bir kesimin vatan haini yobaz dediği, diğer kesimin en büyük şaheresini, marşımızı okumam dediği büyük şair. kutuplaşarak cehalete sürüklenmenin şu günlerdeki en önemli konusu.*
aruz formatini hic caktirmadan "uygulayabilmeyi" basarmis büyük bir deha. adamin yazdigi siirler hikayerler sayfalar uzunlugundadir, ve mesela "küfe" siirinde aruz resmen mevcuttur- ama hic hissetmezsiniz.
bence türkce´yi tamamen hatmetmis gercek bir büyüklüktür. dini düsüncesi ne olursa olsun, insanlari siyasi sörüsleriyle ayirmadan onlari yaptiklari isin kalitesiyle degerlendirecek olursak,
cenab şehabettin der ki; türk ve islam dünyasının en büyük destan şairidir mehmet akif.
mehmet akif bir şiirin de sözde msülümanlara da giydirir. bir kadın gelir der ki kocam beni boşamak istiyor. neden der akif in değer verdiği zaet. kadın, peygamberimizin sünnetiymiş o yüzden der.
şeyh der ki, kocanı çağır. gelir koca, şeyh ona şöyle söyler, seni ayık gören yok, ne camiye uğrarsın ne namaz kılarsın, oruçta yok, insanlık hak getire. ama sakal bırakıp, ikinci kadını alıp, eldekini sokağa atıp , peygamberin sünnetini yapıyorsum diyorsun. bu nasıl sünnettir müslümanlıktır.
inançlarına sıkı sıkıya bağlı, sözünde sonuna kadar sadık, ömrü boyunca sefalet içinde yaşadığı halde istiklal marşı'nı yazanın alacağı ödülü almayan.
Cenazesinde hiç bir devlet büyüğünün ya da rütbe makam sahibinin bulunmadığı, çıplak tabutuyla meydana getirildiğinde insanların ağladığı ve bir restorandan hızla üstünü örtmeye bir bayrak getirilen, zamanın vahşet rezilliğini ölünce de yaşamış şair.
mithat cemal, hacı'nın kahvesi'ne 1903 yılında düşmüştür. 18 yaşındadır. idadi'nin son sınıfında ve akif'in " hasta " şiirine vurgrndur. namık kemal'den, hamit'ten sonra edebiyatta bir de akif diye biri mi vardır, ona meraklanmıştır. ıspartalı hakkı - ki yıllarca dili sadeleştirmeye, okumayı yazmayı genelleştirmeye çalıştırmıştır - kahve'de kendisine akif'i anlatır.
- o zamanlar akif çocuk denecekyaştaydı. gelir, bana şiirlerini okurdu. muallim naci tarzında gazelller. ben bu şiirleri yalnız dinler, bir şey söylemezdim. bir gün geldi yine bir gazelini daha okudu. ben yine birşey söylemedim. " beğendin mi hakkı ?2 dedi. " beğenmedim akif " dedim. başını çevirdi, daldı. dakikalarca sonra döndü : " o kadar mı fena ?" dedi. ben onun üzerine : " seninlebiraz konuşmak gerek. yazdığın şeyleri sen beğeniyor musun akif ?" dedim. " bu gazellerle olsan olsan bir muallim naci olursun. oysa edebiyat bu mu ? uygar memleketlerin edebiyatından haberin yok. bak, ben senden 10 yaş büyüğüm. konya'nın bir köyünden istanbul'a gelmiş bir adamım. öyleyken sabah mektebi hukuk'a gidiyorum, hukuk öğreniyorum. öğleden sonra emniyet sandığı'nda katiplik edip ekmek paramı kazanıyorum. gece de fransızcaya çalışıyorum. ben, şu köylü adam, bu yaşımda fransızca öğreniyorum. boileau'dan çeviriler yapıyorum. sen kalkmış, naci'nin arkasından koşuyorsun. bu çağda bu gazeller ayıptır. sen bu şairliği bırak da ilkin bir dil öğren. ondan sonra şair mi olacaksın, bilgin mi seninle oturur karar verirriz."
+ akif bu sözünüze kızmadı mı ?
- yarım saat kızdı, ama sonra 7 yıl çalıştı. şimdi en zorlu fransız yazarlarını okuyor. en gevezelerini bile. rougon - macquart'ları bitirmek üzere. daha üstesinden gelemediğim o hınzır art poétiqia çevirisinde de akif'ten çok yararlandığım oluyor.
ayrıca büyük şairimiz, çokta iyi bir yüzücüymüş. istanbul boğazını yüzerek geçermiş. ve hatta bir rivayete göre bir arkadaşına verdiği sözü tutmak için, vapurların çalışmadığı fırtınalı bir günde yüzerek karşıya geçmiş,arkadaşı da bu havada gelmez diye buluşmaya gitmemiştir. akif bu arkaşına ''ben sözümü tuttum ama sen değil'' diyerekten muhabbeti kesmiştir. o kadar da sözünün eriymiş yani. ruhu şad olsun.. (bkz: safahat)
büyük şairliğinin yanında dine bakışıda takdire şayandır.
