SAVAŞ ve BARIŞ - Yazar, Çarlık Rusyası aristokrasisinin zaaf ve çelişkilerini, Rus halkının bakış açısından, ele alır. Savaşın yıkımlarını, soylu sınıfın geçirdiği sarsıntıyla bağlantılı olarak sunarken, tarih-birey ilişkisinde (Nikolay Rostov - Nataşa - Sofia - Piyotr Bozukov - Prens Andrey), bireye hep acıların düştüğünü söyler. Savaşta da barışta da dürüstlüğü ilke edinmiş kahramanlar... Hep aykırı bir tıp olan Bozukov ve onun şahsında iyiliğin üstünlüğü... Kadınların genel konumları ye çıkar çevrelerinin ince hesaplan... "Kanlı sargılar içindeki bütün bu bozuk insan etleri..." sözüyle özetleyebileceğimiz 'savaş", balolar, partilerle süslenen 'barış'." Napolyon Savaşları sırasında yazılan roman, yaşanma sunulan bir destan olarak nitelendirilir. Romanda geniş bir süreçten bahsedilmesi, beş yüzü aşan kişiyi içermesi, öykünün dallanıp budaklanarak ilerlemesi romanı başyapıtlardan biri haline getirmiştir.
insan ne ile yaşar sorusuna cevap veren, bilinçli ve sevilen yazar, üstad. kitaplarında insan psikolojisi ve toplum yapısını en iyi şekilde anlatan insanlardan biri.
kendi inanç dinamiklerini sorguladığı "itiraflarım" adlı kitabında, edebi marifetini oluşturan yaşamsal sancılarına tanıklık edebileceğiniz, bir adamdır tolstoy. rus edebiyatında kendime en çok yakın gördüğüm okumaktan büyük keyif aldığım , kendisinden çok şey öğrendiğim bir yazardır. başyapıtlarının gölgesinde kalmış , üzerinde çok fazla konuşulmamış, "insan ne ile yaşar" adlı küçük öykülerden büyük dersler veren kitabında da dönemin rusyasının ahlaki panaromasını çıkarmayı çok iyi başarmıştır. kendi iç hesaplaşmaşlarını felsefe tarihinin vagonlarından bir bir geçerek yaşamış, okuruna da itirafnamesi ile yaşattırmayı çok iyi becermiştir. hz.muhammed hadislerini her ne kadar bilgi eksikliğinden kaynaklı ayet olarak nitelendirse de , islam doktrininin özellikle kardeşinin ölümünden sonra içinde yaşattığı imani boşlukları kapattığı, sorulardan yaralanan ruhunu tedavi ettiği tahmin edilebilinir. tabi gerçek nedir bir tolstoy bilir bir de allah. amma ve lakin yazdıklarının okuru üzerinde ki etkisi tartışılmazdır.
itiraflarım adlı harkulade kitabın yazarıdır. bu kitapta; hayatı sorgular ve yaşamı anlamak için bir çok yolu dener fakat bir sonuç ya da cevap bulamaz.
"...bunu söylemek ne kadar tuhaf olsa da benim için muhammedilik, haça tapmaktan (hıristiyanlık'tan) mukayese edilemeyecek kadar yüksekte duruyor. eğer insan, seçme hakkına sahip olsaydı, aklıbaşında olan her bir insan, şüphe ve tereddüt etmeden Muhammediliği; tek allah'ı ve onun peygamberini kabul ederdi."
"muhammed her zaman hristiyanların üstüne çkıyor. o, insanı allah saymıyor ve kendini de allah ile bir tutmuyor. müslümanların allah'tan başka ilahı yoktur ve muhammed onun peygamberidir. burada hiçbir muamma ve sır yoktur."
