eğer istiklal marşını yazmamış olsaydı, şimdi bazı kesimlerce vatan haini olarak anlandırıldı.
benim içinse şairliğin en üst seviyesinde olan kişidir. o olmasa idi, türk şiiri eksik olmuş olacaktı. Allah rahmen eylesin.
Üstadım,
Üstad hitabetini size çok yakıştırıyorum. Çünkü size, yaşam felsefenize ve icraatlarınıza gıpta ile bakıyorum. Çalışkanlılığınız, alçakgönüllülüğünüz, dürüstlüğünüz, inançlarınıza ve sözünüze sadık kalışınız, vatanperverliğiniz ve sayamayacağım onlarca güzel özelliğiniz, sizi her Türk gencinin idolü yapmalı şahsımca. Ben de o Türk gençlerinden yalnızca birisiyim üstadım...
Bildiğiniz üzere dil, insan hayatının vazgeçilmez bir parçası olmuştur yüzyıllardır. Milletlerin kültürel öğelerinin başlıcalarından olan dili layığıyla kullanan, her daim bir adım önde olmuştur çevresindekilere nazaran. Çünkü kişinin kendini ifade etmesinin en etkili yolu dildir. Dil, duygu ve düşüncelerin dışa vurumudur. Öyleyse, dilini iyi kullanan insanın fark yaratması ilginç bir durum değildir. Bu sebeplerden ötürü bazen bir kasabayı, bazen bir şehri, bazen bir ülkeyi, bazen de tüm dünyayı etkilemek için dili etkili bir şekilde kullanmak esastır. Edebiyatçıların da yaptığı budur. Edebiyat öyle engin bir denizdir ki; nice insan onun üzerinde yelkenlerini açmıştır. Kimisi sessiz sularda yüzdürdü yelkenini edebiyat denizinde, kimisi dev dalgalar içinde. Hiç şüphem yok ki siz en hırçın dalgaların içinde ayakta kaldınız üstadım! Siz ki ülkeyi kan götürürken toprağın bandajı oldunuz. Siz ki direncimizin gardı düştüğünde onu yerden kaldırdınız şiirlerinizle. Siz ki mehmetçiğimize ettiğiniz methiyelerle onu coşturan oldunuz. Siz ki halka vatana sahip çıkma bilincini aşılayan doktor oldunuz. Ve siz Mehmet Akif Ersoy, sizi anlamak için yaşadığın zamandaki Anadolu’nun halini yaşamalı insan. Zorlukları anlamalı çektiğiniz. Yoksa sonsuz şanınız, ne kadar anlatılsa dahi anlaşılmaz, anlaşılamaz...
Bugün ise yokluğunuzda, istiklal Marşı törenlerimizde okunduğunda, hep gözümün önüne geliyorsunuz. Bir yandan hüzünleniyorum ancak duyduğum coşku, hüznümü alt etmeye yetiyor. Yüce emeğinizin geçtiği buğday kokan bu topraklarda yaşıyor olmaktan büyük haz duyuyorum ve daima duyacağım üstadım!.. Umarım size ve milletimize layık bir zat olmayı başarırım. Mekanınız cennet olsun...
kürt sait'e ya da bilinen adı ile said i nursi denen komedyen kürde aşağıdaki şiiri yazarak büyük bir ayar vermiş, arnavutvatansever.
...
Kolay mı ümmeti idlâl edip sefîl etmek?
Kolay mı dîni hurâfât içinde inletmek?
Niçin Kitâb-ı ilâhîyi pâyimâl ettin?
Niçin şerîati murdâr elinle kirlettin?
Çıkıp tepinmeye yok muydu başka bir sâha?
Nedir bu salladığın çifte, Kâbetullâha?
Herif! Şu millet-i mâsûmeden ne isterdin,
Ki doğru yol diye tuttun, dalâli gösterdin!"
şapka kanununa muhalefet edip mısır'a gitmiş orada arapların gerçek yüzünü görmüş, oğluna yazdığı mektupta şu satırlara yer vermiş, islamcı arnavut ancak vatansever.