--alıntı--
biz müslümanlar, ben öyle görüyorum, Allah ile pek laubaliyiz. Zannediyoruz ki cenab-ı hak oturduğumuz yerden isteyivermekle hatırımız için ilahi kanunlarını değiştirir. zavallı bizler. sana emeksizce yaşamak, çalışmaksızın amacına erişmek hakkını, böyle bir ümidi kim veriyor? müslümanlık belki. öyle ya müslümanlar Allah' ın sevgili kullarıdır. hani müslümanlık bir kardeşlik husule getirecekti? nerede? bugün müslümanlar kadar dağınık, katılaşmış bir millet var mı? her tarafta müslümanlık cehalet, müslümanlar ise sefalet içinde mahvolup gidiyor. müslümanlık bize dünya için bir hayat-ı tayyibe (temiz ve yüksek bir yaşam düzeyi) vaad ediyordu. niye vermedi? işte hep bizim cehaletimiz yüzünden. müslümanların hepsi cahil. arabı cahil, türkü cahil, kürdü cahil, arnavutu cahil, hepsi cahil. hepimiz kışkırtmaya kapılıyoruz. hani, müminler kardeşti,o halde nedir bu müslümanların hali?
biz diyoruz ki; "biz müslümanız o halde Allah bize üstünlük, başarı vermelidir." demek sen müslümanlığınla Allah' ı minnet altında bırakmak istiyorsun. ne kadar cüret, ne kadar ahmaklık. doğrusu dünya dünya olalı, gafletin, cehaletin, körlüğün, sağırlığın bu mertebesi ne görülmüş ne işitilmiştir. doğrusu cehlin bu derecesi de mutlaka tahsil ile elde edilmek lazım gelecek. ah biz alık müslümanlar. nasıl olmuşda bu kadar azim bir kitlenin umumu birden kötürümler gibi, hisden, hareketten mahrum kalmış?..
--alıntı--
doç. dr. abdulkerim abdulkadiroğlu' nun "mehmat akif' in kur'an ı kerim tefsiri; mev'ıza ve hutbeleri" eserinden
ömrünün son dönemlerinde uzun ugraşlar sonucu hazırladıgı kur an tefsirlerini yetkililere teslim etmeyip bir arakdaşına teslim etmesinin sebebi olarak ''türkçe ibadet projesi''nde kullanılabilir şüphesinden bahsedilen şanlı şair. kendisi öldükten ( yanılmıyorsam) 19 yıl sonra o tefsirler arkdaşının oğlu tarafından istemeye istemeye yakılmıştır.
sanat için sanat görüşünü benimser.
aruzu iyi kullanır.
eserleri didaktiktir. (iyi sanat yaparak topluma faydalı olma çabasıdır.)
şiirlerinde epik, lirik, didaktik kavramlar bir aradadır.
şiiri düzyazıya yakındır.
islama değer veren milliyetçi bir şairdir.
safahat tek eseridir.
safahat'ın bölümleri:
süleymaniye kürsüsünden,
hakkın sesleri,
fatih kürsüsünden hatıralar,
asım,
gölgeler.
dün ölümünün 73. yıl dönümü olan büyük şair, edip, hatip ve düşünürümüz.(öl. 27.12.1936)
bir insan ölümünü ancak bu kadar tevekkülle karşılar:
toprakta gezinen gölgeme toprak çekilince
günler şu heyulayı da er geç silecektir
rahmetle anılmak ebediyet budur amma
sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecektir.
"Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince, Günler şu heyulâyı da er, geç, silecektir. Rahmetle anılmak, ebediyyet budur amma, Sessiz yaşadım, kim beni, nerden bilecektir?"
hiçbir (muhalefet)sözlük yazarının olumsuz bişiler yazmamasında şaşırdığım büyük şair. geçen sene mehmet akif hakkında verdiğim panelde onu daha yakından tanıma fırsatı buldum. hayatı, kişiliği ve şiirleriyle beni benden alan türklüğü ve islamı gerçek manada yaşamaya çalışmış olgun! insanların başında gelen şair.
hazır cevaplığı ile de bilinen zeki ve vatansever şairimizdir.
bir gün mehmet akif ersoy konferans verirken bir şahıs kalkıp onu aşağılamak niyetiyle:
- akif bey siz veterinersiniz değil mi? diye sorar.
akif'in cevabı tokat:
- niye bir yerin mi ağrıyor!
bir fransız yazar, mehmet akif'e:
- kadınlarınızı evden çıkartmadığınız doğru mu? diye sorduğunda
üstad akif ulvi üslubuyla cevap verir:
- önceden evden çıkaramazdık, şimdi eve sokamaz olduk.