dini inancı kimseyi ilgilendirmemekle birlikte, beynini kullanabilen, konuşabilen insan.
şöyle bir röportajı da var.
--spoiler--
Amerika'nın bir numaralı Persona-non-gratası, gittikçe büyüyen tartışmalı şöhretiyle adını aldığı Marilyn Monroe'yu da, soyadını aldığı Charles Manson'ı da gölgede bırakıyor. 1996 tarihli "Antichrist Superstar" albümüyle koparttığı fırtınaları üç yıl önceki "Mechanical Animals"la iyice şiddetlendiren Marilyn Manson, bugünlerde "Holy Wood (In the Shadow of the Valley of Death)" albümüyle tekrar gündemde. Yeni Dünya'daki Hıristiyan sağın Columbine katliamından sorumlu tuttuğu ve susturmaya çalıştığı sanatçıyla Londra'da görüştük.
Onu 666 numaralı odada bulacağımı düşünmüştüm. Değil mi ama şeytanın gösteri dünyasındaki en yakın arkadaşına başka hangi oda yaraşırdı? Heyhat, resepsiyonist kadın, hem de "Tanrı yardımcın olsun" dercesine acıyan bir bakışla, 912 numaralı kapıyı tıklatmam gerektiğini söylüyor. Biraz şaşırdığım kesin. Üstelik henüz habersizim; Londra'nın sosyetik Mayfair semtinde, Hyde Park'la Green Park'ın buluştuğu dar sokakta yükselen Metropolitan Hotel'in dokuzuncu katında Marilyn Manson'la tanıştığımda çok daha şaşıracağım. Kapıyı kendi açıyor. Perdeleri sımsıkı kapalı, gün ışığına yasaklanmış, sadece birkaç mumun aydınlattığı odaya da bizzat Manson tarafından buyur ediliyorum. Alamet-i farikası sayılan garip lensleri ardından gözlerimin içine bakarak elimi sıkıyor. Tüysıklet cüssesinden beklenmeyecek derecede sağlam, kötü şöhretinden beklenmeyecek derecede sıcak bir el sıkış bu. Ve bembeyaz makyajlı androjen yüzünün vişne çürüğü dudaklarıyla gülümsüyor. şeytani değil, dostça gülümsüyor. Portakal rengi kazağımla odayı mumlardan daha iyi aydınlattığıma dair sürpriz bir espri patlattığındaysa, birlikte gülüyoruz. Utangaç bir ses tonuyla, fısıldar gibi konuşuyor. Ne kadar nazik olduğunu anlamak için fazla konuşmasına da gerek yok. Biliyorum, asla inanmayacaksınız ama çok, hatta haddinden fazla kibar ve uysal biri. Sohbetimize başlamadan önce ne içeceğimi öğrenmek istiyor. Mini bardan iki kutu Diet Cola getirirken, ilk soruyu kendime sormadan edemiyorum: Acaba bütün satanistler böyle cana yakın mı?
Beni gerçekten şaşırttığınızın farkında olmalısınız.
Evet. Ama şaşırmaya mecbur değilsin. Baltam yok. Kelleni kopartmak gibi bir niyetim de. Gazeteci diye karşıma geçen moronlara pek benzemiyorsun. O bakımdan sen de beni şaşırttın. Bak, Türkiye'ye hiç gitmedim, orada kaç hayranım olduğunu bilmiyorum ve insanların anlatacağım şeyleri umursayıp umursamayacağından zerre emin değilim. Yine de bu söyleşiyi yapmak ilginç bir tecrübe. Öyleyse devam edelim.
Herkes Marilyn Manson için bir şeyler diyor. Ya siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Düşüncelere sahip olmaktan korkmayan, başkalarını da düşüncelere sahip olmaya zorlayan biri. Bir düşünce teröristi. Zaten bu yüzden Amerika'daki muhafazakar sağ kanadın ve fanatik dincilerin boy hedefiyim. Çünkü düşünce onları korkutuyor. Bireye tahammülleri yok. Düşünen bir bireyden ürkütücü gerçekleri, ne kadar ikiyüzlü olduklarını duymak istemiyorlar. Yol açmakla suçlandığım Columbine katliamı ertesi bunu çok daha iyi anladım.
