öncelikle ailesiyle beraber kalan üniversiteliyle, başka bi şehirde kalan üniversiteliyi; daha sonra ise başka bi şehirde kalan üniversiteliyi de, yurtta kalan üniversiteli ve evde kalan üniversiteli olmak üzere ikiye ayırıyoruz. daha sonra karşılaştırmamıza başlıyoruz.
liseli, ailesiyle kalan ve yurtta kalan üniversiteli toktur, evde kalan aç.
yurtta *, evde kalan üniversiteli serbesttir, kafasına göre takılır; liseli ve ailesiyle kalan üniversiteli yine ebeveyn dırdırı çekecektir.
evde kalan üniversiteli pislik içinde yaşayıp elbiselerinin kirlilik derecesini koklayarak tespit ederken, yurtta *, ailesiyle kalan üniversiteli ve liseli her hafta başında kolalanıp ütülenmiş, mis gibi elbiseler bulur dolabında.
liseli, ailesiyle kalan üniversiteli yıllarca yaptığı gibi her hafta başı pederbank'tan haftalık mayışını istemek zorundadır, "napıyosun oğlum/kızım o kadar parayı?" türünden sorulara hazır olmak da zorundadır; yurtta, evde kalan üniversiteli ise pederin gönderdiği 500 lira ve öğrenim kredisi olan 200 lirayı dilediği yere harcar, hiç de vicdanı sızlamaz.
--spoiler--
liselinin karnı tok, üniversitelininki hep açtır
liseli eve geç kalma telaşı içindedir, üniversiteli kalcak ev telaşı
liseli counter strike oynar, üniversiteli play station
liseli kızlar hakkında "liselim" diye şarkılar yapılır, üniversitede "işletmelim", "eğitim fakültelim" tarzı vakalar yoktur
üniversiteli nereye geldim sorusuna cevap bulamadığı için ne oldum delisi olur, liseli ise büyüdüğünü sandığı için ne oldum delisi
liseli kuralları çiğnemek için uğraşır(orda burda gizli gizli sigara içer), üniversiteli kuralsızlıktan rahatsız olur("ya bu okula elini kolunu sallayan giriyor ya..")
ASLINDA iKiSi DE AYNI KiŞiDiR... ARADAKi FARK SADECE BiRAZCIK ZAMAN...
--spoiler--
öğrenim süresi bir kazığa oturmaya benzer. ilkokuldan üniversiteye... ancak kazığın yalnızca ucu sivridir. lise ortalara denk gelir, üniversite sonlara.
lisede ogretmen senin ayagina gelir, kitap listesini eline tutusturur, hatta sorulari bile soyler, kisaltma, yok "hocammm vize konulari olmasiinnn" seklindeki yalanmalara, demagojiye kanar.
ha gelelim universitedeki hocalara: sen onun ayagina gidersin, adam olmus prof, ayagina mi gelecek. kitap ve not listesi icin kapi asindirir, asistanlarina yalakalik yaparsin. asla ve asla su konu bu konu demez,vizelerde eline verir.
Enteresandır ki okulumun yüksekokul bölümlerine gittiğimde üniversite havası değilde lise kokusu alıyorum. Koridorda kızların kovalayan saçları tepeye yapıştırılmış erkekler filan. Bir kere üniversiteyi kazanmış olmanın haklı gururunu abartanlar ya da bölüme birincilikle girenler sizlere yukarıdan bakabilir. Teslim etmeniz gereken ödev sayısı arttığı gibi ödev yapma bilincini de sonunda kazandığınız için (ve ödevlerin genelde grupça yapılması gerektiği için) cafeler sessiz ortamlar okuldan sonra üçüncü adresiniz olur. Ayrıca bir de çan eğrisi vardır ki üniversitenin; insanın hayatını karartabilecek cinstendir. Ayrıca ilk ve orta öğretim kurumlarında sen şu 2 sene üstüste tüm derslerini veremezsen bırakırız bitir öyle gel yoktur. Üniversite de ise adamın suyunu çıkartırlar sıka sıka...
lisede 'üniversitede kızlar teklif ediyormuş' diye kandırılırsınız, çünkü safsınız, sanki üniversiteye rusyadan kız ithal ediliyormuş gibi. üniversitede kızlar teklif etmez, artık saf değilsiniz ama iki durumda da teklif eder ve reddedilirsiniz. tabii duştan yeni çıkmış behlül gibi olanlarınız hariç.
Gazi üniversitesinde okuyan bir öğrencinin farkedemeyeceği farklardır.
(bkz: ben)
inanır mısın sözlük geçen hacettepe'nin şenliklerinde gerçek bir üniversite gördüm..Çok duygulandım bee..
Gazi üniversitesi için tek fark;
Amfi'sinin olması..
eğer üniversitenizde kampüs yoksa, akademisyenler dersleri kitaptaki ile aynı kıvamda anlatıp kendi yorumlarına katmıyorsa, öğrendiklernizi tatbik edebilecek bir ortam size sunulmuyorsa, yoktur.