dersin başında: ah canım yavrularım.. sizin halinizi gördükçe üzülüyorum. bir yandan okul, bir yandan üniversite sınavı stresi, bir yandan sınavlar.. durun bakın şöyle yapalım, ben size sınavda soracağım yerleri söyleyeyim. siz sadece oralara çalışın çocuklarım, uğraşmazsınız hem.. hadi çıkarın kalemlerinizi..
beş dakika sonra: aman bie!! ben size neden yazdırıyorum ki bunları? amacım ne yani!? utanmadan eğilmişler sıraların başına bir de yazıyorlar ya bir de yazıyorlar.. bırakın kalemleri bakayım, verin o kağıtları bana. (çöp tenekesi başında yırtar) size değer mi bunlar? yoook değmez!! oturun çalışın bakayım. oturun çalışın kendiniz. heh..
''fahilatün fahilatün failün'' böyle miydi aga sorusunu akla getiren, en gereksiz hocanın dersimize girdiği, sırf bu ders yüzünden zamanına MF seçtiğim derstir.
hocamız tükürükler saça saça dil canlı bir varlık gibidir dil canlıdır dil canlı ve değişkendir demişti. ama sürekli derdi ve tükürükler saça saça. en önde oturuyordum bunu en iyi ben bilirim.