efendim aslında bütün kitaplarını karısı yazmıştır. Yani Tolstoy'un yazısı ve not tutma düzeni o kadar berbattır ki, karısı yaklaşık sayıları 14'e oluşan çocukların ve evin işlerini bitirdikten sonra oturur tüm karalamaları temize çekerdi.
Büyük rus romanının önde gelen temsilcilerindendir. Kişilğinde yaşadığı gidiş gelişler bir bakıma yazarlığına da yansır. Aslında toprak sahibi bir konttur. Gençlik yıllarında içine girdiği sosyeteden kesin bir kararla kurtulmuş, kendini öğrenmeye, yazmaya ve köylülere yardım etmeye adamıştır. Kendi topraklarına döner ve evlenir. Bir anlamda anarşizmle bağdaştırılan karmaşık bir hristiyanlık anlayışına döner. Yazarlık serüveni boyunca önemli roman karakterleri yaratır, dönemin Rusya'sına ayna tutar. Lenin kendisi için "rus devriminin aynası" demiştir.
Anna Karenina'da evli bir kadının duygularıyla evliliği arasında kalışını topluma da ayna tutacak şekilde yansıtır. Belki de en büyük klasik romanı yaratır. Ölümüne dek aynı belirsizliği yaşatır Anna'ya. Konstantin Levin karakteri de kendisinden izler taşır.
Savaş ve barış romanında Fransız - rus savaşını eksen alarak rus aristokrasisini gözler önüne serer. Romanın en sıkıcı bölümleri siyasi olayların yorumlanarak anlatıldığı bölümlerdir. insan ilişkilerinden koptuğu anda roman sürükleyiciliğini yitirir. Ancak bu romanın sonu için geçerlidir daha çok.
Diriliş romanında kendi görüşlerini ve eylemlerini sergiler adeta. Köylülere bedava toprak dağıtılması Tolstoy'un köylülerle ilgili reform düşüncesinin bir sonucudur.
Kazaklar romanındaki şu cümle onun nasıl bir insani düşünceye bağlandığını gösterir: "Mutluluk başka insanlar için yaşamaktır."
Uzunca yaşamasına karşın Tolstoy istikrarlı bir yaşam sürememiştir. 80'li yaşlarda ailesinden ayrı, bir tren istasyonunda hayata veda eder. Düşüncelerindeki kararsızlık özel yaşamına da yansımıştır. "sanat nedir?" adlı eserinde dünyanın en büyük eserlerinin (kendininkiler de dahil) sanat değeri taşımadığını öne süren büyük yazar hep itiraf edemediklerinin ardında kalmış gibidir. itiraflarını yayımladığı halde.
savaş ve barış romanı ile ilgili olarak yazdığı, tarih felsefesine ilişkin düşüncelerini yansıtan uzun incelemesinde, rusya'da ulusal bilinçlenmenin nedeni saydığı rus-fransız savaşının kuşbakışı görünüşünü şöyle çizer:
"1789'da paris'te bir çalkantı başlıyor; bu çalkantı büyüyor, taşıyor, dalgalanıyor ve kendini ulusların batıdan doğuya doğru akımı ile belli ediyor. bu hareket birkaç kez doğuya yöneliyor ve oradan doğudan batıya yönelen karşıt hareketle çatışıyor, 1811 yılında bu çatışma en son sınırına, moskova'ya kadar uzanıp gidiyor; sonra da doğudan batıya, şaşılacak bir simetri ile ona tamamen karşıt bir hareket meydana geliyor ve gene tıpkı birincisi gibi bu da peşinden, ortada bulunan ulusları sürükleyip götürür. sonunda karşıt olan hareket, batıdan gelen hareketin doğduğu noktaya, paris'e varıyor ve orada duruyor."
bir şeyi, neden? ve ne için? yaptığını bilmeden yaşayamayacağını söyleyen yazardır.
