bir millet, bir ulus için en tehlikeli şey nedir?
başka kültürleri benimseyerek kendi kadim kültürünü terkederek başkalaşmak, farklılaşmak ve yeni bir öz benimseme çabasıyla yitip gitmek...
aslını inkar,
başka asıllarda kimlik arayışına girmek...
bu yanılgılarla giriyoruz bu muhteşem güne.
bu yıl da gaflet, delalet ve hatta hıyanet içinde, ilkelerimizden ve benliğimizden fütursuzca sapmış bir şekilde giriyoruz bu anlamlı güne...
seneye belki biraz daha kayacağız çizgimizden, biraz daha araplaşıp, biraz daha genç sivil olacağız...
varlığımızı daha fazla paraya ve güce endeksleyip, bizi biz yapan değerlere biraz daha elveda diyeceğiz bir sonraki sene...
sonra bir sonraki sene, bir sonraki, bir sonraki...
bize "atasını unutan şerefsizler" diyerek başka yerleriyle gülecekler belki.
çünkü unutacağız,
unutacağız hasan tahsin'leri, fatma seher'leri...
unutacağız, 40 derece ateşler içinde yunan'ı kovalayan çılgın süvari fahrettin altay'ları...
unutacağız, sözünü tutamamanın utanışı ile şakağına dayadığı toplu smith wessonu ile hakka yürüyüp tümenini aşka getiren reşat çiğiltepe'yi...
sonra bir gün ankara'ya giderken polatlı girişindeki heykele bakıp utanacağız...
unutacağız zira özümüzü, kaybedeceğiz...
biz utanırken ve unutmuşluklara hayıflanırken belki de stadyumlarımızda risale-i nur dinletileri yapılacak 19 mayıs'larda, 30 ağustos'larda, 29 ekim'lerde...
o zaman kendimizden daha çok iğreneceğiz...
19 mayıs'ı türk'ün şanlı tarihi ile idrak edebilmeniz dileklerimle...