dün gece beyaz show'un konuğu olmuş kişilik. tabi ki filmini tanıtmak üzere orada bulunmaktaydı. mahsun eski mahsun değil! nerede o saf , habersiz heyecanlı türkücü? işleri büyüttüğü için olsa gerek bir durgunluk gelmiş adama. baya baya yönetmen gibi takıldı tüm gece. birde konuşmayı unutmuş garibim. koparmış kayışı. yazık be!
yönetmenliği ciddi ciddi başarılı olan adam, teknik kabileyeti, hikayeyi işletebilitesi, istediği anda seyirciyi etkileyebilmesi gibi fakat senarist olarak çok ekmek yemesi gerekiyor kanımca, kısacası kıskanılası bir yere gelmiştir ama geldiği yeri hak ettiğini düşünüyorum .
beyaz show'a telefonla bağlanıp şarkı söyleyen sezen aksu için "ben müzisyen olduğumdan dolayı hemen anladım gülben ergen bu" demiş akabinde rezil olmuş kişi. yahu bir dur ya. tamam iyi işler yapıosun falan da nedir bu burun kalkması böyle. her yerden puan almaya çalışmalar falan. al işte yersin lafı sezen aksu'dan, "bence siz kulaklarınızı bi yıkatın"
alem buysa kral benim dediği günlerden bugünlere gelmesi... sağ gösterip sol vurmaktır. hangisi gerçek mahsun kırmızıgül? ya zamanında piyasanın gerekliliklerini yerine getirdi ya da kendisini geliştirmenin en doğru yolunu buldu. hiçbir şekilde şarkılarını dinlemem etmem ama bu adam buralara gelmekle güzel bir hareket yaptı. en azından can düşmanı olduğunu düşündüğüm ibrahim tatlıses'e baktığımızda durduğu yerde sayıklamadı. hep bir adım atmak için çabaladı. günahları sevapları vardır elbet ama şuanda bulunduğu konum alkışlanmaya değer.
zamanında yaptığı müzikal anlamda ki sömürü ile alt tabaka ve kendi kültürü tarafından bir yerlere getirilen; şu sıralar yaptığı oryantalist sömürü ile entellektüel anlamda bir yerlere gelmeye çalışan; kanımca "entel" anlamda bir yerlere gelmiş olan şusici.. (bkz: türk sineması)
bir zamanlar "alem buysa kral benim" diye ortalıkta şaklabanlık yapan adamın bugün geldiği noktayı, yıllar içinde gösterdiği gelişmeyi yok sayıp, küçük beyinlerinizle "lo lo mahsun" diye espriler yaparak, kendi aranızda çılgınca eğlenebilirsiniz! ve insanlar size gülerler! ama ağızlarıyla değil.. ama önemli olan zekanızla komik olmanızdır, aptallığınızla değil!
onun önünde iki seçenek vardı; ya ibrahim tatlıses gibi bir soytarı olacaktı ya da yılmaz güney gibi bir efsane.. o ikincisini seçti, belki şu an bir yılmaz güney değil ama onun yolunda..
onu eleştirmek, daha doğrusu onunla dalga geçmek çok kolay, çünkü o bir kürt sonuçta, bir kro.. dalga geçecek birçok şeyini bulabilirsiniz, şivesinden tutun da geçmişte söylediği şarkılara, hatta kılığına kıyafetine kadar.. biz türküz, en iyi yaptığımız şeyi yapalım, hiçbir şey bilmediğimiz şeyler hakkında konuşalım, seyretmediğimiz filmleri eleştirip, yazdıklarını okumadığımız yazarlara laf sokalım, hiçbir maçına gitmeden televizyondan izlediğimiz takımımızın teknik direktörüne küfür edelim.. hiçbir şey vermeden alalım, eleştirelim, karalayalım, dalga geçelim, bize de bu yakışır..