Söyleşimizi ayarlayan menajeriniz Columbine'dan bahsetmemi yasaklamıştı. Şimdi konuyu siz açıyorsunuz.
Menajerime aldırma. Aldırmayacaktın da. Defalarca tembihlenmiş olsan bile, mutlaka konuyu açacaktın. Ben daha erken davranıp seni kendi oyununda alt etmiş oldum. Gerçek şu ki, bu mesele fazla uzadı. iki geri zekalı (Dylan Klebold ve Eric Harris) gitti, hiçbir sebep yokken önce 12 okul arkadaşını ve bir öğretmenini, sonra da kendilerini öldürdü. ikisi de beyaz, orta sınıfa mensup, görünüşte sorunsuz, hatta mükemmel çocuklardı. işte Amerika bunu kabullenemedi. Yaptıkları iş bugünün Amerikası hakkında gündeme ağır sorular getirecekti, ama kimse o soruları cevaplayacak cesarete sahip değildi. Kimse suçu serbestçe erişilebilen silahlar ve bozuk aile yapısına atmaya hazır değildi. Sonuçta bir günah keçisi arandı ve parmaklar bana uzatıldı.
Üstelik o ikisi hayranınız olmadığı halde.
Ben kolay hedeftim, çünkü öyle bir katliamı yapabilecek, yapmasa da yol açabilecek birine benziyordum. O yüzden yığınla yalan söylendi. iddiaların aksine Klebold ve Harris beyaz makyajlı değildi, benim t-shirtlerimi giymiyordu, hayranım bile değildi. Onlar KMFDM ve Rammstein dinliyordu. Aslında bu önemsiz. Eğer o gençler silah taşıyacak kadar yetişkin sayılıyorsa, silahlarıyla yaptıkları katliamdan sorumlu tutulacak kadar da yetişkin sayılmalı. Ebeveynler çocuklarını dinlemiyorsa, onların dikkat çekmek için başvurdukları vahşi saçmalıklara şaşırmamalı. Ve medya... Medya insanlara "Sıradan bir canlı olacağına, şöhretli bir ölü ol" mesajı veriyorsa, 15 kişinin ölümünden payına düşen sorumluluğu almalı. Suçu bana, benim müziğime yüklemek, tam bir komedi.
Ezelden beri müzik ve şiddet arasında bağ kurulmaya çalışılıyor. Öyle bir bağ, incecik bile olsa, hiç mi yok?
Asla! Şiddetin faturasını alakasız şeylere çıkaramazsınız. Sebebi çok daha derinlerde. Yeryüzüne şiddeti getiren ilk insanın soğuk kanlı cinayeti için rocknrolla, sinemaya ve kitaplara ihtiyacı yoktu. Kardeşinin beynini dağıtırken Kabilin tek motivasyonu, doğasındaki şiddet eğilimiydi. şiddet ve vahşet yeni keşfedilen şeyler değil, hep vardılar. Oranları artmadı, yalnızca tele vize edilir oldular. isa'nın çarmıha gerilişi ya da Amerikan iç savaşını televizyonlarda izleseydik, bugünkü tartışmalar çok daha farklı olurdu.
Columbine katliamı sizi bir birey olarak nasıl etkiledi?
Çok üzüldüm. Çok çok üzüldüm. Canavar değilim. Aslına bakarsan, anlatamayacağım kadar duygusal biriyim. Ağlamaktan da çekinmem. Eğer öfke ve nefreti biliyorsanız, karşı uçtaki duygulara da yabancı olamazsınız.
Columbine ertesi üç ay evden çıkmadığınız doğru mu?
