en zor şey değişmektir bu ülkede. birşeyler yapmaya çalışmak, üretmek, farklı olmak zordur. çünkü biraz kendinizi, beklentileri, yapılanları aşmaya çalıştığınız anda "haddini bil" lafıyla ya da tavrıyla karşılaşırsınız. çünkü bu ülkede hep "haddinizi bilmek" zorundasınızdır. iş yerinde başarılı olmak istersiniz, farklı birşeyler üretmek ortaya koymak ama biri çıkar sana haddini bildirir. siyasette farklı birşeylerden bahsedersin ama ona da haddini bildiren birileri çıkar mutlaka. sporda da böyledir sanatta da. bu ülkede yaşıyorsan hiçbirşeyi bilmesen bile "haddini bileceksin". peki mahsun kırmızıgül kim? çaycı, türkücü, kıro. tutmuş ne olduğunu bilmeden bir de siname filmi çekiyor. yani " haddini bilmiyor".
halbuki bu ülkenin sinema ile doğmuş büyümüş hayatı sinema olan para puldan önce türk sinemasının geleceğini düşünen cem yılmazları yılmaz erdoğanları şahanları varken bu iş sana mı düştü mahsun "haddini bil" ...
haddini bilmediği için, oyunu kurallarına göre oynamadığı ve gerçekten değinilmesi gereken gerçek konuları sinemaya başarılı yapımlarla taşıdığı için birilerinin ne yaptığını değil aslında hiçbirşey yapmadığını, konuşarak değil yaptıklarıyla gösterdiği için alkışlanması gereken adamdır mahsun kırmızıgül...
günahım kadar sevmem tipini, ilk çıktığı zamanları da hatırlıyorum. doğulu türkücüydü, o zamanlar gözümde. çok da sevmezdim. ha yine sevmiyorum ama şu unutulmamalı.
bu adam kendini geliştirdi.
bu adam bilmem kaç yıl boyunca üzerine yapışan doğulu türkücü imajından sıyrılmak istiyor.
bu adam, türkiye'de en azından yüzbinlerin para verip gittiği sinema filmlerini ardı ardına çekti.
geçen senenin türkiye'den giden oscar aday adayıydı filmi.
ne olursa olsun; ona bakınca ayakkabısnın ökçesine basıp elinde tesbihle dolaşan birini görsem de ona zaman verilmesi ona şans verilmesi gerek.
adam şimdi yönetmen ve bana göre şu an tabi ki kendisinin maddi desteğiyle en iyi olma yolunda. şu an için dedim dikkat!
he, bu adam kro ne bilir film çekmeyi falan diyenler olursa söylüyeyim; en az sinema-televizyon okuyan bir öğrenci kadar sinema çekim tekniklerini bilirim.
bu bilgimle söyleyebilirim ki,
gerçekten sinan çetin'den bana göre daha iyiydir.
allah aşkına bıraksın bu avrupa sineması çakmalığını. yapamıyorsun hafız, gerçekten çok zorlamasın. senaryoların çok basit, seyirci tam filminden tiksinecekken araya standart bi ajitasyon koyarak akılda kalmaya çalışıyorsun.
ekleme: ayrıca son zamanlarda felsefi konuşmalara kasıyor, onu da beceremiyor.
her ismini duyduğumda seda ile sırt sırta söylediği şarkı/türkü aklıma gelir. valla oscar alsa benim için farketmez, ne filmini izlerim ne de şarkısını dinlerim. bir gram sevmiyorum herifi. işim de olmaz!
tanım: yani film yönetmeni.
güzel sesli* bir hiç olduğu gerçeğinin üzerini örtebilmek için kendini paralayan ama yazdım dediği senaryoların başkasına ait olduğu anlaşılması üzere bir hiç olarak kalmaya devam eden yıkılmadım ayaktayım insanı.
yazdığı, yorumladıkları şarkılarla beğenimi kazanmış yazar. kişiliği de bunlardaki başarısından eksik değildir. "beyaz melek", "güneşi gördüm" ile ağlatmıştır. "new yorkta beş minare" filmi de fragmanıyla ses getireceğe benziyor. yolu açık olsun.