çağan ırmak ağlatınca "ulan ne kral adam.", mahsun ağlatınca "duygu sömürüyor."
insanların önyargılarını ortaya çıkaran kişi oldu mahsun. birine kolllarını açanlar, diğerine burun kıvırıyorlar. sessiz adam* daki rezalete göz yumanlar güneşi gördüm de bir hata bir eksik bulmak için çırpınıyorlar. neymiş cümlesi olması lazımmış filmin. ulan kör adam, beyaz melek te de, güneşi gördüm de de son sahneyi izlemeden çıktın herhalde. ağır mı geldi de kaçtın yoksa o gerçeklerden.
bu devirde kim de var, bütün sermayesini bir filme yatıracak cesaret. filmlerde olur di mi o? gerçekte olsa da bizden çıkmaz di mi?
benim gibi birçok sinema tutkununu kendine hayran bırakmıştır. bundan sonra bütün eserlerine ilk seanstan gidip takip edeceğim. müzik şirketin battı, sinema şirketin batmaz mahsun.
ilk olarak yıllar önce aksaray'daki bir otelde sadece diyarbakır'lıların tanıdığı mahalli bir sanatçı iken; kendisini sefil ve perişan durumda gördüğüm,
daha sonra parayı bulmuş ve mgdnin ödül töreninde ahmet kaya "kürtçe bir şarkı yapma" isteğindenden ve "bazı gerçeklerden" bahsederken, orada infaz memuru olarak görev yapıp, gece boyunca serdar ortaç, ercan saatçi, şenay düdek, ibrahim tatlıses ile birlikte ahmet kaya'ya hakaret eden,
o gecenin çıkışında son model limuzininin içinde "prestij müziğin sahibi" olarak seda sayan la villasına gidip alem yapan,
fakat yıllar geçip ülke de bazı şeyleri söylemek için artık fazla cesarete ihtiyaç kalmadığını ve bundan nemalanabileceğini farkettiğinde;
büyük bir paradox yaratıp; oldukça samimiyetsiz ve kötü bir niyet ile, oldukça samimi ve güzel bir film yapmayı başarabilmiş, yönetmen olarak belki başarılı ama oyuncu olarak rezalet durumdaki, geçmişte kürtçe şarkı okumak isteyen bir adama saldırıp, şimdi filminde bas bas kürtçe şarkılar söyleten , gerçekleri ancak yıllar sonra söyleyebilecek cesareti içinde bulabilmiş korkak bir adamdır.
dünkü fikirleriyle bugünkü fikirleri çelişki gösterenlerin, insanların zamanla değişebilecekleri, gelişebilecekleri gerçeğini inkar ederek eleştirdiği sanat adamı. ayrıca kendisine, "filmi o çekmedi, amerikanlara para verip onlara çektirdi, zaten o yetenek yoksunu adam nasıl yapsınki böyle bi' film" şeklinde gelen eleştirilere "Aslında filmi uzaylılar çekti! Bu söylentileri yayanlar benim başarımı hazmedemiyorlar. Ben çok çalışıyorum. Ekibimle bu işleri başarılı şekilde götürüyorum. Ama o kadar iyi çekmişim ki, Amerikalılar çekti zannediliyor" şeklinde cevap vermiştir.
mahsun kırmızıgül, gözümüzün önünde metamorfoz geçirmiş bir, canlı türüdür usta.
"lan bugüne kadar kameranın önünde durduk, biraz da arkasında duralım, tecrübemiz var nihayetinde diyerek yönetmenliğe merak sarmıştır şimdilerde. hatta duayen yönetmen olarak lanse ediliyor.
oysa ben bugüne kadar böyle bir mantıkla, teşbihte hata olmazsa eğer, trene bakarak makinist olan bir canlıya tanıklık etmedim.
bu işler eğitim ister, yetenek ister, tecrübe ister. çıkardığı işlere bakarak, zannetmiyorum ama belki bizim güneşi göremediğimiz gibi bunu da göremediğimiz bir yeteneği vardır. ya da tecrübe ile başaracak. belki 3. denemesinde değilde 33. denemesinde. ülkemizde bu kadar çok potansiyel denek varken, neden olmasın.
hayvani bir dvd koleysiyonuna sahip yönetmen. ne var ki bütün klasikleri izlemiş olması onu çok iyi bir yönetmen yapmıyor. önemli olan içselleştirmektir...