11.10.15 te veremden hayatını kaybeden ''comic doon'' lakaplı ünlü sanatçımız 1921 yılında malatya pötürge yukarıobruk köyünde dünya'ya gelmiştir.
bebekliğinden beri insanları güldüren ünlü siyasetçi ilkokul ve liseyi çorak malatya düzlüklerinde okuduktan sonra ankara güzel sanatlar fakültesini kazanıp siyasetini ve mizahçı ruhunu çizeceği ankara'ya yerleşmiştir.
uzun yıllar ankara tuzluçayır'da yaşayan komik insan, 1945 yılında mahallede tanıştığı oya başar ile evlenmiş ve ali(45), haydar(41) ve cem(39) isminde 3 çocuk babası olmuştur.
1987 yılında başladığı ''olacak o kadar'' skeçlerinde en çok tutulan taklit tabiki ''baltalı recep tayyip erdoğan'' benzetmesi olmuştur.
2012 yılında eşinden boşanan ve 2015 yılında kalp kapakçığı değişen levent kırca !!yaşarsam ekim'e kadar yaşayamazsam kasım'a kadar'' diyerek son şakam bu size diyerek maalesef hayata gözlerini yummuştur.
en sevdiği siyasetçinin cemil çiçek olduğunu son röportajında dile getiren kırca koyu ankaragüçlü idi.
1999 yılında tansu çiller'den devlet övünç madalyası kazanan usta sanatçı 2012 yılında recep tayyip erdoğan tarafından da ''yüzyılın mizahçısı'' ünvanını paye edinmiştir.
Laik, ataturkcu, cumhuriyetci olunca din dusmani oluyorsun bu ak trollerin gozunde. Akp dusmani kim varsa dinsiz zaten. Sen dinden anlasan olunun arkasindan konusmazsin. Sen dinden anlasan haram para yiyenleri, peygambermis gibi (tovbe hasa) savunmazsin. Neyse mekanin cennet olsun buyuk usta. Umarim kendisini gorunce imza, fotograf isteyeceklerin, vefat ettiginde ise agzindan salyalar akitarak vefaf edene saldirmamasini ogrenirler.
Tam olarak çocukluğumuzdur. Levent Kırca dendiginde, pazar akşamları yer yatağında televizyon karşısında birazdan uyuyacağımız yatakta uzanırken, bir yandan da sobanın üzerinde ertesi sabah okulda giyeceğimiz üniformalar kururken olacak o kadar izlediğimiz zamanlar gelir hep gözünün önüne. işte şimdi büyüdük. Artık levent Kırca yok. Çocukluğumuzu ebediyete uğurladık.
Çok iyi oyuncu, harika sarhoş taklidi yapan değerli insandır. Ne yazıkki bugün onu kaybettik. Ama hafızalarımıdan silinecek bir insan değil. Ruhu şad olsun.
levent kırca'nın ölümünden iki gün önce ödül töreni için yazdığı mektubun tamamı:
''1974’de trt ile girdim hayatınıza. o günden bu yana baya bir zamanınızı aldım. 41 yıl… teşekkür ederim size, anılarınızda bana yer açtığınız için.
hayatımda sayısız ödül aldım. renk renk, biçim biçim. altından olup da bir şey ifade etmeyeni de var, tenekeden olup da paha biçilmezi de. aldığımı ilk bir kaç ödülü çalışma masamın üstüne koydum. çalışacak yer kalmayınca camlı bir dolaba koydum. dolap isyan edince odamı onlara tahsis ettim. evi istila ettiklerinde ise sokakta kaldım.
arada bir onları ziyaret ettiğimde hiç dertleri olmadığını gördüm. üzerlerindeki toza rağmen şikayet edeni yoktu. hepsi yerini biliyordu. birbirlerine saygılılardı. hiç kavga etmediler. birbirlerini yemediler. bir arada mutlu mesut geçindiler. altından da olsalar, tenekeden de olsalar, hepsi birer ödüldü. hepsi eşitti.
iki kardeş bir çorap yüzünden kavga edebilirler. ama komşunun çocuğu sorun çıkardığında iki kardeş birlik olur. ev sahibi ile kiracı arasında problem olduğunda, bina yıkılacaksa birlik olurlar. o öbürünün tepesinden halı sarkıttığında kavga eden komşular, mahalle maçlarında birlik olur. hacısı, ateisti takımı gol attığında sarılır, ağlarlar. düşman ülke sana savaş açtığında ülke birlik olur.