Ölüm tehditleri yüzünden turnemin kalan konserlerini iptal etmiştim. Kendim kadar hayranlarımın güvenliğinden de endişe duyuyordum. Ayrıca bütün kapılar suratıma kapanıyordu. Ben de eve sığındım. O üç aylık süre boyunca bir yandan "Holy Wood" albümümdeki parçaları yazdım, diğer yandan da aynı adlı romanımı tamamladım. Sonra düşündüm; ya oturup düzülmeyi bekleyecektim, ya da çıkıp herkesin dişlerini dökecektim. Cazip olan ikincisiydi tabii. imdi "Holy Wood (In The Shadow of the Valley of Death)"le koca bir ...tir çekiyorum dünyaya!
Bırakalım albümü insanlar çözsün, iyi olup olmadığına onlar karar versin. Dilerseniz başka konulara geçelim. Mesela Trent Reznor'la barışmanıza.
Trent'le darılmış olmamıza hayret ediyorum. Ona çok şey borçluyum. Beni keşfeden oydu. ilk üç albüme prodüktörlük yapan da. Hala onun Nothing Records'una bağlıyım. O dönem Marilyn Manson'ın Nine Inch Nails'den daha çok satmasına bozulmuştu sanırım. Neyse, olay kapandı. Geçen Mayıs barıştık. Ben Robert Hales'le ortaklaşa NIN singleı "Starsuckers, Inc."in videosunu çekmiştim. Sonra Madison Square Garden'daki konserlerine de konuk oldum.
Ya Eminem'le kurduğunuz dostluk?
Eminem sıkı herif. Onun "The Way I Am" klibinde gözüktüm. Ne var ki, yaptıklarını her zaman onayladığımı ve dost olduğumuzu söyleyemem. Eşcinsellerden gerçekten tiksindiğini ya da annesinin ırzına geçmekten gerçekten keyif alacağını da sanmıyorum ya, neyse. Her şeye rağmen, Eminem çok önemli, saygı duyulması gereken biri. Söylemekten çekinmediği kendi düşünceleri var. Sevin, sevmeyin, yaşamasına izin vermek zorundasınız. Çünkü dünyanın düşündüğünü söyleyen insanlara ihtiyacı var.
Bugünlerde kimleri dinliyorsunuz?
Müzik adına berbat bir dönem yaşıyoruz. Kimsenin söyleyecek fazla şeyi olmadığından şarkı sözleri bomboş. Fazlaca prova yapılmış ürünler geziyor ortada. Queens of the Stone Age'i seviyorum. Onların geçen akşamki The Garage konserine de gittim. Bir de Godhead var. Sahibi olduğum Posthuman Records'a bağlılar, yeni albümleri "2000 Years of Human Error"un executive prodüktörüyüm, albümdeki iki parçaya da vokal yaptım. Burada utanmazca onların reklamını yaptığımı düşünüyorsan haklısın, aynen öyle yapıyorum. Çok iyiler ve bunu hak ediyorlar.
Korn, Limp Bizkit ve Slipknot'la Marilyn Manson'ı kıyaslar mısınız?
Kızgınlar ama sebebinden fazla emin değiller. Kızgın ve popülistler. Öfkeleri iyi planlanmış, plak şirketlerince -hadi yaratılmış demeyeyim de- iyi yönlendirilmiş. Benimse kızgın olmak için gerçek sebeplerim var ve onlar üzerinde yoğunlaşıyorum. Aksi taktirde ne anlamı var?
Satanist olduğunuzu gizlemiyorsunuz. aka olsun diye sormuyorum; şeytanla aranız nasıl?
Şeytan, tarihteki ilk asiydi. Yine de yeryüzündeki tüm kötülükleri ona yıkmak haksızlık. Bence beyazdan daha beyaz geçinenler, şeytandan daha şeytan. Bilhassa fanatik dinciler. Ben Satanizmin sözcüsü değilim, hiç olmadım. Satanizm, inandığım bütünün bir parçası. Dr. Seuss, Dr. Hook, Nietzsche ve incil'le birlikte. Nihayetinde ben de sıradan bir ölümlüyüm.
O halde sıradan bir gününüz nasıl geçiyor?
