Çengelli iğne ile tutturulmuş sözcükler zihnime, ezberim hep güçlüydü, unutkanlık belam olana kadar. Temizliğe gelen kadın kapı önüne bir sinirle attığım kâğıtları çöpçülere emanet etmiş. Cümlelerim büyük bir gürültüyle çıkıp gittiler sokağımdan. Ne senle ilgiliydi yazılanlar ne bir anıydı, ne bir deneme. Sıcak bir mayıs akşamı vedasıydı şehrime. isyankâr olan parmaklarımdı, klavye sadece araçtı, kullandım. Kimseyi alet edemezdim suçlarıma; cesaretim yoktu. Suç ortağımdı kelimelerim.
Boynumdan belime doğru inen harareti limonataya nane katarak azalttım, en sevdiğim pembe geceliğimle kendimi şımarttım. Böbreklerim yırtılır, ciğerlerim paramparça. Güllerin sesi kulaklarımda, bülbül mis kokar. Zehir gibi yaşlar iner, belimin ağrısı daha fazla oturtmaz. Uzanırım yatağıma ve ilham perisi dalga geçer benimle. Aklıma sokar en ışıltılı, en şaşalı kelimeleri.
Uçurtmalarım var benim; kırmızıya boyalı, beyaz puantiyeli. Odamda uçar ben uyurken, gözlerimi açtığımda kuyruğu dolanır boynuma. Yerdeki minderde oturmaktan yorulmayan bir ayıcığım var; hermes. Gözleri melul melul bakar belli özlediği biri var. Masamın üzeri darmadağın, "bildik kız odası işte ıvır zıvır dolu!" der annem hep. Kavga etmez benimle, "topla!" demez. Dağınıklığımla sever beni.
Aradığımı bulamadığımda cevap vermez o ayrı.
Sıkın olduğundan içim oyalamak içindi hepsi, deneme falan değil bu yazdığım. Zamanla dalga geçiyorum, o inatlaştıkça benimle. Sonra " ne suçu var?" diyor biri; kavga ediyorum, sinirlenince bisikletime binip, denizi izliyorum. Vapurlar geçiyor uzaklardan, birine atlayıp gidiyorum akşamüzeri, kızgınım sevgilime, havalar bunaltıyor siz de gelmeyin üzerime boğuluyorum.
Yollardan kar çabucak kalkmıştı, tabi belediye işçilerinin payı bunda büyüktü. Kahramanım artık eski yorganlar kadar iyi ısıtmayan elyaf yorganını bile üzerinden atamazken ne günahları sıyırıp atardı gamsız insanlar. "hayat bu işte!" sözünü sevmez, dünyanın kötülere ait olduğunu kabullenmezdi. Ölü toprağı değildi ya üzerindeki elbet kalkma kudretini bulurdu kendine ama biraz mayışsın, ona da hakkı var değil mi?
Hayatının patronu olabilecekti ölene kadar, ne tanıdık yerlerde dayısı vardı ne de mısır' da miras bırakabilecek bir halası. Umudunu lotolara bağlamıştı bir dönem, aynı satırda üç bile bilememişti. Piyango bileti satan adam arkadaşıydı, sanki ikramiye çıkacak bileti biliyormuş gibi arkadaşından hep bir kıyak beklerdi. Kimden bir büyüklük görmüştü ki ondan görecekti.
Dut ağaçlarının altından geçerken bahçe sahiplerine küfrederdi. incirden düşünce sakat kalacağı hurafesine inanırdı. Eriklerin erken açmasına sevinir, kirazı iştahla bekler, yeşil ve kırmızının uyumunu severdi.
Çileği hep ağaçta yetişir sanırdı, cahildi. Rahatsızlığının ne olduğunu hiç bilmedi, kendisinin doktoruydu. Bünyesinde ne çok meslek barındırmıştı, kalabalıktı. işte bu yüzden ölüme de kalabalık gidecekti.
