mahallede hep görünen bir kediyse isim takmakla iyi etmiş çocuktur. *
bizim de bir mahmut'umuz var idi.* binaya alırdık kışın. beslerdik falan. girişteki peteğin üstünde mermer vardı. Oraya uzanırdı hep. bayat, bozulmuş şeylerle besleyen dangalaklar yüzünden bir gün ishal olmuş, bütün girişe sıçmıştı. o gün zalim apartman yöneticimizi, mahmut'u tekmeleye tekmeleye kovarken görmüştüm. o günden sonra da ne yazık ki kendisini göremedim. O gün yönetici oraları hep tek başına temizledi. Çok da güzel oldu. yıllar geçti ama o giriş hâla aynı, seni bekliyor. iyi ki sıçmışsın mahmut. ne olursun, gel bir daha sıç.
(bkz: ben)
bizim de ikide bir hamile kalıp çocukları orta yere koyup giden bir ''salı''mız vardı. mahalledeki çatlak kedici teyze iki üç aya bir bunu alıp şile yoluna filan bırakırdı da geri dönerdi bu. aha onun tüm yavrularına boncuk, yumak, tırtıl gibi tırt isimler takan çocuk bendim. sonra onlar büyüyüp analarını da geçtiler ya oradan sonrasına pek yetişemedim ben...
bunlardan biride benim sanırsam ama nedense bahsi geçen çocuk gibi normal isim takma yeteneğim yoktur. *
genel ilgi alanım küçük böle büyümeyen kediler olur ya onlardır işte, bizim fakültenin kantinin orda bi tane var, canım sıkıldıkça gider oynarım.
he bu arada adı ne diye soracak olursanız. bi gün böle kediyi aldım karşıma baktım baktım az daha baktım senin adın şey olsun şey işte
(kafayı zorluyom içimden türlü türlü şeyler geçiyor: karabaş, karakedi, yıldırım, kasırga falan filan) baktım olacak gibi değil en sonunda senin adın kedicik olsun dedim ve kurtuldum, o gün bu gündür adı kedicik.
ne yapalım amk hayal gücümüz bu kadar ***