Hayattaki başarılarının unutulacağını kendisinin ise hayatta olmayacağını düşünmüştür. "O halde bu çaba niye?" sorusunu düşünmüş ve bu düşünce onu 50 yaşında intiharın eşiğine getirmiştir. Hayatının gerekliliğini hissettiği zaman, hayatın anlamını araştırmaya başlamış, bilimin bu soruya verebileceği bütün cevapları öğrenmiştir. Bilimin hayatın bu sorusuna verebileceği başka bir cevabı olmayışına ise çok şaşırmıştır. Kendisine sorduğu soru şudur;"Bugün yaptığım, yarın yapacağım şeyin sonucu ne olacak, bütün hayatımın sonu ne olacak?" Bu sorusuna bilimde cevap bulamamış ve hayatta aramaya karar vermiştir. Çevresindeki insanları gözlemlemeye koyulmuş ve kendisini çaresizliğe sürükleyen bu soruya nasıl bir tavır takındıklarını incelemeye başlamıştır. Bakmış ki çevresindeki insanlar bundan kurtuluş yolu olarak dört çıkış yolu bulmuştur;
- Birinci çıkış yolu: Bilgisizlik yoluydu. Hayatın saçmalık ve bir bela olduğunu kavramamaktı.
- ikinci çıkış yolu: insan hayatın umutsuzluğunu bilse de, onu yaşamaya devam etmeli ve tüm nimetlerinden yararlanmalıdır.
- Üçüncü çıkış yolu: insan hayatının bir saçmalık ve bir bela olduğunu anlayınca onu yok etmelidir.
- Dördüncü çıkış yolu: insan hayatın dert ve saçmalık olduğunu bilir fakat onu sürdürmeye devam eder. Bu grubun insanları ölümün hayattan iyi olduğunu bilirler ama bu yanılgıya bir son verme cesareti gösteremezler.
yazar kendisini dördüncü grup insanları arasında görmüşütür. Düşündükçe bir yanılgı içerisinde olduğunu farketmiştir. Hayatın anlamını kavramak için kendisini akıldan kurtarmayı denemiştir. Sonuç ise şudur; Bütün insanlığın akıl dışı başka bir bilgisi vardı, yani yaşama imkanı veren inanç. Ne kadar istemese de bunu kabul etmek zorunda kalmıştır. Çünkü hayatın sorularına cevap vermektedir. Kendisine bir şeyin yaşama emri vermesini düşünmek onu mutlu etmiştir. fakat akla gelen her türlü itiraftan uzak durduğu halde hristiyanlığa inanan insanların inancını kabul edememiştir. isa'nın "kötülüğe kötülükle cevap verilmez" öğretisinin tüm hristiyan devletler tarafından gözardı edilmesi bunda büyük rol oynamıştır. vardığı son nokta "hristiyanlıkta herşey hakikat değidir" olmuştur. ama artık şüphelenmeyi bırakmış ve hayatta kendisini iten her şeyin karşısında dipdiri bir şekilde durduğunu farketmiştir.
bir bahar günü tren istasyonunda hayata veda etmiştir. dini inancı konusunda spekülasyonlar vardır. müslüman olduğu söylentileri bunlardan biridir. tam olarak neye inanarak öldüğü bilnmemektedir.
Tolstoy, eserlerinde küçük cümleler içinde büyük anlamlar sunar. Yani tam anlamıyla şairanedir. Onu bir roman gibi okumak büyük bir kayıp olur. Bu dehasından faydalanmak için günde normalde okuduğunuzdan daha az okuyun ve dikkatinizi kaybettiğiniz anda bırakın. Şüphesiz ki, anlamak okumaktan daha değerli.
kaknüs yayınları'ndan 2002'de çıkan:
'Tolstoy - Hayatı, Eserleri Üzerine Makaleler, Aforizmalar' adlı Derleme,
tolstoy hakkında tek bir kitapla genel bir görüş sahibi olmak için ideal.
hz.muhammed'in seçme hadislerini bir kitapta toplamış rus yazardır. kitabın adını ''hz.muhammed'in kuran'a girmemiş hadisleri''olarak yazmıştır fakat bu kitabın türkiyedeki basımında ''hz.muhammed'' olarak düzeltilmiştir. çünkü hadisler allah'ın kelamı olmadığı için zaten kuran'a giremezler. tolstoyun ölmeden önce müslüman olduğu söylentileri vardır. 20. entryde müslümanlık ve hz.muhammed için kullandığı sözleri baz alırsak bunun doğru olma ihtimali bir hayli yüksektir.