"Mısırda onbir yıl kaldım. Fakat onbir saat daha kalsaydım artık çıldırırdım. Sana içtenlikle fikrimi söyleyeyim mi? insanlık da milliyetçilik de müslümanlık da hürriyetçilik de Türkiye'de ve Atatürk'dedir. Eğer varsa Allah benim ömrümden alıp Mustafa Kemal'in ömrüne katsın!"
istiklal şairi, tam bir vatansever olmasının yanı sıra, hak' ka iman etmiş, kutlu bir şahsiyettir. asım' dan bir şiir dinleyipte içi acımayan, anadolu insanı yoktur.
asım, mistik duruşu ile, halkları kucaklayıcı iradeye sahip, mütevazi bir insan olarak tanınmıştır.
Devlet o dönemde askere halka moral olsun diye bazı şairleri oraya götürürdü , o duyguyu o hissi yakalasın diye .. Giden şairlerin yazılarını şiirlerini bilen yok.
Mehmet Akif ise gitmeden , oraları görmeden istiklal marşını , çanakkale şehitlerine şiirlerini kaleme alabilmiştir..
atatürk düşmanı ilan edilen, vatan kurtaran şabanların sahiplendiği çarpıtılan büyük şair, anıt.
islam ile modenrnizasyonu aynı kotada eritmiş bir şahsiyettir. hafif bir alman hayranlığı vardır.
atatürk devrimlerine karşı olarak mısır'a gittiği söylenir. yalandır. atatürk'ün akif'ten istediği kutsal kitabımızın tercüme işini kabul etmiştir. ayrıca mısır'da din üzerine çalışmalarda değil türkoloji üzerine çalışmalar yapmıştır. en yakın arkadaşı abbas hilmi paşa türk vatandaşı olabilmek için chp'ye zamanında 900 bin lira bağışta bulunmuştur.
ayrıca türkiye'ye tekrar döndüğünde "allah kalan ömrümü benden alsın mustafa kemal'e versin" demiştir.
m. akif ersoy'u softaların elinden kurtarmak lazımdır anlayacağınız.
harika şiirlere sahip yazardır. şiirlerinin harikalığı istiklal marşından kolayca anlaşılmaktadır. safahat adlı eseri ile de tanınır. nazım hikmet için mehmet akifin manevi torunu olduğu yönünde söylemler bulunmaktadır. (bkz: istiklal marşı)
milli marşımızı biraz dinle biraz imanla biraz islamla bezediği için laik kardeşler tarafından inceden kıl olunan milli şairimizdir. keşke istiklal marşını nazım hikmet yazaydı hee ??? (bkz: yok artık)
tevfik fikret'in tarih-i kadim şiirine verdiği cevapla beni benden alan, büyük merhum şair;
üdebânız hele gâyetle bayağı mahlûkat
halkı irşâd edecek öyle mi bunlar? heyhât!
kimi garb´ın yalınız fuhşuna hasbî simsar;
kimi, îran malı der; köhne alır, hurda satar!
eski dîvanlarınız dopdolu oğlanla şarab;
biradan, fâhişeden başka nedir şir-i şebab?
serserî: hiç birinin mesleği yok meşrebi yok;
feylesof hepsi; fakat pek çoğunun mektebi yok!
şimdi allah´a söver sonra biraz bol para ver.
hiç utanmaz, protestanlara zangoçluk eder!
yazdığı marşı bir kenara bile bıraksak, yaptığı konuşmaları ile milli mücadeleye olan katkısı tartışılamaz olan büyük şair.
mekanı cennet, ruhu şad olsun.
istiklal şairi. namuslu,dürüst ve imanlı ender şairlerdendir. özellikle çanakkale şehitlerine yazdığı şiir kesinlikle okunmalı ve özümsenmelidir. aslen arnavut olan mehmet akif ersoy türkçeye en hakim şairlerdendir. ve çokta hazır cevaptır mesela bir gün mecliste bir grup insanla sohbet ederken kendisini çekemeyen bir kaç tip yanına gelir bir tanesi mehmet akifi aşşağılar bir tavırla "siz baytarmışsınız doğru mu?" der. istiklal şairi hiç beklemeden "buyrun bir şikayetiniz mi vardı?"
kabri ankarada tacettin dergahında bulunmaktadır. ruhun şad olsun yüce insan.
