psikolojik olarak baktığımızda ana rahmine özlemin yansımasıdır. 2000li yıllardan önce çocukluğunu yaşamış hemen hemen her insanın yaptığı bir oyun aracıydı bu. ve bu masa altına yuva yapma olayından her çocuk sebepsiz zevk almıştır.
ana rahmi de karanlıktır, ufaktır; dışardaki hayatın sesleri boğuk gelir o yeni oluşmaya başlayan kulağınıza. aynı masa altındayken de sesleri duyup sesin kaynağını görmemeniz gibi...güvende hissedersiniz kendinizi, aitlik duygusu verir. velhasıl işte bu sebeplerden ötürü alt planında ana rahmine dönüş özleminin dışa yansımasını barındıran zevkli bir eğlence aracıydı çocukken.
insana çocukluğunu özletir. komşu kızıyla ne güzel doktorculuk, evcilik oynardık o masanın altındaki yuvada. minderlerden de yatak yapardık. masanın örtüsüyle de evimizin içi görünmesin diye perde yapardık. ***
Yabancı filmlerdeki çocuklar gibi ağaç ev yapamayan çocuktur. Yine de idealist ruhunu kaybetmeyip, az malzemeyle çok şey yapabilen çocuktur. Ayrıca o çocuk benim, sensin, o... O çocuk biziz!
ileride özgürlüğüne olan düşkünlüğü dikkat çekecek çocuktur. orada kendine ait bir dünya kurmuş ve kendinden başka izinsiz kimsenin gelmesine izin vermeyecektir. saygılı olmak küçük dünyasının düzenini bozmamak ruhsal gelişimi açısından yararına olacaktır onun ve tüm aile bireylerinin. yoksa ortaya geçimsiz, güvensiz ve de saldırgan bir çocuk çıkabilir.