ömrünün son dönemlerinde uzun ugraşlar sonucu hazırladıgı kur an tefsirlerini yetkililere teslim etmeyip bir arakdaşına teslim etmesinin sebebi olarak ''türkçe ibadet projesi''nde kullanılabilir şüphesinden bahsedilen şanlı şair. kendisi öldükten ( yanılmıyorsam) 19 yıl sonra o tefsirler arkdaşının oğlu tarafından istemeye istemeye yakılmıştır.
büyük şairliğinin yanında dine bakışıda takdire şayandır.
--alıntı--
biz müslümanlar, ben öyle görüyorum, Allah ile pek laubaliyiz. Zannediyoruz ki cenab-ı hak oturduğumuz yerden isteyivermekle hatırımız için ilahi kanunlarını değiştirir. zavallı bizler. sana emeksizce yaşamak, çalışmaksızın amacına erişmek hakkını, böyle bir ümidi kim veriyor? müslümanlık belki. öyle ya müslümanlar Allah' ın sevgili kullarıdır. hani müslümanlık bir kardeşlik husule getirecekti? nerede? bugün müslümanlar kadar dağınık, katılaşmış bir millet var mı? her tarafta müslümanlık cehalet, müslümanlar ise sefalet içinde mahvolup gidiyor. müslümanlık bize dünya için bir hayat-ı tayyibe (temiz ve yüksek bir yaşam düzeyi) vaad ediyordu. niye vermedi? işte hep bizim cehaletimiz yüzünden. müslümanların hepsi cahil. arabı cahil, türkü cahil, kürdü cahil, arnavutu cahil, hepsi cahil. hepimiz kışkırtmaya kapılıyoruz. hani, müminler kardeşti,o halde nedir bu müslümanların hali?
biz diyoruz ki; "biz müslümanız o halde Allah bize üstünlük, başarı vermelidir." demek sen müslümanlığınla Allah' ı minnet altında bırakmak istiyorsun. ne kadar cüret, ne kadar ahmaklık. doğrusu dünya dünya olalı, gafletin, cehaletin, körlüğün, sağırlığın bu mertebesi ne görülmüş ne işitilmiştir. doğrusu cehlin bu derecesi de mutlaka tahsil ile elde edilmek lazım gelecek. ah biz alık müslümanlar. nasıl olmuşda bu kadar azim bir kitlenin umumu birden kötürümler gibi, hisden, hareketten mahrum kalmış?..
--alıntı--
doç. dr. abdulkerim abdulkadiroğlu' nun "mehmat akif' in kur'an ı kerim tefsiri; mev'ıza ve hutbeleri" eserinden
ayrıca büyük şairimiz, çokta iyi bir yüzücüymüş. istanbul boğazını yüzerek geçermiş. ve hatta bir rivayete göre bir arkadaşına verdiği sözü tutmak için, vapurların çalışmadığı fırtınalı bir günde yüzerek karşıya geçmiş,arkadaşı da bu havada gelmez diye buluşmaya gitmemiştir. akif bu arkaşına ''ben sözümü tuttum ama sen değil'' diyerekten muhabbeti kesmiştir. o kadar da sözünün eriymiş yani. ruhu şad olsun.. (bkz: safahat)
mithat cemal, hacı'nın kahvesi'ne 1903 yılında düşmüştür. 18 yaşındadır. idadi'nin son sınıfında ve akif'in " hasta " şiirine vurgrndur. namık kemal'den, hamit'ten sonra edebiyatta bir de akif diye biri mi vardır, ona meraklanmıştır. ıspartalı hakkı - ki yıllarca dili sadeleştirmeye, okumayı yazmayı genelleştirmeye çalıştırmıştır - kahve'de kendisine akif'i anlatır.
- o zamanlar akif çocuk denecekyaştaydı. gelir, bana şiirlerini okurdu. muallim naci tarzında gazelller. ben bu şiirleri yalnız dinler, bir şey söylemezdim. bir gün geldi yine bir gazelini daha okudu. ben yine birşey söylemedim. " beğendin mi hakkı ?2 dedi. " beğenmedim akif " dedim. başını çevirdi, daldı. dakikalarca sonra döndü : " o kadar mı fena ?" dedi. ben onun üzerine : " seninlebiraz konuşmak gerek. yazdığın şeyleri sen beğeniyor musun akif ?" dedim. " bu gazellerle olsan olsan bir muallim naci olursun. oysa edebiyat bu mu ? uygar memleketlerin edebiyatından haberin yok. bak, ben senden 10 yaş büyüğüm. konya'nın bir köyünden istanbul'a gelmiş bir adamım. öyleyken sabah mektebi hukuk'a gidiyorum, hukuk öğreniyorum. öğleden sonra emniyet sandığı'nda katiplik edip ekmek paramı kazanıyorum. gece de fransızcaya çalışıyorum. ben, şu köylü adam, bu yaşımda fransızca öğreniyorum. boileau'dan çeviriler yapıyorum. sen kalkmış, naci'nin arkasından koşuyorsun. bu çağda bu gazeller ayıptır. sen bu şairliği bırak da ilkin bir dil öğren. ondan sonra şair mi olacaksın, bilgin mi seninle oturur karar verirriz."
+ akif bu sözünüze kızmadı mı ?
