Bu dizinin bi sahnesi var ilk leyla ile mecnun sokakta bağırışıyorlar en sonunda leyla ben de seni seviyorum ulan diyor sonra birbirlerine sarılıyorlar ya işte o sahneye bitiyorum ya o kadar mı sevimli romantik olur. Ah ah.
hatirlayanlar olacaktir. metonyanin onunde erdal baggal mecnun ve adini hatirlayamadigim gecmisten gelip mecnuna yanik olan bi prenses ablamiz vardir. mecnunun bir tavri uzerind erdal kafayi kirip saydirmaya baslar mecnuna. fakat o sinirle mecnuna mecnur leylaya ise leylur demistir. ilk izledigimde artik nefes alamaz hale gelmistim gulmekten. hah o sahneden sonra benim icin dizinin ismi leynur ile mecnur oldu. harici bellegimde bile klasorun ismi boyledir.
Leyla ile mecnun a dizi demek haksızlık olur.Bu başka bir şeydir. Tv eşi benzeri olmayan bir şey. Beni sadece güldürmekle bırakmayıp arabeksi sevdiğin naçizane absürt .....
Sitcomun ne kadar saçma olduğunu gözler önüne seren, toplumsal olayları çok güzel işleyen, birbirinden başarılı oyuncuları kadrosunda bulunduran ama ne yazık ki bitirilen dizi.
nette dolaşırken erdal abinin videosuna denk gelmemle özlemimi hatırlatmış dizi. ilk başladığı gün dün gibi aklımda, 1 ci bölümden belliydi kalitesi samimiyeti. burak aksak gerçek bir efsane yarattı, ama trt1 bu efsanenin katili oldu!
3. sezon sonlarına doğru Burak Aksak'ın Dostoyevski üzerinden "yoruldum, senaryo yazamıyorum" mesajlarıyla finalinin yaklaştığı anlaşılıyodu ama böyle bitmeseydi iyiydi.
Yalnızlık gece ayazında sabaha kadar beklemek gibidir.. Isınmak için güneşin doğmasını beklersin ama o güneş hiçbir zaman doğmaz.. Yalnızlık bulmadığın sevgiyi başka yerlerde aramak gibidir.. Ne yaparsan yap onu bulamayacağını bilirsin ama yine de denemekten vazgeçmezsin.. O‘nun boşluğunu hep başka şeylerle doldurmaya çalışırsın.. Yalnızlık aynı havayı soluyupta bi türlü yan yana olamamak gibidir.. Aldığın her nefeste O‘nun kokusunu duymak istersin ama yapamazsın.. Aldığın her nefes ciğerini acıtmaya başlar. Yalnızlık dediğin eski bir sandalyenin gıcırdamasıdır..
Sol kaburgam bile firar etti bedenimden. Aradan geçen zaman bile yetmiyor unutmaya..Ettiğimiz kavgaları bile özlüyorum. Saçlarını okşamayı, ellerini tutmayı, aniden boynuna sarılmayı, bana bakışını, karşımda duruşunu, hatta arkasını dönüp yatışını bile.. Ona yavaşça sokulmak, sessizce sarılmak, omuzlarından tutup sımsıkı kendine çekmek..
Çok efsane sahneleri olsa da beni yerle yeksan eden sahne; 102. Bölümde ismail'in yine beklerken iskender'in gelip ismail hiç gelmez dediğin oluyor mu sorusunu sorduğu sahne ve o cevap.
Eşek kadar adamım, binlerce kere izlemişimdir o sahneyi ama hala gözlerim dolar.
Bekleyenlerin ruhuna bir ağıt gibi. Birini bir şeyi beklemek şart değil ama bekleme halini bize yalın haliyle sunan bir diziydi be kardeşim.
Onun gibisi bir daha gelmez; o sahneyi tekrar lm'de dahi canlandıramazlar.