islam dininin yanlış algılanıp yaşanmasından ötürü osmanlı'da örneğini yaşadığımız gibi medeniyetten geri kalındığını savunmuş ve buna karşı savaşmış şairimizdir. mehmet akif'in kur'an ı kerim tefsiri-mev'ıza ve hutbeleri kitabının 117. sayfası ve devamında şöyle der:
''Kuranda geçen kanaati, tevekkülü, sabırı, hepsini yanlış anladık. Sabır nedir?.. Bize göre sabır, ne olursa olsun katlanmak demektir. Neye katlanmak? Her şeye. Daha doğrusu katlanılmayacak şeylere. Mesela aşağılanmaya, hakaret görmeye, döğülmeye, söğülmeye; özetle insanlık onurumuzu lekeleyecek kötülüklerin hepsine. Aman yarabbi!.. Kuran ne söylüyor, biz ne anlıyoruz!.. Sabır katlanmak değil, göğüs germektir. Neye göğüs germek? Sonunda katlanılmayacak acılara katlanmak ıztırabına mahkum olmamak için, önceden her türlü zorbalıklara, her türlü sıkıntılara, mertcesine, insancasına göğüs germek. Hele Kuran`daki tevekkül hiç bizim anladığımız mahiyette mi? Tevekkül, Kuran'ın gösterdiği, Hadis'in gösterdiği tevekkül, tüm yolları denedikten sonra olan tevekküldür. Biz cehaletimiz yüzünden dini bu hale getirdik. Din de bizi bu hale getirdi. islam dini bir miskinlik dini oldu...''
--spoiler--
şu serilmiş görünen gölgeme imrenmedeyim
ne saadet hani ondan bile mahrumum ben.
daha birkaç yıl eminim ki hayatın yükünü,
dizlerim titreyerek çekmeğe mahkûmum ben.
çöz de artık yükümün kördüğüm olmuş bağını,
bana çok görme ilâhî bir avuç toprağını.
--spoiler--
"Bir alay Mekteb-âli denilen yerler var;
Sorunuz bunlara millet ne verir? Milyonlar
Şu ne? Mülkiye. Bu Tıbbiye. Bu? Bahriye. O ne?
O mu, Baytar. Bu? Ziraat. Şu? Mühendishane.
Çok güzel hiçbir hakkında sözümüz yok, yalnız
Ne yetiştirdi ki şunlar acaba? Anlatınız!
işimiz düştü mü tersaneye, yahut denize,
Mutlaka, adetimizdir, koşarız ingiliz'e.
Bir yıkık köprü için Belçika'dan kalfa gelir;
Hekimin hazıkı bilmem nereden celbedilir.
Mesela bütçe hesebatını yoktur çıkaran,
Hadi maliyyeye gelsin bakalım Mösyö Loran.
Hani tezgahlarınız nerede? Sanayi nerede?
Ya Brüksel'de, ya Berlin'de, ya Mançester de!
Biz ne müftü, ne imam istemişiz Avrupa'dan;
Ne de ukbada şefaat dileriz Rimpapa'dan.
Siz gidin bunları ıslaha bakın peyderpey,
Hocadan, medreseden vazgeçiniz, Vali Bey!"
batı'ya merak salmış bir adamdır. hele ki almanya'yı yakından tanımak istemiş, batı'nın bilim ve teknolojik üstünlüğüne hayranlığını fer fırsatta belirtmiş, ancak fikir ve ahlâk yönünden batı medeniyetinin önemli ölçüde eleştirilecek yönleri olduğunu aktarmıştır. ve bunları yaptığı için ''geri kafalı adam'', ''medeniyet düşmanı'' olarak halka lanse edilmiştir.
ancak birinci dünya savaşı sırasında düşman ordularının işgal ettiği türk topraklarında halka yaptıkları zulmü görünce batının bu vahşetini en ağır dille eleştirmiş ve batıyı medeniyetin beşiği gibi görenlere en sert lisan ile hücum etmişti.
işte âkifi haksız yere medeniyet düşmanı ilan eden ünlü şiirinden bazı mısraları aşağıda veriyorum.
medeniyet denilen vahşete lanetler eder, nice yekpare kesilmiş de sırıtmış dişler! bakmayın hem tükürün çehre-i murdarımıza tükürün belki biraz duygu gelir ârımıza. tükürün cephe-i lâkaydına şarkın tükürün. kuşkulansın görelim gayreti halkın tükürün. tükürün milleti alçakça vuran darbelere, tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere tükürün ehl-i salibin hayasız yüzüne! tükürün onların asla güvenilmez sözüne! medeniyyet denilen maskara mahluku görün: tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün! hele ilânı zamanında şu melun harbin, bize efkar-ı umimiyesi lazım garbin; o da allahı bırakmakla olur herzesini, halka iman gibi telkin ile, diyenin sesini