Bilge bir yazar. Aşkın yasası şiddetin yasası adlı kitabından bazı alıntılar yapalım:
"Kötülüğün terk edilmesi, din adına söylenen yalanların kınanması ve her bir ferdin içinde din hakikatinin tesisiyle başlamalıdır."
"insanı akla aykırı bir hayatın getirdiği acılar, akla uygun hayatın şart olduğu bilincine sevk eder."
"insanların çoğunun yapması, yanlışın yanlış olduğu gerçeğini değiştirmez."
"Bütün insani çaba ve gayretler, vahşi tabiatın kuvvetlerinden kurtulmak içindir. Bir ilaç, nasıl bir hastada zafere ulaşıyorsa, iyilik de insanın kör vahşeti ve dizginlenmemiş şehveti karşısında zafere öyle ulaşır."
"Bazıları mutluluğu güçte, başkaları bilim veya şehvette arıyor. Cennet mutluluğuna gerçekten yakın olanlar ise, onun herkesin sahip olabileceği bir şey olduğunu hemen anlıyor." pascal
"Hayatınızı Tanrı'nın iradesini gerçekleştirmek için yaşayın ve ancak bu yolu izleyerek hayatınızı bereketli yapabileceğinizi ve düzeltebileceğinizi bilin."
"insan hayatının özü ve en yüksek yasa sevgidir. Sevginin insan hayatının gerekli ve güzel bir yönü olduğu gerçeğini, bütün kadim inançların kabul ettiği bilgisine sahibiz. Mısır bilgelerinde, brahmanlarda, stoacılarda ve diğerlerinin bütün öğretilerinde alçakgönüllülük, merhamet, şefkat, hayırseverlik ve sevgi ilk kabuller olarak değerlendirilmiştir."
ya cidden bu adam gibisi yok. nasıl sert bakışları var öyle değil mi? mutlu değil sürekli kızgın gibi. onca imkanına rağmen. yüzünden tatminsizlik okunuyor. sürekli olarak tanrıyla kavga halinde olan birisinin yüz ifadesi.
tolstoy'un müslüman, hristiyan, yahudi veya budist olup olmadığı gizemini korurken ateist olmadığı kesindir. en azından kitaplarını anlayarak okuyan bir kişi onun dine değil insanların din adına uydurduğu batıl inançlara karşı olduğunu bu sebepten dolayı da "yüksek kilise meclisi" tarafından ateist ilan edildiğini bilir.
yanılmıştım, öyle çok da değil, mantıksız düşündüğümden değil, daha ziyade kötü bir yaşam sürdüğümden. anladım ki benden gerçeği gizleyen, düşüncenin yanılması değildi, daha ziyade, epikürcülüğün kendine özgü şartlarında geçirilmiş, her türlü sefahate doyum sağlayan hayatımın kendisiydi. anladım ki, o "hayatımın anlamı nedir?" şeklindeki sorum ve "bir dert" şeklindeki yanıt, bütünüyle doğruydu. ancak yanlış olan şuydu: sadece bana yönelen yanıtı, ben genel olarak yaşama aktarıyordum. kendi kendime sormuştum: "bir dert ve bir anlamsızlık." şüphesiz benim hayatım, yani şımarıklık, zevk ve eğlence dolu bir hayat anlamsız ve kötüydü. bu yüzden, "hayat kötü ve anlamsızdır" yanıtı genel olarak insan hayatına değil, benim hayatıma aitti.
itiraflarım kitabından alıntıdır yukarıdaki bölüm. hayatın anlamı nedir, ne için ve ne sayesinde yaşıyoruz; zevkler, ahlaksızlıklar ve inanç sistemi üzerine yazılan, kanaatimce en güzel kitapların başında gelir. elinin altında her türlü sapkınlığı yapabilecek kadar ekonomik güç ve sosyal çevreye sahip bir insanın boşluğa düşmesi ve kendini aramaya başlaması üzerine muhteşem bir eser bırakmış rahmetli.
rus edebiyat eserleri genel olarak dil ve anlatım özellikleri açısından ağır olsalar da itiraflarım, tolstoy'un eserleri içerisinde en yalın dile ama bir o kadar da muhteşem tasvirlere sahip olan kitabıdır herhalde.
sayfa sayısı düşük, okunabilirliği ve sürükleyiciliği yüksek, insanın kendinden bir parça bulabileceği en güzel varoluş yapıtlarından. göz ardı edilmemesi gereken, kitap arşivlerinde mutlaka yer alması gereken cinsten. insanlık olarak temelde aynı yollardan geçtiğimiz, aynı soruları farklı bir şekilde sorduğumuz fakat cevaplarını aynı samimiyetle veremediğimiz çok açık. tolstoy'un yazılarının en can alıcı taraflarından bir tanesi de budur bence.
Kendi yaşamının çok mânasız ve boş olduğuna karar vererek kendisinden nefret etmeye başlamıştır. Bunun üzerine 1851 yılında kafkasya'Daki askeri orduya katılır. Orduda geçirdiği günler içerisinde ilk romanı olan "çocukluk" isimli romanını yazmıştır. Bu ilk yazdığı roman ile birlikte literatür dalında ün kazanmış bulunmaktadır.
ilerleyen zamanlarda bir çok ödüle imza atmış ve çok sayıda sanat eseri yaratmıştır.
1921 yılında kendi dünya görüşü ve yaşam şartlarını dilediği gibi yaşayabilmek için polonya'Dan gizlice ayrılmaya karar verir. Ancak zor yol şartları sırasında hastalanarak hayatını kaybettiği düşünülmektedir.
anarşist değil bildiğin yobazdır. tıp alanında yapılan gelişmeyi artık insanlar rahat sevişip üstünü örtebiliyor olarak görüp muhalefet etmiştir. bizim abdestli şarkirtlerin hrisityan olmuş hali.
çocukluğunda yaşıtlarına göre çirkin olarak değerlendirilen küçük nikolayeviç'e annesinin "kimse seni güzelliğin için sevmeyecek. onun için cesur, iyi ve zeki bir insan olmaya çalış" dedidiğini ilk okuduğumda içim yandı.kelimelerini okurken aklım yandı,anlattıklarıyla güzelliği aklımda daha derin çizgilerle yer aldı.
aklının bu kadar güzel olmasını sağlayan etken bu olabilir belki yine de aklı bu kadar güzel olan, zihni bu kadar güçlü olan birine haksızlık eden insanlardan uzaklaşma sebebimi hatırlatan etken.
--spoiler--
''Şunu sakın unutmayın: Önemli olan tek bir an vardır, o da 'şimdi'dir. En önemli an şu andır çünkü bir tek ona sözümüz geçer. insana en gerekli olan kişi şu an yanında olan kişidir. çünkü hiç kimse günün birinde bir başkasına işinin düşüp düşmeyeceğini bilemez. Ve de insan için en önemli uğraşı o an yanında olan kişiye iyilik yapmaktır. Zira bu, insanın yeryüzüne gönderiliş gayesidir!''
--spoiler--