bugün

güzide medyamız tarafından çok fazla üzerine gidilen futbolcu. bu adamın ne yapmasını bekliyor insanlar? şık çalımlar atmasını mı? müthiş ara pasları atmasını mı? frikikten gol atmasını mı? 40 metreden gol atmasını mı? yahu bu adam tam bir asker, savaşçı, topa sert oynayarak rakibi yıldıran mücadeleci bir futbolcu.
Hırslı, çevik ve agresif
(bkz: lorik cana)
görevi sonuna kadar mücadele ederek kazandığı topu basitçe takımın 10 numarasına aktarmak olan futbolcu. marsilya'da ve sunderland'de bunu fazlasıyla yaptı ve o takımlarda kaptan oldu. şimdi her maç asist yapması, 3 adam geçip kendi ortasına rövaşata vurması gibi şeyler bekleniyor sanırım.
futbol bilgisini "futbol=gol=başarı" üzerine endeksliyenlerin üzerine çok gittikleri oyuncu.
fm 2008'in ilsinho'ya neredeyse eşdeğer yaptığı adam.
maldonado'dan daha kazma, josico'dan daha kötü kesicidir.
götte patlayan bir bomba.
galatasaray'da gördüğüm en itici futbolculardan biri. hiç ısınamadım. ha bir de pino var ki o ayrı boyut.
Lorik Cana, 27 Temmuz 1983te, bugünkü Kosovanın başkenti Priştinada doğdu.

7 yaşındayken, o dönemde savaşın hakim olduğu Yugoslavya;dan ailesiyle birlikte göç eden Cana, futbola ilk adımını isviçre'de, Lausanne takımının altyapısına katılarak attı. 16 yaşında Arsenal altyapısına davet edilen, ancak ingiliz pasaportu alamadığı için bu fırsattan yararlanamayan Arnavut oyuncu, yine de Paris Saint-Germain'e transfer olarak hedeflerine bir adım yaklaştı. 2000-2002 yılları arasında Fransız ekibinin altyapısında eğitim gören Cana, 19 yaşında A Takım kadrosuna katıldı.

A Takımdaki ilk sezonunda yalnızca 3 maçta fırsat bulan genç oyuncu, hem futbolunun olgunlaşması hem de Luis Fernandezin yerine Vahid Halilhodziç'in takımın başına geçmesiyle birlikte 2003-04 sezonunda kendisine önemli bir yer edindi. O sezon Ligue 1de 30u ilk 11de olmak üzere 32 maçta (2594 dakika) forma giyen Cana, bu maçlarda 1 gol attı, 9 sarı, 2 de kırmızı kart gördü. Son derece istikrarlı bir oyuncu olan orta saha oyuncusu, takip eden sezonda da yine 30u ilk 11de 32 karşılaşmada (2650 dakika) oynadı, bir gol attı, dokuz sarı, tek kırmızı kart ile sezonu kapattı. Cana, 2003-04 sezonunda alınan ikincilikle Şampiyonlar Ligine katılmaya hak kazanan PSGnin tüm grup maçlarında doksan dakika forma giydi.


2005-06 sezonuna aynı takımda başlayan Cana, teknik direktörlük koltuğuna Guy Lacombe;un oturmasıyla birlikte ilk 11deki yerini kaybeder gibi oldu ve tansfer döneminin son günlerinde 4 M euro karşılığında Olympique Marseille takımına transfer oldu. Başlangıçtan itibaren ilk 11;deki yerini ayırtan Arnavut oyuncu, PSG;deki iki maçına ek olarak sezon sonuna kadar 28 karşılaşmada forma giydi, üç asist yaptı ve tek golünü eski takımına karşı alınan tek gollü galibiyette attı. Ligde 13 sarı kart görerek bu alanda ortalamanın üzerinde bir profil çizen Cana, UEFA Kupasında da sekiz karşılaşmada forma giydi; toplamda iki kulvarda 3090 dakikalık süre aldı.

