve dibine kadar uğraşan Hamitin kendi taraftarı tarafından yuhalanmasıyla olmaz. Ardanın Atleticoda oynayabilmesi için Türkiye kilosunu yüzde 10 azaltmak zorunda olmasıyla da.
Beş büyük ligde 1 milyon etmeyen oyunculara 20 milyon vererek de...
Süper lig, birinci lig ve kupaya sadece devletten sponsor bulabilerek de olmaz.
Artık kavga etmeyelim. Dolandırmayalım bu ülkenin sporunu.
Artık sadece sportif rakabete ve genel geçer ekonomik dengelere bırakalım işi. Başka yolu yok.
Artık bina tepemize yıkılmak üzere...
Artık bir an evvel kendimize gelme, silkinme zamanı.
Büyük bir spor ülkesi olmak için bir yerinden başlamak lazım...
Artık yeter. Başlayalım.
Hepimize iyi ve mutlu bir yıl olsun!
radikal futbol döneminde çok gerçekçi tespitler yapan ama son bir yılda iyice saçmalayan yorumcudur. kibirlidir, ukaladır. Birçok meslektaşının kendisini geçtiğinin farkına vardığından ( ali ece , uğur meleke, önder özen ) farklı olmaya çalışıp iyice saçmalamaktadır.
canlı yayında "burak yılmaz türkiye'de oyun stilini en çok beğendiğim futbolcu" demeden önce müthiş takdir ettiğim, buna rağmen hala daha takdir edebildiğim müthiş yorumcu.
boğaziçi üniversitesinden ödül aldıktan sonra: çoğu üniversite bize ödül veriyor zaten ama bazıları reklam amaçlı veriyor bunları. fakat boğaziçi gibi bir kurumdan alınan ödül değerlidir. demiştir.
her seyden once muazzam bir 'adamdır'. fenerbahcelidir ancak yorum yaparken babasını tanımaz. galatasaray lisesi cıkıslıdır muazzam pratik zekaya ve farklı yonlerden bakabilme yetenegine sahip, iyi ki boyle yorumcumuz var denecek kadar iyi bir yorumcudur.
adam gibi adamdır. piyasadaki yorumcular gibi once bi takıma sonra bi takıma yavsamaz, elestirisini gerektigi olcude ve saygılı yapar. ondan 3-5 tane daha olsa ve yetki verilse turk futbolunu duzeltebilecek bir donanıma sahiptir.