Güneşli günlerde pencereyi açmazdı, su şişesini başından ayırmaz, elinin altında hep atıştıracak kraker bırakırdı. Tartıya çıkmayalı uzun zaman olmuştu, zaten uğruna kilo alıp - verebileceği sevgilisi de yoktu. Posterlerini sinir harbi yaşadığı bir gece yırtıp atmıştı, eli kanamıştı ve o zaman kağıt kesiğini küçümsememesi gerektiğini öğrenmişti.
Severken kaybettiklerine ağıtlar yakmak en büyük becerisiydi, eski dönemlerde yaşasaydı bu işten iyi para kazanabilirdi. Şimdilik ağıtları kendineydi, ataklarının belirtisi acı sözcüklerle kendini üzer, iyileştirir, reçetesini yazardı.
bu sabah yine yer yer cumartesiydi!!
isteksiz bir uyanıs yada bi sıçrayıştı hayatta kalmaya yataktan kalkmak.savaştan çıkmış gibi yorgun ve düşünceliydim.yine yaşadığım ve dün yaşadığım ataktan sonra..gece, yine atak yapmıştı bana..ölümcül provaların sonuncusuydu.zihnimse bulanık.hasar tespiti yapıyordu caresiz,birazda sahipsiz dolaşırdı bu gibi günlerde.fiziksel bi hasaryoktu gözlerimin şişmesi ve kanlanmasından başka.belki de hep şiş ve kanlıydı gözlerim,şimdiye kadar kimsenin gözüne bakmamıstım, kimsede bana söylememişti bunu.o an onları bulabildim kusur olarak.birde ataklarla beynimde oluşan kara delikleri .yavas yavas benden eksilen şeylerin olduğunu anladım oraya doğru kayan.darmadağınıktı heryerim!!dün gece kalp krizi gecirmiştim.oysa ben hala sağdım ve nefes alıyordum.o kalpte biri kalp krizi gecirmişti..o dahada üzerdi beni..herkimse benden daha çok yaşamalıydı.ikinci kez kaybetmeyi kaldıramazdım ordan birini
dün gece hayat birkez daha yoklama almıştı benim yokluğa el kaldırmamla.sonrasında yoktan bir buradayımla doğurmustum sanki kendimi!gecenin vakitsizce üzerime çökmesi ile birlikte ürperti içindeydim!korkak ve tedirgindim herzmanki ataklar gibi!!sanki kendimi izler olmuştum tavana asılmış bir başka benle.bölükpörçük,yarımyamalak benlere bir yenisini ekleyerek.varlık ve yokluk arasındaki mesafede tavanla yattığım yer arasındaki kadar yakınlaşmıştı birbirine.odada ki benlerden hangisinin var olduğunu hangisinin yok olduğunu kestiremezken bu benleri başka bir benin kaleme alacağı fikri o gece odada başkalarının da olduğu düşüncesini tetikliyordu.bu his üzerimdeki ürpertiyi katbekat arttırıp yerini dehşet ve şüpheye bırakmıstı.artık odada da karmakarısık hisler içiçe gecmişler hayatlar ve belli belirsiz korkular mevcuttu.varlık ve yokluğun birbirine karısması beni kendime yaklastırırken,kendimi hayattan uzaklasıtrır olmustu.gercek ve düş arasında biryerdeydim o gece.ve gece önceki gecelere göre şiddettini biraz daha arttırarak üzerime gelmeye devam ediyordu.yataktan kalkmaya çalıstığımda üzerimde diğer gecelerden ve yer yerde ölümden izler taşımaktaydım.ve sanki terleyerek bu izlerin yerlerini belirginleştiriyordum odada ki diğerlerine de inandırmak ister gibi.hatta sadece parcalanmnıs benlere değil yastığa yorganada inandırmaya çalışırmışcasına onlarıda unutmadan paylıyordum biraz az ve biraz çok olarak kara parçalarıına dağlara ovalara benzetiyordum..ölmenin adı koyuluyordu o gece ve ben kulağına terlemeyi fısıldıyordum ölümün.