2006-07 sezonunda tamamı ilk 11de olmak üzere ligde 33 maçta (2864 dakika) forma giyen mücadeleci oyuncu, iki golü ve bir asistine sekiz de sarı kart ekledi. Inter-Toto ve UEFA Kupasında toplam 5 maça çıktı. 2007-08de kariyerinin ikinci Şampiyonlar Ligi deneyimini yaşayan Lorik Cana, tümünde 90 dakika sahada kaldığı grup maçlarının ardından UEFA Kupasında da üç maçta 270 dakika forma giydi. Cana, o sezon ligde ise yine hepsi ilk 11de 34 maçta (3037 dakika) oynadı ve iki gol, üç asist ve on sarı kart istatistiğini tutturdu. Arnavut oyuncu Marsilyadaki son sezonunda ise ligde 27, Avrupa kupalarındaki 12 maçta oynadı; birer gol ve asistine yedi sarı kartı ekledi.


Geçtiğimiz sezon başında ingiltere Premier Ligi ekiplerinden Sunderland;e 6 M euro karşılığında transferi gerçekleşen Lorik Cana, ilk sezonunda takımının lider oyuncusu konumuna gelerek bir futbol deneyiminden daha başarılı ayrıldı. Cana, geçtiğimiz sezon takımıyla 35 maça çıktı.

Agresif, mücadeleci ve inatçı futbolu, liderlik özelliği ve oyuna iki yönlü katkısıyla son derece önemli bir futbolcu olan Lorik Cana, artık orta sahadaki mücadelesine Galatasaray;ın başarısı adına devam edecek.
nedense başarılı olmasını çok istediğim,savaşçı,inatçı Arnavut orta saha.
nihayet belediye maçında sahaya ilk 11 de çıkacaktır.
galatasaray' a çok büyük güç katacağına inandığım ön libero. inanılmaz bir mücadele gücüne ve savaşçı bir ruha sahip. henüz hazır değil belli ama bu takımda barış özbek sırf mücadeleci diye oynuyorsa cana' nın forması garantidir.
dün kü belediye maçında oyunda kaldığı süre ile oyundan çıktıktan sonra ki galatasaray farkını gördükten sonra zamanla galatasaray'ın vazgeçilmez oyuncusu olacağını göstermiş futbolcu.
türk vatandaşı olursa adının lorik canalır veya lorik kanalır şeklinde olabileceğini umduğum gerçek savaşçı futbolcu...
futbolculuğu tartışılabilir ama tam bir profosyonel bu adam. kendisine verilen görevi en layıkıyla yapmaya çalışıyor sahada . 1 ekim 2010 kardemir karabükspor galatasaray maçı'nda küfür edilir gibi henüz daha 26. dakikada oyundan alınırken en ufak bir sitem, en ufak bir tavır göstermedi, geçti yedek kulübesine giydi tişörtünü içti suyunu heyecanla takımını izlemeye devam etti. savaşçı ruhu olan böyle adamları kolayca kaybetmemek lazım. aydın yılmaz'a gösterilen sabrın yarısını göstersek yeterli. rıdvan dilmen'e göre türkiye liglerinde 80 tane lisanslı futbolcu varmış cana gibi. çüş be rıdvan o kadar da değil!
deniz barış ile maldonado karışımı.
kariyerinde oynadığı en büyük takımlar sunderland ve galatasaray olmasına rağmen, dünyanın en iyi 5 liberosu arasına girebiliyormuş.

başka sorum yok sayın yargıç.
en azından 1 sene zaman tanınması ve as takımla oynaması gereken bir adam. malumunuz daha galatasarayın ideal onbiri biraraya gelmedi. umarım ideal onbir içerisinde oynamaya başladıktan sonra diğerleri ile beraber (pino, misi ...) ileriki zamanlarda performansı artacaktır.
galatasaray'dan önce oynadığı takımlara bakalım; paris saint germain, olympique de marseille, sunderland. marseille'da kaptan oynadı bu adam yavrum. ne demek bilir misin?