Çalışarak. Uyanır uyanmaz çalışmaya başlıyorum. Ne olduğu önemli değil. Müzik, video, öykü, roman, resim, hiç fark etmez. Hayal gücüm sürekli meşgul. Aynı anda birden fazla şeyi hayal edip birden fazla şey üzerinde çalışabilirim. Çalışmadığım zamanlarda nişanlım Rose'la (aktrist Rose McGowan) beraberim. Köpeklerim Bug ve Festera tapıyorum. Onlarla boğuşmak çok eğlenceli ve rahatlatıcı. Anne-babama çok düşkünüm. Fırsat buldukça onları ziyaret ediyorum. şüphesiz okuyor ve düşünüyorum.
David Lynch'in "Lost Highway"inde bir porno yıldızı olarak gözükmüştünüz. Tekrar sinemaya dönecek misiniz?
istiyorum ama oyuncu değil, yönetmen olarak. Yönetmenlik bana daha uygun. Şilili yönetmen Alexandro Jodorowskyden etkilenerek "Holy Wood" adlı senaryoyu yazmıştım. Johnny Depp de kadroda yer almayı kabul etmişti. Çekilecek film, bir bakıma Jodorowsky'nin "Holy Blood" adıyla da bilinen "Holy Mountain and Santa Sangre" filminin devamı olacaktı. Ama bağımsızlar dahil hiçbir şirket çekmeye yanaşmadı. Bir yıllık uğraştan sonra pes ettim. Kabul etmem gerekiyor ki, din, politika ve şiddet üçgenine fazla dalmış bir senaryoydu. Sonra o senaryoyu romana dönüştürdüm. Neyse, Jodorowsky'yle iyi arkadaş olduk. 15 yıldır elinde tuttuğu "Able Cain" adlı senaryoya bana önerdi. Kendi çekmek istemiyormuş. Henüz kesin bir şey söylemek için erken.
Yıllar önce Debbie Harry, Malcolm McLaren ve Red Hot Chili Peppers gibi isimlerle röportajlar yapmıştınız. Gazeteciliğe dönmek ister miydiniz?
O işten nefret ettim. Tek kelimeyle, nefret!
Bugüne dek yaptığınız en kötü şey neydi?
Medyaya sorarsanız, 15 kişiyi öldürmek. Bir de kendi kendime blow-job vermek için birkaç kaburga kemiğimi çıkarttırdığım söylenmişti. Ekleyecek bir şeyim yok.
Gün gelip insanların sizi anlayacağı konusunda ümitli misiniz?
Amerika, çocuklarının kanıyla sarhoş. Timsah gözyaşları akıtılıyor, o gözyaşları da dolar banknotlarıyla siliniyor. Bu Amerikan Kabusu. Değişmek zorunda. insanlar beni anlamak zorunda. Ümitliyim elbette. Er ya da geç anlayacaklar.
Son olarak; her fırsatta düşmanlarından ve ölümden korkmadığınızı söylüyorsunuz. Peki gerçekten korktuğunuz bir şey var mı?
Akrepler!
Lobide resepsiyonist kadınla göz göze geliyoruz. Gülerek selam veriyor, iyi günler diliyorum. Eh, şaşırma sırası onda. Çok isterdim ama durup ona 912 numaradaki adamın öteki yüzünü anlatacak zamanım yok. Hızlı adımlarla Piccadilly'ye doğru yürürken ansızın aklıma takılıyor: Acaba 666 numarada kim kalıyordur.
