türk telekom izmir 2010 da finale kadar gelip hırvat rakibine yenilerek ikici olmuştur. ama bu alanda ülkemizin bi başarısı olmadığını bilmemiz bu sonuçla göğsüüzün kabarmasını hatta arş-ı alaya teğet geçmesine sebebiyet vermiştir.
gün itibariyle türk telekom izmir cup-atp'de final oynamayı garantilemiş, başarılarına bir yenisini daha eklemiş milli raket.
haydi şampiyonluk gelsin.
banja luka challenger 2010'da şampiyon olup 102. sıraya yükselen ve önümüzdeki hafta izmir'de izmir cup'ta boy gösterecek olan tenisçimiz. o zaman ne yapıyoruz, maçları kaçırmıyoruz.
1 numaralı seribaşı olarak katıldığı us open elemelerinin ilk maçında yenilerek maalesef ana tabloya katılamamıştır. wimbledon da 2. tur gördükten sonra böyle olmamalıydı, sanırım istikrar mevzusu türk sporunun kronik bir sorunu.
bundan böyle ön eleme oynamayacak ve ana tablo maçlarına daha dinç bir şekilde çıkabilecek. kura şansı da yaver giderse daha önce ikinci tura çıktığı us open da daha yukarılara çıkabilir. hızlı zeminlerde başarı oranı artan marsel için en hızlı kortların olduğu us open ciddi bir sıçrama yapabilmek için önemli bir turnuva olacak.
wimbledon'da ikinci turda elendikten sonra, Braunschweig Challenger'da mücadele ediyor. 9 numaralı seri başı olarak yer aldığı ana tabloda, arjantinli gaston gaudio ile oynadığı ilk tur maçını 6-4 ve 6-3 lük setlerle kazanarak ikinci tura yükseldi. 01 temmuz 2010 da oynayacağı ikinci turdaki rakibi fransız raket oliver patience. kolayca geçebileceği bir rakip. yarı finale kadar yolu açık görünüyor. takipçiniz...
edit: 7-6 ve 6-2 yenildi marsel. toprak kortta beklentimiz düşük olacak bundan böyle kendisinden. yine de sağlık olsun...
wimbledon 2010'da ikinci turda elenmiştir.
canı saolsun, büyük bi keyif yaşattı bizlere.
gelelim sadede. yani marsel'in yeteneklerine ve ileride grand slamlerde en azından bi çeyrek final görüp göremeyeceğine.
marsel bi kere sert kort oyuncusu. bu sebeple toprakta işi zor. sonra deneyim ve istikrar sorunu var ki bunlar zamanla olacak. ama biraz zor gibi.
büyük oyuncular küçük yaşlarda grand slam kazanabiliyor. wimbledon'u boris becker 17 yaşında, martina hingis 16 yaşında kazanarak tarihe geçtiler. ama buradaki aslolan durum bu ve diğer oyuncular bu büyük turnuvaların junior bazında da düzenlenen şampiyonluklarında oynadıkları ve kazandıkları. 9-10 yaşlarında bu turnuvada boy gösteriyor bu çocuklar. bunun ardında 14-15 yaşında profesyonel olup atp-wta turnuvalarına katılıyorlar. her şey çoook önceden başlıyor yani, organizasyon ile. marsel bu açıdan dezavantajlı. o 22-23'lü yaşlarında grand slamlerde boy göstermeye başladı ki bu handikap. şimdi de o bunu yaşamakta. yani durum "sen giderken biz dönüyorduk" durumu.
fakat yine ben umutluyum. bu iyi bir başlangıç, hem marsel hem türk tenisi için.
şimdilik türk tenisi demek bile umut verici.
Winbledon'da ana tabloya kalarak bir ilki gerçekleştirmiş türk tenisçisidir. 2. Turda wimbledon'un 31, dünyanın 38 numaralı tenisçisi Rumen Victor hanescu ile servisleri saymazsak birebir oyun çıkarmıştır hatta line cross (ralli) lerde üstünlük bile sağlamasına rağmen servis oyunları'nda hanescunun üstün performansı ile 2-1 yenilerek wimbledon'a veda etmiştir. Seneye 3. Tur'u bekliyoruz kendisinden. Amerika açıkta da bol şans diliyoruz.
