türkiye henüz bu adama hazır olabilecek olgunluğa erişemedi. ülke bu adamın nerden baksan yarım asır gerisinde. o kadar demokrat, o kadar özgürlükçü bir adam.
ben bu adamın tipini nedense karl max'a benzetiyorum. Kendisininde imajıyla karl max'a özendiği belli..Ama tabii anca yandan yemişi olabilir. Bi tıraş ol be adam.
son yazısındaki aydınlanma akp ampulü ile yapılıyor sanırsam. genel kurmay dinleniyor amına koyim bu adam bana omu tutuklancak bu mu tutuklanacak. ulan ülkenin en büyük güvenlik birimi dinleniyor adamın sorunu hala ergenekon. he darbe yapcaklardı. böyle minare patlatacak uçak düşürecek türbanlıları gaz odalarına alıcaklardı. en birinci demokrasi sizinki zaten. menfaat uğruna vatan hainliği yapanlardır bunlar efendim.
not: ne postal yalayıcıyım ne darbeci bi lakis askeri düşünceden haz etmem ama ülkenin en büyük güvenlik kurumunun başındaki adam dinleniyorsa durup biraz düşünmeli. ayrıca ne aydınlanmış minare bombalıy düşüreceklerimi. paşam kendi mi girmiş kozmik odaya.
çok değil, 1 sene içerisinde akp muhalefete düştüğünde birden bire (???) birinci cumhuriyetçi ve ulusalcı kesilecek olan yazar-çizer takımının as oyuncusu.
(bkz: kazanan tarafı tutmanın dayanılmaz hafifliği)
13 yıl önceki şeyi şimdi şöylemiş kişi.
lan bu da moda oldu ha.
birileri bana 234324 sene önce tehtit geldi, şantaj geldi deyip ağlıyor.
akp'nin mağdur stratejisi epey etkiledi demek bu milleti.
şu an 32.gün de karşısında hulki cevizoğlu var ve mehmetcim süt dökmüş kuzuya döndü, biliçaltında ulan bu herife bişey demeye gelmez sikertir beni düşüncesi mevcut herhalinden belli.
kendine biçtiği kanaat önderliği rolünü esas mesleği olan iktisat profesörlüğüne nazaran ön plana çıkarmış olan kişi. eh, getirisi daha yüksek tabii ! gerçi ne iktisatçılığında ne kanaat önderliğinde matah bir üretimi yoktur. döner döner aynı şeyleri söyler. dönmek dedim de, çok hoşlandığı bir eylemdir. on yıllar geçse de vaz geçemediği yegane şey, türkiye cumhuriyeti'ne duyduğu hınçtır. oradan buraya geçer, 180 derece değiştirir pozisyonunu, t.c'ye düşmanlığı baki kalır. hayatındaki istikrar noktası budur. bir de sakalları. ne yaparsa yapsın üretiminin o hep bahsettiği evrensel çizginin daima altında kalması istikrarı yakaladığı üçüncü konudur.
yalnız ezberine aldığı demirbaş konulardan birisi tarihe karıştı yakınlarda. en sevdiği
retoriklerden birisi olur olmaz, her vesilede türkiye ile yunanistan'ı mukayese etmekti bu zatın. biraderi ile birlikte babalarından devraldıkları bir karşılaştırmadır bu. yunanistan ab üyesi, biz giremedik ya, işte onlarda şu şöyle, bu böyle. yunanistan'ı göklere çıkar, kendimizi yerin dibine sok.
şimdi komşu battı batacak, mehmet altan dut yemiş bülbül. soruyorum kendisine buradan:
ne oldu sn altan, bir analiz yap ta istifade edelim. kendisi hakkında bir iktisat profesörü olacak çıkarılacak iki sonuç var;
1) yunanistan'ın alt yapısı, ekonomik göstergeleri, kamu örgütlenmesi, özel sektörü, üretimi ve tüketimi hakkında ya hiç bir fikri yoktu, ki o zaman sen ne iş yaparsın mehmet altan?
2) yahut hepsini bal gibi biliyordu ve gözümüzün içine baka baka yalan söylüyordu.
söyleyin bu iki şıktan hangisi daha küçültücü kendisi için?