sadece ufaklara iyiyi, güzeli farkında olmadan ögretmek amaçlı yokturlar..
yetişkinlere de süslü kelimelerle donatıp dayattıkları inançlar akımlar pazarlanır.
pazarlanır cunku pazarlayanlar daha kapsamlı projelerin ,olaya tamamen duygusal yaklasan güruhun kalemleridir.
Bir masal bu…
Geçenlerde buldum sararmış bir kağıda yazılmış, pek okunaklı değildi. Ağlamıştı yazan belli ki, öyle olmasa neden mürekkepi dağılsın ?
“Bir kız yaşarmış, şehrin birinde. Şehir de şehir hani, güzelliğine kelime bulmak zor…
Bir de çocuk varmış, aynı şehrin bir köşesinde.
Aynı şehirdelermiş senelerdir, aynı havayı solumuşlar, aynı yollarda yürümüşler, aynı insanlarla konuşmuşlar belki de aynı anda aynı şarkıları söyleyip başkaları için ağlamışlar…
Kızla çocuk karşılaşmış bir gün, kız görmemiş önce. Sonra farketmiş o’nu. Öylesine kalmış, sadece bir çift göz uğruna neleri göze almış.
Çocukta sevmiş, sevmese neden peşinden gitsin ki kızın.
Sonrası işte “aşk” denilen o şey…
Kız mutluymuş, çok mutluymuş. Seviyorum o’nu diyormuş , çok seviyorum. Kimseyi sevmediğim gibi seviyorum.işte “o” geldi sonunda.
Çocukta mutluymuş, ya da öyle görünüyormuş…
Gitmiş sonra çocuk başka bir şehre,” seni hiç bırakmıycam” demiş, söz vermiş kıza.
Sonra bir gün,
-"Sevmek yeterli değil "demiş çocuk
+"seni çok seviyorum"demiş kız
-"sevmek yetmiyor" demiş çocuk
+"gitme" demiş kız
Çocuk cevap vermemiş, bırakıp gitmiş kızı.kız öylesine arkasından bakmış, sadece bakmış.
+"gitme" demiş bir kez daha. Ama çocuk duymamış…
Bu son gidişiymiş çocuğun bir daha hiç dönmemiş.
Sevmek yetmiyormuş, öğretmişler kıza. Hele ki canından çok sevmek çok tehlikeliymiş, olmamalıymış böyle bir şey.
Sonra şarkılar küsmüş…sevdiği şehre yabancı olmuş kız. Güneşi beklemiş doğsun diye , güneş hiç doğmamış. Kız ağlamış, çok ağlamış. O kadar ağlamış ki çok sevdiği şehrin boğazı bile kabul etmemiş gözyaşlarını.
"yeter ağlama demiş boğaz, sevmiyor seni o gitti işte seni bırakıp gitti"
Sevmiyormuş beni, hiç sevmemiş.
Sonra düşlerini unutmuş kız, hatıralarını yakmış.
Bir tek kalbi kalmış geriye o nu da yakamaz ya…"
Her masal mutlu sonla bitecek değil ya? Bu masal da böyle bitmiş işte.
Yorgun, kırgın, aşık…
Onlar muradına erememiş kimse de kerevetlerine falan çıkmamış. Gökten üç elma falan da düştüğü yokmuş.
Yalanmış masallar, hepsi uydurmacaymış.
Can Dündar'ın Kırmızı Bisiklet isimli kitabında anlattığı şekliyle masallar 17.yy da fransa'da anlatılan pornografik hikayelerin sansürlenmiş hali
Alice harikalar diyarın yazarı 19 yy da yaşamış bir ingiliz matematikçi ve küçük kızlara ilgi duyan bir sapık... Çalıştığı üniversitenin dekanının küçük kızına tutulmuş ve onu üniversitenin gölünde sandal gezilerine çıkararak ona hikayeler anlatmaya başlamış. işte Alice'in harikalar diyarında ki masallarıda bu hikayelerden çıkmış. Alis yaşı ilerleyip genç bir kız olduğunda harikalar diyarının pislikler diyarı olduğunu anladığında da intihar etmiş...
Sadece Alis mi ? Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler , Uyuyan Güzel, Külkedisi, Çizmeli Kedi, Kırmızı Başlıklı Kız ve tanıdığımız bir çok masal kahramanı 17. yy da Fransa' da halk arasında anlatılan pornografik öykülerden sansürlenerek bize ulaşmış... Uyuyan güzeli yüzyıllık uykusundan sanıldığı gibi yakışıklı bir prens değil... Evli bir adam öperek değil tecavüz ederek uyandırıyormuş...ve benzer bir çok güzellikler arkasında saklanmış gerçekler... Masallar bataklığın gülleştirilmiş şekli
abartıldığında hayal kırıklığına neden olan bişey bu masal. çocukken anlatılır hep, hep mutlu sonla biter masallar. hayattaysa öyle olmaz hep, hatta mutlu sonları yakalamak baya zordur. o yüzden işte, çocukları o mutlu sonlara çok fazla alıştırmamak gerekir.
masal içinde masal bu.. ve bu sefer her zamankinden farklı olarak geçmişten gelmeyen. yani ne develer tellal iken ne de ben annenin beşiğini sallar iken. yıllar sonrasından..
çok güzel, tatlı bir ev varmış en güzel şehrin en güzel yerinde. içi dışı mutlulukla kaplı, küçük ama alabildiğine sevgi dolu bir ev. iki kişi yaşarmış bu evde, sen ve ben..
çikolata duvarlar arasında, geceden ve yıldızlardan oluşan tavanın altında, çiçeklerden oluşmuş yumuşacık mis kokulu yataklarında uzanmış uyumaya çalışıyorlarmış sen ve ben. ama uyku alemine yollanamıyorlarmış bir türlü.. sen, "bana bir masal anlatır mısın ben?" demiş. ve ben anlatmaya başlamış kalbinden geldiğince. acemiymiş ben biraz babasından hiç masal dinlemediği için.. ama masal gözlerine bakarken sen'in her şey masal gibi geliyormuş zaten ben'e.
dedim ya, kalbinden geldiğince, anlatmaya başlamış yıllar öncesine ait bir masalı. yine onlarınki kadar sevgi dolu bir masal. uzun yıllar süren..
eski ben ve eski sen'in masalıymış bu, şimdi ben'in sen'in uyuması için ona sımsıkı sarılıp anlattığı masal.. sen'in yüzünde masum bir tebessüm bırakan masal.. huzurla uyutan.. ve ben'e masal gibi bir hayat yaşatan sen..