2-0 geriye düşmesinden sonra maçını izlemeyi bıraktığım maçı 3-2 kazandığını öğrenince hayli utandığım birçoğumuza tenisin güzelliğini bi kez daha anlatan türk olabilmiş türk sporcu.. tebrik ediyouz başarılarının devamını diliyoruz..
teniste bize ilkleri yaşatan, helal olsun dediğimiz tenisçi.
türk değilmiş, bilmem neymiş. sanki bu ülke türk olanlardan çok medet görmüştür. ne fark eder özbek olması. yani özbekler türk değil midir? olmasa ne yazar. adam çıkmış aslanlar gibi oynamış, bir türkün de bu sporu yapabilecğeini dünyaya kanıtlamış, biz hala b.k atmakla meşgulüz. lütfen alkışlayalım ve başarılarının devamını dileyelim.
gururlanmamıza sebebiyet veren milli tenisçi . ayrıca dün kazandığı karşılaşmadan sonra buraya katılan ilk türk sporcu olmasına dair duyguları sorulduğunda " ne mutlu türküm diyene " diyerek cevap vermiştir . yani mesele yabancı ülke kökeni değildir , mesele türklüğü yaşamak ve hissetmektir .
Türkiye'ye bugün itibariyle ender olarak rastlayabileceiğimiz bir gurur yaşatan sporcudur.
Türk milleti olarak, spocularımız da dahil, herşeyi en son an'a bırakmanın, sonradan geri dönüşlerin hastasıyız, bu kesinlikle doğru bir tespit!
"ATP Erkekler DÜnya Sıralaması"nın 118 numarası tenisçimiz Marsel ilhan, aynı klasmanın 108 numarası ve Marsel'den tam 8 yaş daha büyük olan Brezilyalı tenisçi Marcus Daniel ile yaptığı Wimbledon ana tablodaki ilk tur karşılaşmasını 3-2 kazandı. ilk seti "tie-break" ile 7-6 kaybeden Marsel ilhan, ikinci seti de 6-4 yitirdikten sonra, üçüncü seti 6-2 kazandı ve morallendi. Sonraki iki seti de 6-3 ve 6-1 kazanan tenisçimiz,bir "grandslam"de ana tabloya kalan ilk Türk Tenisçi olmakla kalmadı, aynı zamanda ilk kez ikinci tura da yükseldi. Bu başarısından dolayı, senelerdir sponsor bulmakta güçlük çeken bir sporcu olduğunu, türkiye'de bireysel sporlarda destek bulmanın -hele ki tenis gibi ülkemizde başarı geleneği olmayan bir dalda- çok zor olduğu Türkiye'de , Marsel'in bize yaşattığı bu gurur için ne kadar teşekkür etsek azdır. ilk kez bir grandslam karşılaşmasında skorbord'da "TUR" kodlu ulustan bir sporcuyu görmek, olağanüstü mutlu eden bir olaydı. * Hele ki ilk iki seti kaybettiğini gördükten sonra, maçı izlemekten vazgeçen ben, sonradan 3-2 Marsel'in kazandığını duyunca, gerçekten çok şaşırdım, çünkü hişç beklemiyordum o noktadan sonra maçın döneceğini, hiç umudum yoktu.
Marsel ilhan, ikinci turda 31 numaralı seribaşı Rumen Victor Hanescu ile karşılaşacak. Hanescu,ilk turda Rus Andrey Kuznetsov'u 6-7, 7-6, 6-3, 1-6 ve 7-5'lik setlerle 3-2 yendi.
Marsel'in 2.turdaki işi çok daha zor ama yensin ya da yenilsin, buraya kadar gelmesi bile oldukça başarılı ve kutlanması gereken bir olaydır. Ülkemizin, federasyonun, yetkili bütün kişi ve kurumların deyim yerindeyse üzerine titremesi gereken bu daha 23 yaşındaki, gelecek vaad eden, gencecik adama hak ettiği desteği vermesi, bugünden sonra daha da fazla önem kazanmıştır.
