ahmet kaya'ya çatal, kaşık fırtalırken faşist bir türk gibi takılan ama kürt kültürü ve mücadelesi para etmeye başlayınca utanmadan bunun üzerinden nemalanmak için hiç de taraftarı olmadığı güneşi gördüm adında bir film çevirmiştir. ikinci bir husus bu şahsiyetin kaypaklığını ortaya koymaya yetecektir o da şudur; filmi tamamladıktan sonra akp'li bir kaç bakana göndermiş filmde sizi etkileyecek sakıncalı yerler varsa kırpabilirim demiştir.
velhasılı kelam eğer bu adam geçmişinde ahmet kaya'ya yaptığından pişman ve cidden kürtler için bir şey yapmak istiyorsa da çıkıp ahmet kaya'ya yaptığı saygısızlıktan dolayı utanç duyduğunu açıklamalıydı. ee böyle bir şey de yapmadığına göre tabanı kaygan asenasal mahlukat diyebiliriz adına.
97 yılında o dönemki müzik şirketi prestij'de çalışan bir ağabeyimizin anlattığına göre; hasan topaloğlu'nun albüm çıkarmak için kendine getirdiği murat göğebakan ve feridun düzağaç'ı görünce "işimiz gücümüz yok da elalemin topal, çirkin heriflerine albüm mü çıkaracağız yahu" diye tepki göstermiş, ardından bu iki sanatçının albümleri tutunca kendilerine krallar gibi bakmış şahsiyettir. paranın gözü kör olsun.
hepimizi got etmis adamdir. yillar once bana "mahsun kirmizigul bir film cekecek, oscar aday adayi olacak" deseler, "lan bi ****** git cay koy" derdim.
bir rivayete göre iç giyim mağazasında kendisine don satın alırken sorulan , -slip mi verelim' sorusuna , -yok ben kendim silerim cevabini vermiş kişilik .
mahsunun tırnağı olmaya and içmiş insanların olduğu kişi ..tırnak keratinden olur ..homo sapiensten değil .. ha mecaz-i mürsel yaptıysan da olmamış ..çünkü mecaz-i mürsel de kelimeden olur, özel isimden değil ..neyse gelelim esas konuya hacı..
sanatçı: sadece tek örnek .. Krzysztof Kieslowski- üç renk, dekalog vs vs .. lodz' da yönetmen olmuş..
yakışıklı: alain delon, hadi çakması cüneyt arkın ( cüreklibatur kardeş ) .. ulan yakışıklı budur ..yakışıklılık budur .. neresi yakışıklı tek kaş abinin .. bu kadar da şoven olmayın iki dakika ..
üretken: nikola tesla .. sinemadan veya müzikten yüz milyon tane veririm ama icat şampiyonu bu adam yeter sana..
halktan biri: "ben suşi yiyorum kebabp değil " diyen birini "halktan" diye savunmak .. yazmıyorum anlayın ..
kapaklı bir "kıskanılan": bunca akademiden olanaksız mezun insan varken, kalkıpta kendi halkını sömüren ve bunu görmeyecek kadar dangalakça bakan sözlük yazarı fanatisti insan gördüğümde kıskanırım .. bu da benim lüksüm olsun .. ver o bütcelerin onda birini * ( oyuncu istemez) sana mutluluğun resmini çeksin ..
kendi halkını sömüren bir ağadan başka bir şey değil .. ama işin ilginci sömürülen bu marabanın bu adamları ölümüne savunması .. enteresan..
hayvani bir dvd koleysiyonuna sahip yönetmen. ne var ki bütün klasikleri izlemiş olması onu çok iyi bir yönetmen yapmıyor. önemli olan içselleştirmektir...
mahsun kırmızıgül, gözümüzün önünde metamorfoz geçirmiş bir, canlı türüdür usta.
"lan bugüne kadar kameranın önünde durduk, biraz da arkasında duralım, tecrübemiz var nihayetinde diyerek yönetmenliğe merak sarmıştır şimdilerde. hatta duayen yönetmen olarak lanse ediliyor.
oysa ben bugüne kadar böyle bir mantıkla, teşbihte hata olmazsa eğer, trene bakarak makinist olan bir canlıya tanıklık etmedim.
bu işler eğitim ister, yetenek ister, tecrübe ister. çıkardığı işlere bakarak, zannetmiyorum ama belki bizim güneşi göremediğimiz gibi bunu da göremediğimiz bir yeteneği vardır. ya da tecrübe ile başaracak. belki 3. denemesinde değilde 33. denemesinde. ülkemizde bu kadar çok potansiyel denek varken, neden olmasın.