- yarım saat kızdı, ama sonra 7 yıl çalıştı. şimdi en zorlu fransız yazarlarını okuyor. en gevezelerini bile. rougon - macquart'ları bitirmek üzere. daha üstesinden gelemediğim o hınzır art poétiqia çevirisinde de akif'ten çok yararlandığım oluyor.
inançlarına sıkı sıkıya bağlı, sözünde sonuna kadar sadık, ömrü boyunca sefalet içinde yaşadığı halde istiklal marşı'nı yazanın alacağı ödülü almayan.
Cenazesinde hiç bir devlet büyüğünün ya da rütbe makam sahibinin bulunmadığı, çıplak tabutuyla meydana getirildiğinde insanların ağladığı ve bir restorandan hızla üstünü örtmeye bir bayrak getirilen, zamanın vahşet rezilliğini ölünce de yaşamış şair.
cenab şehabettin der ki; türk ve islam dünyasının en büyük destan şairidir mehmet akif.
mehmet akif bir şiirin de sözde msülümanlara da giydirir. bir kadın gelir der ki kocam beni boşamak istiyor. neden der akif in değer verdiği zaet. kadın, peygamberimizin sünnetiymiş o yüzden der.
şeyh der ki, kocanı çağır. gelir koca, şeyh ona şöyle söyler, seni ayık gören yok, ne camiye uğrarsın ne namaz kılarsın, oruçta yok, insanlık hak getire. ama sakal bırakıp, ikinci kadını alıp, eldekini sokağa atıp , peygamberin sünnetini yapıyorsum diyorsun. bu nasıl sünnettir müslümanlıktır.
aruz formatini hic caktirmadan "uygulayabilmeyi" basarmis büyük bir deha. adamin yazdigi siirler hikayerler sayfalar uzunlugundadir, ve mesela "küfe" siirinde aruz resmen mevcuttur- ama hic hissetmezsiniz.
bence türkce´yi tamamen hatmetmis gercek bir büyüklüktür. dini düsüncesi ne olursa olsun, insanlari siyasi sörüsleriyle ayirmadan onlari yaptiklari isin kalitesiyle degerlendirecek olursak,
bir kesimin vatan haini yobaz dediği, diğer kesimin en büyük şaheresini, marşımızı okumam dediği büyük şair. kutuplaşarak cehalete sürüklenmenin şu günlerdeki en önemli konusu.*
kendisi'nin ömrünün son demlerinde bitirmiş olduğu kuran tefsiri vardır ama kimse tarafından bilinmez. ayrıyeten bu tefsiri ilginçtir ki öğrencilerine vasiyeti üzerine yaktırmıştır.
acaba ne anlatmak istemişti koca üstad? koca bir muamma olarak tarihin tozlu sayfalarında yerini alacak bu vasiyeti ile.
vikipedi'deki sayfasına bakınca vikipedi'ye kızdığım, pek değerli şair/baytar. malın teki geliyor, öğretmenliği yerine öğretmenliği*** yazıyor ve paragrafın sonuna "bunlar çok doğru değil eeeeeeeeeeeeeeee ondan sonra" yazıyor. ne rezillik bu ya? bu adam bizim milli marşımız olan istiklal marşı'nın yazarı, şairi. bu ne saygısızlık?
istiklal marşı'nı safahat adlı eserine almayan istiklal şairimiz. bunun nedenini soranlara ise "o benim değil milletimin eseridir" şeklinde muazzam bir cevap vermiştir.
Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
...
Ey dipdiri meyyit, 'iki el bir baş içindir.'
Davransana... Eller de senin, baş da senindir!
...
His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.
...
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?
...
Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
...
Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.
...
Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar...
Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.
...
Feryâd ile kurtulması me'mûl ise haykır!
Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!
...
'iş bitti... Sebâtın sonu yoktur! ' deme, yılma.
Ey millet-i merhûme, sakın ye'se kapılma.
inandıklarının bazılarına katılırım, bazılarını desteklemem fakat doğru adamdır, harbiden insandır ve gelmiş geçmiş en iyi şairimizdir.
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdımı,hatta boğarım!...
-Boğamazsın ki!
-Hiçolmazsa yanımdan kovarım.
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördümmü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
irticanın şu sizin lehçede ma'nası bu mu?
mısır'da yaşarken en yakın dostunun annesinin öldüğü haberini yollamasına "senden bir ses çıkması için bizim evden cenaze mi çıkması lazım" diyerek karşılık veren milli şairimiz.
atsızcıların savunduğu güzel insan. dört dönecek yattığı yerde, korkarım.
bir şiirine bakalım ırkçılığa bakış açısı nasıl:
Hani milletin islam idi, kavmiyet ne?
Sarılıp sımsıkı duraydın a milletine. Arnavutluk ne demek? Var mı islamda yeri; Küfr olup başka değil, kavmini sürmek ileri.
evet vatanını seven bir insandı rahmetli, ama sırf milliyetinden ötürü kendini asla üstün görmemiştir.
vatan sevgisiyle dolup taşmıştır, ırkıyla zerre övünmemiştir.
zira islam'da övünmenin yeri yoktur.
şiirden de görüleceği üzere, hatta tüm şiirlerinden görüleceği üzere; mehmet akif önce bir müslümandı.
diğer sıfatları sonra gelirdi.
her yönüyle tanınması gereken bir insan.
sırf istiklal marşıyla tanıyorsanuz onu, cidden yazık.
aa bir de, bu insan sanıldığı gibi ırkçı biri olsaydı, suriye'de sefalet içinde ölmezdi.
bu cümlenin sonunu da açık bırakıyorum, anlayan anladı.