--spoiler--
gerçek adı brian warner. marilyn manson adını ise iki büyük ikondan aldı , Marilyn Monroe ve ünlü yönetmen Roman Polanskinin karısı Sharon Tatei katleden Manson ailesinin lideri, seri katil Charles Manson.
ucube gibi görünsede aslında içindeki çocuğu yatıştırmaya ve iyileştirmeye çalışan bir insandan fazlası olmayan biri. oldukça tutucu bir ortamda doğdu ve büyüdü büyümeye çalıştı.o kadar ufak tefekti ki neredeyse her gün diğer çocuklar tarafından hırpalanıyordu. 8 yaşındayken komşusu tarafından diğer zamanlarda dedesi tarafından tacize uğradı. tacizlerin boyutunu bilmiyoruz. bunların yanında okuduğu katolik okuldaki baskılarla din üzerine eğitiliyordu. çocukken taciz edilmek sürekli baskı ve dayak kabul görmemek dışlanmak zayıf biri olmak. bütün bunların ağırlığının çıkış noktası müzik yapmak ve bu hayat tarzını tercih etmekti.
kendisi bununla ilgili "Eğer o zaman müziği keşfetmeseydim şimdiki dururumum çok daha farklı olurdu ve büyük ihtimalle çok daha karanlık. Jeffrey Damher ve Richard Ramirez gibi seri katillerin yaşamlarını okudum ve onları anlayabiliyorum. Onların nereden geldiklerini ve ne yaşadıklarını anlıyorum ve aramızdaki fark benim bir dereceye kadar kendimi ifade edecek bir çıkış yolu bulmuş olmamadan başka birşey değil. Onlar bunu yapamadılar. Belki de yaptığımız tek şey bir yardim ve ilgi çağrısıdır yalnızca, tek fark ise bu çağrının aldığı biçim." demiştir.
saddam hüseyini öldürmektense, ona daha büyük bir ceza vermeyi isterdim. mesela mc donaldsda bir is vermek! şeklinde sağlam cümleleri ve aforizmaları olan "şeytana tapmıyorum çünkü şeytan yok eğer olsaydı o bana tapardı çünkü ben ondan daha iyiyim" diyebilecek kadar da küçükken aldığı yaraları öfkeyle dışa vuran bir adamdır. marjinal olmak için boktan makyajlar yapması berbat birşey müziğini de pek beğenmiyorum ama sözlerini ve sweet dreams yorumunu bayılarak dinliyor ve okuyoruz. kendine iyi bak manson hadi selametle.
son yüzyılda, antichrist müzik ekolündeki en çok ses getiren sanatçılardan biri olmuştur. her ne kadar dış görünüşüne bakılıp, yıkıcı, vurucu ve itici bir karakteri olduğu sanılsa da özünde duygusal biri olduğu kanısındayım. mesela şöyle şaheser niteliğinde çok duygusal şarkıları da vardır; (bkz: http://www.youtube.com/watch?v=87clhcvQ99Y)
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=LiO-I5kjmIU)
Kendi adını taşıyan Marilyn Manson müzik grubunun kurucusudur. David Lynch'in Kayıp Otoban filminde, Asia Argento'nun Aldatan Yürek filminde ve Diriliş: Vampir Avcısı adlı filmde rol aldı. Aynı zamanda yazar olan Manson kendi hayatını anlattığı ve içinde kendi tasarımlarının da bulunduğu ''The Long Hard Road Out of Hell'' adlı kitabı kaleme almıştır. Resime de ilgisi olan Manson 1999'da çizmeye başlamıştır.
the nobodies şarkısının solosunu dinliyordum. gitar eşliğinde söylüyordu abimiz. ben de kulaklığı takmış dinliyordum yüksek sesle. birden brütal'i bir verdi ve ben kulaklığımı kırdım. o kısımda bağıracağını bilmiyordum..
5-6 yıllık bir '24 saat dinleme' halinden sonra iki yıl ara verdiğim, iki gündür yeniden tüm şarkılarını baştan sona dinlemeye başladığım insan. özlemişim lan seni, harbiden. çok sağlam ritimleri var şarkılarının, bir bu bi de rammstein yaptıkları şey müzikten bambaşka bir şey, diğer sanatçılarla aynı statüye konulamazlar.
2000'lerin başından beri ses ve imaj olarak sürekli deforme halinde olan şarkıcı.born villain albümüyle bir nebze toparlandı ancak sanırsam yaşın ve paranın vermiş olduğu rehavet yüzünden eski karakterinden çok çok uzakta artık.