bond çantalı bir hoca gelirdi. hocanın lakabı sünnetçiydi. yazılıda 2 arkadaş kağıtları değiştirmiş, biri iki kağıdada kendi adını yazmıştı. yazılıdan biri 180 öteki 0 almıştı.
binbaşıya arkadaşımızın ya ile başlayan cümleleri dert olduydu. az daha sikiyordu adam. bu bende psikolojik sorunlar başlattı. ya ile başlayan bir cümle kuramıyorum.
'masada kazanılan sınırlar cetvelle, savaşarak kazanılan sınırlar elle çizilir. bu yüzden tüm afrika'yı cetvelle çizebilirsiniz, türkiye'yi çizemezsiniz.'
hava soğuk olduğundan dolayı burun çeken tüm sınıfı bir emirle susturan denizci yarbay hocamız vardı, o derse gelmeden herkes iyici sümkürürdü. * burnu akmasın diye nefesini 45 dakika tutan arkadaşlarımız vardı, o kadar yani.
sağır bir albay denizcinin bu boyla nasıl askeriye mülakatlarını geçtiğine hayret eder ve sınıfı kontrol edemeyen adam askerleri nasıl yönetiyor diye düşünürdük.
Çok beyefendi bir astsubay hocamız vardı.Dersini de güzelce işlerdi, sınavını biraz zor yapardı yalnız.Öyle kimseye tepeden bakma tavırları yoktu.Öğrencileri dinlerdi.Kimseye aptal muamelesi de yapmazdı.Diyeceğim o ki şu başlık altında bile askerleri kötülemeye çalışmak anlamsız, gereksiz ve saçma.
Edit: Bi asker düşmanı arkadaş eksilemiş beni.Gel de bi muhabbet edelim be kardeş.
hoca sınıfa girdiğinde sıraları nizami bir şekilde yerleştirtip, yerdeki çöpleri toplatıyor, tek tek kravatlarımızı düzeltiyordu. dersin yarısı gidiyor diye her ders etrafı dağıtırdık. askeriye sanıyordu lale.
"ehliyet alacak yaşta olmasanız da araba kullanmayı bilmenizde fayda vardır" sosyal mesajını yanlış anlayıp bir gazla arabayı kaçırma gafletinde bulunmam yetmezmiş gibi bir de gidip o arabayı vurmam. nasıl akılda kalmasın.
çok amaçlı salonda ne idüğü belirsiz bir cd izlettirilip tüm sınır komşularının düşman olduğu anlatılmıştı. herşey kötü bi tek iyi olan bizdik. hey gidi hey...