eh, ah, ah. ayrıca arnavutluk takımında da 40 kez milli formayı giymiş aslan parçasıdır.

edit: ha bir de bu adamı maldonado'yla falan kıyaslamak bildiğin cahillik, geri zekalılık, düz adamlıktır. bu ayrımı iyi yapmak lazım, evet.
şu kötü gidişatta en ufak payı yoktur. biz galatasaraylılar için bir umuttur. güveniyoruz kendisine, sabrediyoruz. savaşçı olduğunu biliyoruz ve istediğimiz seviyeye geleceğinden eminiz. gerisini salla.
galatasaray'ın büyük transferidir. öyle büyük bir koz ki hala saklıyor galatasaray onu. bakalım ne zaman kullanacak *
sanırım aptala anlatır gibi anlatmak lazım.

kendisinin mevkisi orta saha değil, ön liberodur. fakat kendisi teknik kapasitesi yüksek pas dağıtan ön liberolardan değildir. işi top kesmek ve rakibi yıldırmaktır, mücadele etmektir. adaptasyon sorunu sebebiyle şu an oynadığı oyun eleştiriye açıktır ama bu adamdan gol atmasını asist yapmasını falan beklemek de salaklıktır olsa olsa.
bu adam birilerini öyle bir şaşırtacakki şimdi kendisi hakkında parite çıkaranlar o zaman ne diyecek merak ediyorum. hayatı sadece 4 büyük takımın maçlarını izlemekten ibaret olan insanlar bu adamın kalitesini anlayamaz. senin sunderland deyip burun kıvırdığın takım bugun annenin liginde olsa argo tabirle götünden kan alır. marsilyayı saymıyorum bile. peki neden böyle kalitesiz oyuncu algısı oluştu millette? onunda cevabı çok basit hödük rıdvan ve milyonlarca kişinin karşısında son derece itici ve embesilce taşşaklarını yaya yaya oturan sergen efendi. hele ki bu ikili "oyuncu kendine bakmıyor" veya oyuncular "gece hayatına dikkat etmeli" demiyormu işte o zman ana avrat gidiyorum. ulan hödük rıdvan sen demekki sürekli karılarla sikiştiğin için sakatlanıyordun dimi.sende barlarda takılan, at yarışı oynayan antrenmana çıkmayan sergen değildin dimi.
çok büyük umutlarla gelmiştir g.saraya türkiyede kendisini savaşçı diye tanıtmıştır ama bi hayrını göremedik, marsilyada oynamış olmasına rağmen bana bu nasıl topçu olmuş dedirttiriyor..gereksiz Sarı kart yemede üstüne yoktur,,
bazı kişilerin futbol dan anlamadığı gösteren futbolcudur. kimse ile karşılaştırmaması gerekiyor. oynadığı takımlar zaten boş bir futbolcu olmadığının göstergesidir. defansif orta saha olduğu için görevi zaten iki kişiyi çalımlayıp ara topu atmak değildir. o görev için zaten misimovic alınmıştır. barcelona da yaya toure nin yaptığı veya seydu keita nın yaptığı görevi yapmaktadır. kontra atakları karşılamak defansta kademeye girmek ve yan toplarda gerekirse gol aramak gibi görevi vardır. tabi bunları yapıyor mu tartışılır. fakat karabük maçında arka direkte kestiği bir top vardı dediğim tam anlamı ile oydu. çoğu spikerin kullandığı emniyet subabıdır. fakat şu an takım formsuz olduğu için o da ayak uydurmaktadır. fakat yerinde oynayan ayhan mustafa ve barış ın yerine niye hala tercih edilmediğini anlamış değilim. türkiye de zaten emre harici hayalimizde ki şeyleri yapan yok ki o zaten defansif orta saha değil tam bir orta saha hatta ofansif bir orta saha oyuncusudur.