toprağım dediğin adamın her işine koşarsın. memlekette yüzünü bile görmek istemediğin, başka şehirde canın, memleketlin olur. toprak aynı toprak, biraz tozlu, biraz killi. su aynı su, biraz berrak, biraz kireçli. insan olarak birbirimizi sahiplenmek, birleşebilmek için uzaylıların dünyayı istila etmesi mi gerekir?
geçmişlerimiz ve benim jenerasyonumdaki insanlar için, eskiler her zaman daha güzel gelmiştir insana. daha sağlıklı, daha diri, daha dertsiz gelmiştir. daha adaletli, daha umutlu gelmiştir.
eski zamanlar; ‘’ah o eski zamanlardır’’..
bu mektubumu sizlere ülkemizin değerli bir film festivali olan, 5. bodrum film festivali vesilesiyle yazıyorum. o yüzden benim için yeri çok ayrı olan bir yönetmenden alıntı yapmakta sakınca görmüyorum. woody allen'ın midnight in paris filminde zaman atlamaları vardır. film günümüzde başlar, basit ama fantastik bir yöntemle sürekli geçmişe gider. filmde o geçmiş dönemler içerisinde ernest hemingway, dali, picasso, t.s. elliot, edgar dega, luis bunuel gibi önemi tartışılmaz insanlara rastlarız. hepsi, hangi dönemde yaşıyor olurlarsa olsun, kendi geçmişlerinin her zaman daha iyi olduğunu ve ona özlem duyduklarını belirtirler. hepsinin ağzından ‘’ahh, o eski zamanlar’’ cümlesini bir kez duyarız. filmin ana önermesi ise sonunda en güzel ânın, içinde bulunduğun, yaşadığın an olduğunu belirtir.
yaşadığımız şuan..
şuan.. elinizden yaşam boyu onur ödülünü alıyorum. ödül vermek onore etmektir. almaksa onore olmak. düşünüp, cesaret edip, bir şeyi hayata geçirdiğinizde, birileri için değer görüyorsa, sizi ödüllendirirler. bunun karşılığı maddi karşılığından büyüktür. o işiniz için ödül alırsınız. yaşam boyu onur ödülü ise, yaşamda yaptıklarınızın, varlığınızın ya da amacınızın top yekün mükafatlandırılması gibidir. bu ödülün anlamı benim için çok büyük.
bu ödülü de eve götüreceğim. ama diğer ödüllerin arasında baş köşeye koymayacağım. ödülsen ödüllüğünü bil. diğerleri neredeyse oraya, yanlarına koyacağım. o da onlarla birlikte tozlanacak. onlardan biri olacak. yaşam boyu onur ödülü de olsan, cumhuriyet altını da olsan, kimseye ayrı gayrı yapamam. diğerleri tozlu raflarda dururken, sana saray şeklinde dolap yapmayacağım. çünkü ödül de olsan, sana hak ettiğin anlamı veren içinde bulunduğu dolabın büyüklüğü ya da şekli değil, bizim sana verdiğimiz değerdir.
ister misin şimdi böyle dedim diye, bu ödül beni mahkemeye versin?
güzel şeyler paylaşabildiysek sizinle, ne mutlu bana. benim jenerasyonumda bir insan çabalarının meyvesini görememe durumuna mı üzülmeli, yoksa daha kötülerini yaşamayacak olduğu için teselli mi bulmalı şuan bilemiyorum.
yine woody allen, ‘’bir yönetmenin en büyük hatası, bu kötü senaryoyu çekerek adam ederim demesidir’’ der. siz de yönetmensiniz. ailenizi yöneten, işinizi yöneten.. etrafınızı yöneten. ‘’şu an’', yöneten. birlik verip bu senaryoyu değiştirin ki, filminiz de iyi olsun.
dik durun.. adil olun, sabırlı olun, enerjinizin sirayet etmesine müsaade edin. daha iyi bir dünyada görüşmek ümidiyle. atatürkle kalın, cumhuriyetle kalın, hoşçakalın!!
bir dönemin çocukluğu için barış manço neyse kendiside aynısıydı
siyasilere küfür hakaret etmeden güzelce yerleştirirdi, gerçi o zamanın
siyasetçisi bu günkü neidüğübelirsiz tiplere göre daha efendiydi,
amerkan mafyalarını millete seyrettiren siyasetçilerin aksine
bu ülkeden tipleri yansıtırdı, hepsi sokaklarda rahatça görülen tiplerdi.
paramı kazanmışım, yapacağımı yapmışım, yaşımı almışım daha neyi bekliyorum
yok devlet sanatçısı olacam diye siyasetçinin götünü yalayacağıma
bu memlekette ''göte de göt diyen biri olsun'' dedi, birilerini fena rahatsız etti, iyi etti.