"din nedir" adlı kitabında din üzerine düşüncelerini aktarmıştır. dini, bir yahudi darbımeseli ile açıklar;
"insan ruhu allah'ın kuzusudur" der bir hikmetli yahudi darbımeseli. nur-u ilahi ruhunda tecelli etmiyorsa, insan aciz ve zayıf bir mahluktur. fakat bu nur tecelli ettiğinde(ki ancak dinin aydınlattığı ruhlarda yanar) insan dünyanın en kuvvetli mahluku olur. başka türlüsü de olamaz; çünkü işgören onun kendi kuvveti değil allah'ın kudretidir.
anna karenina gibi uzun bir romanı her karakterin hakkını vererek yazmış ve bir erkeğin gözüyle yazılmasına karşın anna kareninada tüm kadınsı özellikleri on ikiden yakalamıştır. büyük yazar olmak da böyle bir şey olsa gerek.
ünlü rus yazarı ıvan bunin, tolstoyu ilk gördüğü anı anlatırken "o kadar heyecanlanmıştım ki işte o, anna karenina nın oğluyla o ilk karşılaşmasını yazan adam, karşımda duruyordu." demiştir.
"şeytan" adlı uzun hikayesini iki farklı sonla bitiren, benliğindeki aile mitosuna, seks ve aldatma duygusuna, vicdan azabına, iyiliğe ve dürüstlüğe öykünen, "diriliş" adlı romanında hepsine birden zirvede ulaştığı, rusların övüncü, bizim Nazımımızın, Aytmatovumuzun, Kemalimizin, dengi, büyük yazar. büyük insan.
"Bütün mutlu aileler birbirine benzer; her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır." sözüyle paranoyaklığını, yıkıcı eleştirilerini ve yuvarlak ifadelerle hiçbir şey söylemeyip aslında birşey söylediğini zannetme tavrını ortaya koyan yazardır. bu örnek sözünde de görüldüğü gibi, "nasılsa bir mutsuz aile bulunur ve bu sözüm efsane olur" havasının yoğun bir şekilde hissedildiğini görüyoruz.
kendisini deha yapan eserlerinden hiçbirini okumadan, muhammed ile ilgili yazdıklarını okuyanlar da var, dertleri asla üzüm yemek, yani okumak değil. binlerce ton üzümle dolu eserleriyle, alkım yayınlarının edebiyat dergisinin "insan ruhunun hasta doktoru" tabirini sonuna kadar hak ediyor. kendisi de en az insanlık kadar hastaydı. itiraflarım adlı eserinde bunu açıkça anlatıyor, tıpkı inançlı bir insana dönüşmesini anlattığı gibi. eserin başlarında "toplum kabülü ile yaşamak kolaydır" deyip, ardından deha'sına yakışmayacak bir korkaklıkla en yaygın toplum kabulü ile yaşamayı seçiyor. kolay yoldan, temiz az kullanılmış iç huzur işte. ne kadar büyük vir dahi olursa olsun, nihayetinde bir yönü senin, benim gibi insan. ölümü de bunun altını bir kez daha çiziyor. şu dünyada gelmiş geçmiş tüm insanlar arasında 3-5 saat muhabbet etmek isteyeceklerim arasında en kötü ihtimal ilk 3'de. aşağıdaki cümlenin de mimarı, sırf bunun için bile severim;
"sevildiğini bilen bir kadın kadar çekilnez bir şey yoktur."
aklın inancı, inançin ise aklı reddeden var olus mantıgı oldugunu söyleyen yazar, düsünce adamı. itiraflarım adlı eseri 2, 3 defa okunup not alınası bir eserdir.
"kendini bir kadına bağladın mı, prangaya vurulmuş bir kürek mahkumu gibi bütün hürriyetlerini kaybedersin" diyerek kısa ifadeyle sevgiyi anlatabilmiş yazar.
dünyada kalitesine asla erişilemeycek hatta yanından bile geçilemeyecek eşsiz edebiyatçı,düşünür. günümüzde orhan pamuk gibi adamların büyük(!) romancı kategorisine girdiğini düşünürsek,çağımız edebiyatının birbuçuk asır öncesine göre geldiği vahim durumu daha iyi anlayabiliriz.