dünkü fikirleriyle bugünkü fikirleri çelişki gösterenlerin, insanların zamanla değişebilecekleri, gelişebilecekleri gerçeğini inkar ederek eleştirdiği sanat adamı. ayrıca kendisine, "filmi o çekmedi, amerikanlara para verip onlara çektirdi, zaten o yetenek yoksunu adam nasıl yapsınki böyle bi' film" şeklinde gelen eleştirilere "Aslında filmi uzaylılar çekti! Bu söylentileri yayanlar benim başarımı hazmedemiyorlar. Ben çok çalışıyorum. Ekibimle bu işleri başarılı şekilde götürüyorum. Ama o kadar iyi çekmişim ki, Amerikalılar çekti zannediliyor" şeklinde cevap vermiştir.
ilk olarak yıllar önce aksaray'daki bir otelde sadece diyarbakır'lıların tanıdığı mahalli bir sanatçı iken; kendisini sefil ve perişan durumda gördüğüm,
daha sonra parayı bulmuş ve mgdnin ödül töreninde ahmet kaya "kürtçe bir şarkı yapma" isteğindenden ve "bazı gerçeklerden" bahsederken, orada infaz memuru olarak görev yapıp, gece boyunca serdar ortaç, ercan saatçi, şenay düdek, ibrahim tatlıses ile birlikte ahmet kaya'ya hakaret eden,
o gecenin çıkışında son model limuzininin içinde "prestij müziğin sahibi" olarak seda sayan la villasına gidip alem yapan,
fakat yıllar geçip ülke de bazı şeyleri söylemek için artık fazla cesarete ihtiyaç kalmadığını ve bundan nemalanabileceğini farkettiğinde;
büyük bir paradox yaratıp; oldukça samimiyetsiz ve kötü bir niyet ile, oldukça samimi ve güzel bir film yapmayı başarabilmiş, yönetmen olarak belki başarılı ama oyuncu olarak rezalet durumdaki, geçmişte kürtçe şarkı okumak isteyen bir adama saldırıp, şimdi filminde bas bas kürtçe şarkılar söyleten , gerçekleri ancak yıllar sonra söyleyebilecek cesareti içinde bulabilmiş korkak bir adamdır.
çağan ırmak ağlatınca "ulan ne kral adam.", mahsun ağlatınca "duygu sömürüyor."
insanların önyargılarını ortaya çıkaran kişi oldu mahsun. birine kolllarını açanlar, diğerine burun kıvırıyorlar. sessiz adam* daki rezalete göz yumanlar güneşi gördüm de bir hata bir eksik bulmak için çırpınıyorlar. neymiş cümlesi olması lazımmış filmin. ulan kör adam, beyaz melek te de, güneşi gördüm de de son sahneyi izlemeden çıktın herhalde. ağır mı geldi de kaçtın yoksa o gerçeklerden.
bu devirde kim de var, bütün sermayesini bir filme yatıracak cesaret. filmlerde olur di mi o? gerçekte olsa da bizden çıkmaz di mi?
benim gibi birçok sinema tutkununu kendine hayran bırakmıştır. bundan sonra bütün eserlerine ilk seanstan gidip takip edeceğim. müzik şirketin battı, sinema şirketin batmaz mahsun.
bir zamanlar "alem buysa kral benim" diye ortalıkta şaklabanlık yapan adamın bugün geldiği noktayı, yıllar içinde gösterdiği gelişmeyi yok sayıp, küçük beyinlerinizle "lo lo mahsun" diye espriler yaparak, kendi aranızda çılgınca eğlenebilirsiniz! ve insanlar size gülerler! ama ağızlarıyla değil.. ama önemli olan zekanızla komik olmanızdır, aptallığınızla değil!
onun önünde iki seçenek vardı; ya ibrahim tatlıses gibi bir soytarı olacaktı ya da yılmaz güney gibi bir efsane.. o ikincisini seçti, belki şu an bir yılmaz güney değil ama onun yolunda..
onu eleştirmek, daha doğrusu onunla dalga geçmek çok kolay, çünkü o bir kürt sonuçta, bir kro.. dalga geçecek birçok şeyini bulabilirsiniz, şivesinden tutun da geçmişte söylediği şarkılara, hatta kılığına kıyafetine kadar.. biz türküz, en iyi yaptığımız şeyi yapalım, hiçbir şey bilmediğimiz şeyler hakkında konuşalım, seyretmediğimiz filmleri eleştirip, yazdıklarını okumadığımız yazarlara laf sokalım, hiçbir maçına gitmeden televizyondan izlediğimiz takımımızın teknik direktörüne küfür edelim.. hiçbir şey vermeden alalım, eleştirelim, karalayalım, dalga geçelim, bize de bu yakışır..
zamanında yaptığı müzikal anlamda ki sömürü ile alt tabaka ve kendi kültürü tarafından bir yerlere getirilen; şu sıralar yaptığı oryantalist sömürü ile entellektüel anlamda bir yerlere gelmeye çalışan; kanımca "entel" anlamda bir yerlere gelmiş olan şusici.. (bkz: türk sineması)