Büyük üstad. Güne bu acı haberle başlamak çok kötü oldu. Levent Kırca, 90'larda çocuk olanların şüphesiz en sevdiği mizah adamlarından biridir.
Oya Başar ile evliyken, "olacak o kadar" en parlak dönemini yaşamıştı. Levent Kırca her devrin muhalifiydi. Atatürk ilkelerinden taviz veren ve türkiye'nin temeline dinamit koyan herkesle uğraştı. "Sizi rahatsız etmek için varım" dedi. Sarhoş tiplemesiyle güldürdü, bestami balta ve kemancısı ismail hakkı bey ile devleşti. Muhabir hamit el sabah ve tam teçhizatlı kameraman cevat kelle gibi iki orijinal karakter yarattı.
kendisi ulusalcıdır. farklı görüşteyim sayın kırca ile. Ama o'nun vatanseverliğinden ve dürüstlüğünden şüphem yok. O'nu bizzat tanıyan büyüklerim var. daima iyi anılacağından ve tebessümle yad edileceğinden şüphem yok. Dinciler salyalar saçarak hakaret edip, kendilerine yakışanı yapıyorlar. Pkklılar da vatanını, milletini seven bir türk olduğu için "faşist" diye alçakça saldırıyorlar. (Türkmen alevidir kendisi) Ama bunu o sağken de yapıyorlardı. Tarih onların kirli yüzlerini yazacak.
Bir nesil bugün çocukluğunu kaybetti. Usta'yı rahmetle anıyorum. Tini şad, yeri uçmağ olsun.
Arada sacmalayan bir ayyasti kendisi, zaten karaciger kanserinden oldu. Allahumme Cella celalu ( ie Hz. Yezdan ) ne yapilmasi gerektigini bilir. Iyi insandi. Sevenlere Allahumme Barik sabir versin.
çocukken izlediğim skeçleri yüzünden psikolojim bozuldu amk. hele bir tane kafasında baltayla gezen adam vardı ki bak hala aklımdan çıkmamış. neredeyse 15 yıl sonra bile.
yıllarca bizlere bir mizah anlayışı sunan, toplumsal konularda sesini her zaman duyuran ve halkın yanında olan büyük sanatçıdır. huzur içinde yatsın. https://www.youtube.com/watch?v=J9pj62e0cqc vakti olan bir baksın derim. zamcık.
bir işin ucundan tutmamış yeteneksiz eğitimsiz ergen yobaz orospu çocuklarının utanmadan ölüsüyle bile dalga geçtiği, büyük sanatçı, büyük aydın, büyük yurtseverdir...
“Dik durun. Adil olun, sabırlı olun, enerjinizin sirayet etmesine müsaade edin. Daha iyi bir dünyada görüşmek ümidiyle. Atatürk’le kalın, Cumhuriyet’le kalın, hoşça kalın!
bu sözlerin sahibi bir insana,bir sanatçıya daha 20'li yaşlarında tanımadan etmeden laf söyleyen ergen kitleye söylüyorum. Levent kırca bizim çocukluğumuzdu, üç baba hasan'ımızdı dahası o bir cumhuriyet çınarıydı. genç yaşlı çoluk çocuk hepimizi güldüren bu adamı maalesef şerefiyle savunduğu devleti ağlattı, devlet sanatçılığı ünvanını geri aldı.silivri'de türlü kumpaslarla içeri tıkılan askerler için bir tek o türlü türlü zorluklara rağmen oyunlarıyla destek oldu.yaşadığı ülkeye nefes alıp vermek dışından hiç bir katkısı olmayan sizler! susun ve varsa içinizde azıcık insanlık kırıntısı saygı duyun.