tolstoy sonsuz arayıştır.ömrünün her döneminde yaşamın gizini çözebilmenin formulunu aradı.bitmeyen,sonlanmayan kendisinin asla ve asla yorulmadığı arayışlarıdır onu hala binlerce dimağın içerisinde bulabilmemizin sebebi.hayat karşısında asla bir öğrenci gibi değildi,aksine yaşadığı dönem içerisinde tüm rus ulusunun değerler aforizmasını alt üst edebilecek görüşlerle karşı çıktı.o yaşam arayışının ön sahnelerinde yer alırken kimi zaman mülkiyet karşıtı bir portyle anarşist olarak göründü,kimi zaman ortodoks klisesini yadsıyan görüşleriyle kendine özgü bir hiristyanlık anlayışı geliştirdi.asla zamanın içerisinde değildi,var olan kendinden önce yerleşmiş hayat değerlerini hiç bir zaman sorgulamaksızın yaşamının içerisinde barındırmadı...anna kareninan ın ön sözüne yazdığı şu satırlar aslında tolstoyun tüm yaşamının özeti olabilir bize;kinim ve öfkem çok büyük intikamımı alacağım.
aynı zamanda tolstoy, müsLümanLık hakkında da şunLarı söyLemiştir;
"... Bunu söyLemek ne kadar tuhaf oLsa da benim için müsLümanLık, haça tapmaktan(hrsitiyanLıktan) mukayese ediLemeyecek kadar yüksekte duruyor.. Eğer insan, seçme hakkına sahip oLsaydı, akLı başında oLan her bir insan, şüphe ve tereddüt etmeden müsLümanLığı; tek ALLah'ı ve onun peygamberini kabuL ederdi.."
1828 yılında, yasnaya polyana' da doğan,1910 yılında, geçirdiği bir bunalım sırasında geldiği astapovo garı' nda şiddetli soğuk algınlığı sebebiyle ölen, ünlü rus romancı. romanlarında, başarılı karakter betimlemeleri ve psikolojik tahlilleri ön plana çıkar.
babası, zengin bir toprak sahibi olan tolstoy, kazan lisesi' nden mezun olduktan sonra moskova' da yüksek öğrenim yaptı. öğrenimini tamamladıktan sonra, teğmen olarak kırım ve sivastopol muharebeleri' ne katıldı. savaşlardaki deneyimi, sonradan 'savaş ve barış' adlı ünlü eserini yazması için ona ilham vermiştir. eserleri ölümünden sonra birçok dile çevrilen tolstoy' un en önemli eserleri, 'savaş ve barış', 'anna karenina' (romanın çekilen filminde karenina' yı sophie marceau canlandırmıştır) ve 'kröyçer sonat''tır. tolstoy, toplumsal çekişmeler ve insanlığın çöküşü temalarını başarıyla yansıttığı yapıtlarıyla, kendisinden sonra gelen birçok yazara örnek olmuştur.
boudelaire'yi ve eserlerini pek değerli saymaz aynı şekilde mallarme için de geçerlidir bu. duygusal bir aktarımcı yapı hakimdir tolstoy da eserin değerini yazarın samimiyetine bağlamıştır[gerçi bunların hepsi o büyük bunalımını geçirdikten sonra gerçekleşti]bu konuda kendi eserlerini de pek değerli saymaz hatta iki hikayesi kafkas maphusu'ydu biri, ile savaş ve barış ona göre değerli eserleridir.
aslında bir noktada haklıdır; sanat eserinin halka hitab etmesi gerektiğin belirterek; üst sıınflara hitap etmek amacıyla yazılan eserlerin kitlesel bir beğeni kazanacağına inanmaz. daha doğrusu bu duyguların samimiyetindne şüphe eder; bu da tolstoy'un estetik anlayışı için temel bir ölçüttür.
bunun yanında eserin değerini sağlayan ölçütlerden biri de kitlenin fazla olmasıdır. ama bu pek sağlıklı bir fikir değildir; dünyaca ünlü olan ve çok satan ucuz aşk romanlarının neresi değerli!