bir insanın kendisini ne kadar geliştirebileceğinin en güzel örneği. Adamın yaptığı işi beğen veya beğenme ama kalite yönünden nereden nereye geldiği ortada.
sinema ile uğraşmak gerçekten güzel ve zor iş. ben de bu adamın bu filmleri hem yazıp hem yönettiğine inanmıyorum. gerek ahmet kaya mevzusu olsun, gerek sahte kardeşlik vurgusu olsun, nedense yapmacık kalıyor. kısacası mahsun kırmızıgül'ün klavye başına geçip, günlerce yazabileceğine, kimse beni inandıramaz.işlediği konular hakkında birazcık olsun bilgisi var mı acaba.? ki olsaydi, 30 yıldır akan kan için birkaç cümle söylerdi. şarkı yapmak işin en ucuz ve kolay yönü. yani alakası olmayan biri sanat adına rant sağlıyor.
sinemada aksiyonu cüneyt arkın'ın malkoçoğlu temalı ilkokul çocuklarının kavgalarına benzer filmlerde arayan türk halkına fazla gelecek kalitede bir filme imza atmıştır.
bir çok gazete yazarı köşesinde mahsunu eleştiriye tutmuş, neymiş efendim görüntü falan güzel ama senaryo tırt. hadi lan ordan hayatında aksiyon içeren türk filmimi gördün ki senaryo tırt diyorsun. uzay filminde bile atlı askerleri oynatan bir ülkeye fazla gelecek bir filme imza atmıştır.
bırak hacıyı hocayı, new yorku sırf fbı mit işbirligi için bile bu film izlenir. sırf bir türk filminde fbı lafı geçtigi için.
beyaz melek kötüydü, sadece ucuz popülizm peşindeydi ancak yine de konusu bakımından dikkat çekiciydi.
güneşi gördüm fena değildi, eli yüzü düzgün bir filmdi en azından. senaryosu (konu bakımından) çok dağılmasa oldukça iyi olabilirdi.
new york'ta beş minare ise maalesef toplumumuzdaki hollywood hayranlığının kurbanı olan bir film. mahsun, üzerine koyarak gittiği bu yolda tercihini özgün türk sineması yerine taklitçi kulvardan yana koymuş görünüyor. bu tercih filmi görüntü yönetimi açısından cazip kılarken genel anlamda sinematografik açıdan değersizleştirmiş.
3 filmlik performansına bakarsak, bence mahsun gişe hedefini kolaylıkla gerçekleştirdi, medyatikliğini tavana vurdurdu, imajını yeniden konumlandırdı. kısacası kendi açısından başarılı oldu.
nasıl oluyor da damdan düşer gibi üç filmle ''ülkenin en iyi yönetmeni'' olarak gösteriliyor dediğim adam..
ayrıca;
nasıl oluyor da daha bir kaç yıl öncesine kadar yıkılmadım yıkılmicam diye çığıran bir türkücü amerikan filmlerini anımsatan bir film çekiyor..
nasıl oluyor da çektiği ya da aslında başkaları tarafından çekilen ama o çekiyormuş süsü verilmiş filmlerinin hepsinin içeriği mutlaka aynı noktada buluşuyor..hepsinin mesaj içerikli bir siyasi alt metni oluyor..
nasıl oluyor da diken üstünde giden bir çok ülke sorununu bu kadar alenen işleyip filmlerine konu yapabiliyor..
nerden alıyor bu cesareti diye sordurup duruyor insana..
üç filmin de tutması, ses uyandırması parayı basmasındandır. ikincisi geçen gün istiklal'de gayet sade, mutavazi bir şekilde geziniyordu, belki de kendi filminden çıkmıştı sinemadan.
filmlerine konu bulma, ve hatta bu filmleri yönetme konusunda mazur görülebilecek sıkıntıları varken, filmlerindeki senaryo hatalarından dolayı, senaryo bazında çok büyük sıkıntı çektiği gözlemlenen eski şarkıcı, yeni yönetmen. şimdiye dek yaptığı tüm filmlerde türkiye' nin kolay kolay kurcalanamayan gerçeklerine değinmesine rağmen kalıcı bir eser verememiş, ağlatmaktan öteye gidememiştir
